İYİ Parti İstanbul Milletvekili Ümit Özdağ, “ Ekonomik krizin tetikleyicisi, Suriyeliler için harcanan 40 milyar dolar” dedi. Özdağ, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Suriyelileri gönderme niyetinin olmadığını da ifade etti.





İYİ Parti Fatih İlçe Başkanlığı’nın ev sahipliğinde, İYİ Parti İstanbul Milletvekili Ümit Özdağ’ın konuşmacı olduğu “Suriyeliler Sığınmacılar Neden Türkiye’ye gelmeye zorlandılar ve nasıl dönerler?” konulu bir program düzenlendi. Programa, İYİ Parti İstanbul Milletvekili Ahmet Çelik ve İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu ile çok sayıda davetli katıldı.

Yeniçağ'dan Fatih Ergin'in haberine göre; Programın açılış konuşmasını yapan İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu,  “Türk milliyetçileri öngörüsü ile bu ülkeyi çok zaman tehlikenin eşiğinden çevirdi. Gene ülkemizin geleceğini tehdit eden, hem nüfus açısından hem sosyolojik açıdan bundan beş yıl sonra on yıl sonra, başımıza çok ciddi sıkıntılar açabilecek bir konu, yine bizler tarafından gündeme taşınıyor, taşınacak. Nefret yaratmak arzusunda değiliz. Türk milleti necip bir millettir. Her zaman garibana kucağını açmıştır. Ancak, bu gelecek ile ilgili ciddi sorun sinyalleri veren bir mevzu. Dolayısı ile ele alınması çok önemli.” dedi.

Özdağ ise, “Cumhuriyet tarihimizin en ağır ekonomik krizini yaşıyoruz. Bu krizin tetikleyicisi, Suriyeliler için harcanan 40 milyar dolar” derken, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da Suriyelileri geri gönderme niyetinin olmadığını belirtti.

Ümit Özdağ yaptığı konuşmada şunları söyledi;
“Fatih sığınmacı sorununu İstanbul’da en ağır yaşayan ilçemiz. Türk milletinin yüzde 85’i, Suriyeli sığınmacıların bir an önce, ülkelerine dönmelerini istiyor. Siyasal olarak ise, bu görüşün gündeme taşınmasını talep ediyor. İYİ Parti dışında, bu konuyu siyasal gündeminin ana meselesi haline getiren başka bir parti yok. Biz de, bu konuyu milletin talebi,  tarihin dayatması çerçevesinde çok daha güçlü, sistemli ve sürekli gündeme getirmek zorundayız.''

“SURİYELİ SIĞINMACILARI SORUNU TARİHİMİZDEKİ 4. BÜYÜK TEHDİT”
Türkiye’nin nereye sürüklendiğinin farkındayız. Millet de bunu görüyor ama tehlike gördüğümüzden ve hissettiğimizden daha fazla. Yaşadığımız coğrafya, bir bermuda şeytan üçgenidir. Bu coğrafyada gemiler ve uçaklar değil ama milletler ve devletler yok olur. Anadolu’da bin sene kesintisiz yaşamış ve egemen olmuş Türk milleti dışında başka hiçbir millet tarih boyunca hiç olmamıştır. Bu süre içerisinde Türk milletinin Anadolu’daki varlığı üç kez tehdit altına girmiştir. Bunlardan birincisi Haçlı seferlerinin oluşturduğu tehditti. İkinci büyük tehdit, 1402 Ankara Savaşı sonucunda bir başka Türk Devleti’ne yenilmemiz sonucunda, devletimizin fetret dönemine girmesiydi. Üçüncüsü ise, hafızlarımızda diri olarak yaşayan, 1918 Mondros Mütarekesidir. Devletimizin tasfiyesi, İngiliz başbakanının ‘Asya’nın Kızılderilileri olan Türkler, Kızılderililerin akıbetine uğrayacak’ demişti. Bu hedefi, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğindeki Türk milliyetçilerinin tarafından kurduğu ve bütün vatanperverleri bir araya getirdiği TBMM orduları ile Akdeniz’in sularına gömdük. Şimdi içinden geçtiğimiz süreç, son bin senede yaşadığımız üç büyük tehdit ölçüsünde, yurdumuz, Türk milletinin egemenliği Anadolu, bir tehditle karşı karşıyadır. Bu tehdit, bir modern kavimler göçüdür. Anadolu’ya Ortadoğu’dan ve Ön Asya’dan, büyük bir kavimler göçü var. Basit bir sığınmacı meselesi ile karşı karşıya değiliz. 2011 ile 2019 arasında bu coğrafyaya kayıtlı ve kayıtsız 5 milyon 300 bin Suriyeli, 1 milyon 400 bin de Afgan, Iraklı, İranlı gelmiştir. Bu oran Türkiye nüfusunun yüzde 8’ine eşittir. Bu modern kavimler göçü Türkiye’nin, Türk milleti ve Türk Devleti’nin varlığını sona erdirmeyi amaçlayan bir süreç başlatmıştır.

