Gündem

Öcalan'dan Kürtlere statü verilmezse ‘çatışmalar yeniden başlar’ tehdidi

Terör örgütü PKK’nın elebaşı Abdullah Öcalan, terör örgütünün 5-7 Mayıs tarihlerinde düzenlediği sözde fesih kongresine yolladığı ‘Demokratik Toplum Manifestosu’nda, hukuki reformların gerçekleşmemesi halinde çatışmaların yeniden başlayacağını söyledi.

PKK elebaşı Abdullah Öcalan, devleti müzakereye davet edeceklerini belirterek “hukuki reformların gerçekleşmezse çatışmalar yeniden başlayacak” dedi. Veryansın TV'den Eray Çelebi'nin haberine göre anayasa ve yasalarda “Kürt” kelimesi olmamasını eleştiren ve Kürtlere “statü” isteyen Öcalan, PKK’nın feshi sonrası komünal demokrasiyi savunacaklarını belirtti. “Özyönetimci” olarak tarif ettiği komünlerin kendi öz diliyle, kültürüyle eğitim yapacağını, bir ekonomisi olacağına dikkat çekti. PKK yerine artık “Kürdistan Demokratik Komünler Birliği’ adını kullanacaklarını dile getiren bölücü elebaşı, DEM Parti’ye “Demokratik Cumhuriyet Partisi” ismini önerdi, Suriye’de “iç müzakereler”den çıkan federasyon önerisinin ileri bir adım olduğunu belirtti.

Öcalan’ın PKK’nın 5-7 Mayıs tarihlerinde düzenlediği sözde fesih kongresine gönderdiği, “Demokratik Toplum Manifestosu” ortaya çıktı. Öcalan, 300 sayfa olduğu, 9 Mayıs’ta 160 sayfaya düşürüldüğü iddia edilen metinde, PKK’nın feshi karşılığında AKP’nin hukuki reformları gerçekleştirmesi gerektiğini, aksi takdirde çatışmaların yeniden başlayacağını dile getiriyor. Hukuki reformların sonucu olarak Kürtlere “statü” isteyen Öcalan “Biz statüyü, demokratik toplum kurumlaşması olarak görüyoruz ki bunun yolu yasal ve anayasal hukuktur. Bu hukuk, Kürt halkının kendi kimlik ve kültürünü yapılandırıp geliştirmesine güvence olacaktır” dedi.

Yasal ve anayasal alanda adımların atılmasını isteyen Öcalan şunları söyledi:

‘HUKUKİ REFORMLAR GERÇEKLEŞMEZSE ÇATIŞMALI ORTAM DEVAM EDECEK’

“Devletlerle yürütülecek müzakere sonucunda anti demokratik yasalar kalkacak, hukuki reformlar gerçekleşecek. Yıllara yayılmadan makul bir süre içinde gerçekleşmelidir. Yukarda çerçevesini belirlediğimiz hukuki reformlar gerçekleştirilmezse, o zaman çatışmalı ortam ister istemez kaldığı yerden devam edecek."

‘YASADA KÜRT KELİMESİ YOK… ANAYASA TÜMDEN KAPALI… DEĞİŞİM ŞART’

"Suriye’deki rejim, Kürtlerin kimlik haklarını tanımıyor, Türkiye Cumhuriyeti ise tek bir Kürt kelimesini bile yasalarında geçirmiyor. Evet, “TRT Kurdi” yayın yapıyor, Kürtçe bazı kitaplar çıkıyor, ama hiçbirinin yasal güvencesi yok. Bir kararname ile hepsini kaldırabilirler. Çünkü yasada Kürt kelimesi yok. Yasal ifadesi hiç yok. Anayasa tümden kapalı. Dolayısıyla entegrasyon çözümü için devletin de demokratik değişim yaşaması gerekir."

‘PKK MİRASI HUKUKİ NİTELİK KAZANACAK’

"Demokratik siyaset bir stratejidir, olmazsa olmazdır. Demokratik toplumun, demokratik siyaset stratejisi ile bağlantısı olacak. İster anayasa, ister yasalarda, nerelerde ne gerekiyorsa ifade kazandırılacak. PKK mirasından geriye kalan ne varsa, bu yeni demokratik siyaset stratejisi altında hukuki nitelik kazanacak."

‘HUKUK BU İŞİN OLMAZSA OLMAZI’

"Ama hukuk da bu işin olmazsa olmazıdır. Kürt sorununa bu temelde çözümle önderlik etmek için PKK’nin feshi söz konusu. Bunun yerine de ikame edilecek olan demokratik modernitenin sacayaklarıdır."

‘KÜRDÜN HUKUKUNU TANIYIN’

"Devlet yetkilileri her gün “Türk Kürt kardeştir, bin yıllık bir kardeşliktir bu” diyorlar. Peki, Türk Kürt kardeşse neden Kürd’ün hukukunu tanımıyorsunuz? Arap’ın, Türk’ün, Acem’in hukuku varsa Kürd’ün de hukuku olacaktır. “İç cephenin güçlendirilmesi”, demokratik entegrasyon, demokratik toplum, demokratik siyaset alanlarının tümü hukuki temel gerektirir.

Hukuk, varlığın somutlaşması yasal güvenceye kavuşarak statüleşmesi için zorunlu koşuldur. Hukuk olmadan varlık somutlaşıp bir statüye kavuşamaz. Hukuki güvence olmadan demokratik mücadeleden bahsedilemez."

‘STATÜSÜZ OLMAZ…  BUNUN YOLU YASAL VE ANAYASAL HUKUKTUR’

"Hiçbir halk statüsüz olmaz.

Biz statüyü, demokratik toplum kurumlaşması olarak görüyoruz ki bunun yolu yasal ve anayasal hukuktur. Bu hukuk, Kürt halkının kendi kimlik ve kültürünü yapılandırıp geliştirmesine güvence olacaktır. Klasik ulus devlet rejiminde çözüm arayan formülasyonlar artık çağ dışıdır. Aslolan demokratik toplumun varlık ve kimliğinin güvenceye alınmasıdır. Hukuk, aynı zamanda bir öz savunma alanıdır. Bu nedenle hukuki alt yapı ne kadar güçlü olur, kimlik ve kültürlerin varlığı ne kadar hukuki güvenceye alınırsa, ulus-devletin varlığı ortadan kaldırmaya yönelik politikaları da o kadar sınırlanır. Hukuk derken bütünsel hukuktan bahsediyoruz. Kimlik ve kültür haklarını yasal ve anayasal hukuk bünyesinde bütünsel temelde ele alan hukuktur bu. Yasa ve anayasa bağlamında birbirini tamamlayan hukuk da diyebiliriz. Demek ki hukuk varlıkla ilgilidir. Dolayısıyla yasal, anayasal temel olmadan sosyal varlıktan da siyasal yaşam ve mücadeleden de bahsedilemez."

‘ÖZ SAVUNMA HUKUKLA GÜVENCEYE ALINMALI’

"Kürtlerin öz savunması nasıl olacak? Biz ulus-devleti bırakırken, öz savunmayı bırakmadık. Ulus-devlet aslında bir savunma zırhı olarak düşünülmüştü. Bu zırh bizim için uygun olmaz dedik, bunu amaçlamıyoruz. Sonuç itibariyle öz savunma hakkı, hukuk veya farklı bir güvenlik sitemi ile güvenceye alınması gereken vazgeçilemez bir gerekliliktir. İşin özü budur."

‘ADIMLAR ATILMALI, TBMM GÖREVLİDİR’

"Barışı ve demokratik çözümü yasal ve anayasal güvenceye bağlayacak adımlar, uygun bir süre dâhilinde atılmak durumundadır. Bu konuda elbette Türkiye Büyük Millet Meclis’i görevlidir, üzerine düşeni yapmalıdır.

‘DEVLETİ DEMOKRATİK MÜZAKEREYE DAVET EDECEĞİZ’

Öcalan hukuki adımların atılması için de devleti müzakereye davet edeceklerini dile getirdi:

“Demokratik çözüm için demokratik müzakere gerekiyor. 27 Şubat’ta yapılan “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nda bu durum izah edilmiştir. “Demokratik müzakere temel yöntemdir” cümlesi bir madde halinde o çağrıda yer almıştır ve devletin de onayından geçmiştir. Dolayısıyla devleti demokratik müzakereye davet edeceğiz. Çağrının anlamı budur. Devletin de anlaması gereken husus budur.”