“ERDOĞAN’IN SURİYELİLERİ GÖNDERME NİYETİ YOK”
Şu anda her 15 kişiden bir tanesi Suriyeli. 2040 yılında Suriyeliler Türkiye nüfusunun yüzde 10’nu oluşturacak. Pentagon 1997 senesinde bir rapor hazırlıyor. 2007’de bu raporu güncelliyor, 2014’te de TSK ile paylaşıyor. Bu raporda, ‘iklim değişikliği nedeniyle buzlar eriyor. Belt boğazı eriyor, oradan yeni ticaret yolu açılıyor. İklim, değişikliği ABD’nin güvenliğine tesir ediyor. Doğu Akdeniz İtalya’nın altından İran Afganistan’a kadar Türkiye dâhil kuraklaşacak. 46 ülke, zor duruma düşecek. Güneyden yukarı büyük göçler yaşanacak. Bizim yapacağımız rejim değişiklikleri de bu göçlere çarpar etkisi yapacak.’ deniliyor. İşte stratejik göç mühendisliği bu. Göçün kurgulanması ve yönetilmesi. Biz içimize bu büyük nüfusu aldık ve Erdoğan’ın bu nüfusu geri yollamaya niyeti yok. Sadece kamuoyu baskıyla, algı operasyonu yapıyor. ‘Önce askeri harekât ardından TOKİ harekâtı başlayacak. 2 milyon insana burada ev yapacağız, onları buraya yerleştireceğiz’ diyor. Ama bu gerçekleşmesi mümkün olmayan bir proje.

“EKONOMİK KRİZİN TETİKLEYİCİSİ SURİYELİLER İÇİN HARCANAN 40 MİLYAR DOLAR”
Türkiye’nin Türk kimliği tehdit altına alınmıştır. Birçok kentimizde Türkler azınlığa düşmek üzeredir. Bir ilimizde düşmüştür. Birçok ilçede de Türkler şu azınlıktadır. Ve Türklerin azınlığa düştüğü Kilis’te, Suriyeli nüfusu kâğıt üzerinde 120 bin, Türk nüfusu 90 bin. Oysa Türkler 90 binden az, Suriyeliler de 130 binden fazla. Suriyeliler şunu söylüyorlar, ‘devlet bize buraları verdi. Siz buradan gideceksiniz.’

Kilis Valiliği polislere Arapça kursu verdi. Şehir merkezinde öğleden sonra saat 4 Suriyeli mafya bozuntuları Türk polisini tartaklıyorlar. Kilis Valisi valiyse, polisine Arapça öğretmeyi bırakacak, Türk polisi Türk polisi olduğunu gösterecek. Şehircilik ve Çevre Bakanlığı, internetten bakabilirsiniz, resmi internet sitesine koyduğu Kilis yerleşim planında Suriyelilerin Kilis’te kalması üzerinden planlamasını yapmış. Şanlıurfa’da da aynı şey var, yayınlamıyorlar, Gaziantep’te de, Hatay’da da.

Türkiye’ye sokulan, Türkiye’ye girmeye teşvik edilen Suriyeliler ile demografik yapı tehdit ediliyor. Dış müdahaleye bölünmeye uygun hale getiriliyor Türkiye. Cumhuriyet tarihimizin en ağır ekonomik krizini yaşıyoruz, bu krizin tetikleyicisi Suriyeliler için harcadığımız 40 milyar dolar. Terör örgütleri ve Arap istihbarat servisleri için de Suriyeliler eleman devşirme imkânı sağlıyor.

“SURİYELİ SIĞINMACILARIN KALMASINI ABD İSTİYOR”
Türk halkı, haklı olarak Suriyeliler vatanlarına geri dönsünler diyor. Yüzde 85’i bunu söylüyor. İYİ Parti seçmeninin yüzde 97’si, CHP seçmeninin yüzde 952i, MHP seçmeninin yüzde 94’ü, HDP seçmenin bile yüzde 872si, geri dönsün diyorlar. AKP seçmeninin yüzde 83’lük bir bölümü Suriyelilerin ülkelerine geri dönmesini istiyor. Bu milli bir talep. ABD Suriyelilerin Türkiye’de kalmasını istiyor. Pentagon’la çalışan bir düşünce kuruluşlu, Türkiye’deki sığınmacılar ile ilgili 330 sayfalık bir rapor hazırladı. Bu raporda Suriyelilerin ekonomik açıdan Türkiye’ye fırsat doğurduğu söyleniyor. Eğer Suriyeliler  fırsatsa, Meksikalılar da sizin fırsat, önce duvarı açın, sonra biz de düşünelim. Peki ABD neden kalsın istiyor? Çünkü getiren ana dinamik onlar da onun için. Çünkü Suriye’nin kuzeyinde bir PKKistan kurmak istiyorsanız, İsrail’in karşısında, Suriye’yi zayıf düşürmek istiyorsanız, Türkiye’yi ileride daha kolay şekillendirmek istiyorsanız, Suriyelilerin Türkiye’de kalması gerekiyor.

Kimse bize, çaresizlik aşılamasın, kimse son bin senede bu milletin bu coğrafyada kalabilmek için ödediği bedeli unutarak, 250 bin dolarlık, apartman karşılığında alınan vatandaşlıkla, kan dökerek alınan Türk vatandaşlığının aynı şey olduğunu söylemesin. Türk milliyetçilerinin bu soruna karşı fikri, siyasi ve tarihi bir duruş içerisinde olması bir zorunluluktur. Türk milliyetçileri, vatanseverler, Atatürkçüler, AKP hükümetinin yanlış Suriye politikasına karşı daha sert, sonuç alıcı bir tavrı muhakkak geliştirecekler ve geliştiriyorlar. Türk milliyetçileri bu konu ilgili paneller ve konferanslar düzenlemeli. Tarih Türkeş’i ve Atatürk’ü haklı çıkardı. Bugün de bizi haklı çıkartıyor, gelecek de bizi haklı çıkaracak.”