‘BUNUN ADI BAŞARIDIR… HİÇBİR ŞEY KAYBETMİYORUZ’

Öcalan PKK feshini “başarı” olarak tanımlayarak, varlıklarını kazandıklarını, ‘Kürt eşittir PKK’ anlamında “başarılı bir özdeşlik” ilişkisi kurulduğunu söyledi. “Yani Kürt eşittir PKK oldu mu? O da anlamlıdır ve başarılı bir özdeşlik ilişkisi kurulmuştur. Varlık bilinci edinilmiş ve kazanılmıştır” dedi.

Öcalan “Sonuçta PKK’yi feshetme noktasına geldik, bunun adı başarıdır. Bu fesih olayına bir isim konulabilir. Ben buna “Miadını doldurma” diyorum. Çünkü ısrar edersek, bu çıkmaz bizi boğabilir. Bir de kazandığımız bir şey varsa, onu bile kaybedebiliriz. Bu çok önemli bir tespittir. Miadını doldurmuş bir şeyde ısrar etmek, kazanılanı da kaybettirebilir. 1990’Iarın ortalarında noktayı koymamız gerekiyordu. Modernite ilişkisi de böyledir. Biz kapitalist modernite ile savaştık, inkâr tarzı ile savaştık. Varlığımızı kazandık. Bu anlamda bu büyük bir kazanımdır. Bu araçla bundan fazlası da kazanılamaz. Bu da nettir. İster fesih diyelim, ister miadını doldurmuş diyelim; hiç bir şey kaybetmiyoruz. Tersine bir yükten kurtuluyoruz.” sözlerini kullandı.

Öcalan PKK’nın feshiyle ayrıca şunları söyledi:

‘FESİH SON DEĞİL YENİ ÖRGÜTLENME SÜRECİNE GEÇİŞTİR’

“Yeni tarihi dönemde barış ve demokratik toplum aşamasına geçiş için fesih gereklidir. Fesihi yeni bir döneme geçmek için yapıyoruz. Devlet’teki bazı dinamikler, bunu kendimizi yok etmek olarak algılıyor. Siz de PKK’nin feshini, kendinizi savunmadan yoksun hale gelmek olarak algılıyorsunuz. Ama ben bir açmazdan kurtulduğumu düşünüyorum. Fesih son değil, yeni örgütlenme ve mücadele sürecine geçiştir. Yeni mücadele süreci savaş değil barış, ulus devlet değil demokratik toplumu inşadır."

‘TESLİM OLMADIK… ÖZ SAVUNMADAN VAZGEÇMEDİK ‘

"Her savaşın bir sonucu vardır, bizim mücadelemizin karşılığı da demokratik toplumdur, ulus devlet yanılgısı değildir. “Demokratik ve sosyalist toplum” diyoruz buna. Barışın karşılığı budur. Bu aynı zamanda yüksek bir sorumlulukla yerine getirilmesi gereken bir görevdir. Gerek fesih kongremiz, gerek hazırlık konferansımız, fazlasıyla bunun söylemini, politik değerIendirmesini bana göre doğru yapmıştır. Bu kararlılık öyle sanıldığı gibi teslim olmak değildir, öz savunmadan vazgeçmek değildir. Tam tersine eskisinden daha fazla öz savunma güçlerimiz, yeteneklerimiz gelişmiştir.”

‘KOMÜNAL DEMOKRASİ ÜZERİNDE KIYAMETİ KOPARACAĞIMIZ TEMEL KONU’

Bölücü elebaşı PKK’nın feshi sonrası, “üzerinde kıyamet koparacağımız temel konu” olarak tarif ettiği  “komünal demokrasiyi” savunacaklarını ifade etti. Sosyal alanların hepsinde komünlerin oluşacağını, komünlerin özyönetimci olduğunu anlatan Öcalan, “komün toplumu” hakkında “Kendi öz diliyle, kültürüyle eğitimi olacak; temel ihtiyaçlarını giderecek ekonomisi olacak, bizzat bir eko-endüstriyel ekonomik inşa gerekecek; kendi dil ve tarih çalışmaları olacak.” diye konuştu.

Öcalan şu ifadeleri kullandı:

“Mesele özgürlüktür, mesele demokrasidir. Kürtler nasıl demokratik bir toplum olacak? Nasıl özgür olacaklar? İşte kadro öncülüğü burada büyük bir yer tutacaktır. Komünal demokrasi, üzerinde kıyamet koparacağımız temel konu olacaktır."

‘KOMÜNLER ÖZYÖNETİMCİDİR’

Demokratik modernitenin zihniyeti demokratik ulus ise bunun bedenselleşmesi, siyasi hedefleridir. Buna komünler komünü, komünalite, komünler birliği, komünler topluluğu diyebiliriz. Bunu devlet kavramıyla karıştırmamak gerekiyor. Komünler, toplumun temel ihtiyacıdır, özyönetimcidir.

‘TAMAMINDA KOMÜNLER OLUŞACAK’

"Komünal toplumun en yaygın biçimi sosyal alanda yaşanacak. Ne kadar sosyal alan varsa bunların tamamında komünler oluşacaktır."

‘KENDİ ÖZ DİLİYLE EĞİTİM, KENDİ EKONOMİSİ…’

“…Evet, böyle bir Kürt realitesi ortaya çıktı. Peki, hangi temel perspektiflerle hareket edecek; yani demokratik kuruluş ve kurumlaşmasını sağlayacak? Bunları da özetle ifade etmek gerekirse; demokratik siyaset önündeki tüm engellerin kaldırılması gerekecek; kendi öz diliyle, kültürüyle eğitimi olacak; temel ihtiyaçlarını giderecek ekonomisi olacak, bizzat bir eko-endüstriyel ekonomik inşa gerekecek; kendi dil ve tarih çalışmaları olacak… Ve bu bir komün toplumuna dayalı olarak gelişecek. Bundan sonraki süreç, demokratik siyasetle komün demokrasisi olacak. Yani kendi kendini yeniden yapılandırırken, bu ana ilkeler etrafında programlayacaktır."

‘ENTEGRASYON DEMOKRATİK MÜZAKEREYİ GEREKTİRİR’

Manifestoda entegrasyondan bahseden Öcalan, faşist olarak tanımladığı cumhuriyetle değil, “demokratik cumhuriyet”e entegre olacaklarını, bunu için müzakerenin şart olduğunu belirti, AKP’ye “entegrasyonu kabul edin” çağrısında bulundu.

Öcalan şunları söyledi:

“Ulus devlet şu an asimilasyon uyguluyor. Bazıları entegrasyonu asimilasyon olarak anlamak isteyebilir, ama biz de tam tersine asimilasyona karşı direneceğiz. Entegrasyon, asimilasyonun tersidir. Demokratik müzakereyi gerektirir, başka türlü olmaz. “Devlet güçlüdür, devlet her şeyi dayatır, baskıyla uygular” yaklaşımı kabul edilemez. Bütün bunlar faşist yaklaşımlardır. Hepsi reddedilmek durumundadır. Yapılması gereken demokratik müzakere ile demokratik toplumun ulus devlete entegrasyonudur."

‘DÖRT DEVLETLE ENTEGRASYON’

"Entegrasyon önemlidir. Çünkü birlikte yaşanılacak ulus devletlerle bağı ifade eder. Kürdistan ile doğrudan ilgili dört ulus devlet var. Dört devletle entegrasyona dayalı bir yaklaşımla bütünleşeceğiz."

‘AYRILIKÇI DEVLET OLMAYACAĞIZ AMA İÇİNİZDE ERİMEYECEĞİZ’

"Şimdi “Kürt meselesi çözüldü, geriye sadece silahlar kaldı, onları da gömün” demek, gerçekçi bir yaklaşım değildir. Bu yaklaşımı asla kabul etmiyoruz. Demokratik entegrasyonu esas alıyoruz. Biz ayrılıkçı bir devlet olmayacağız, ama sizin içinizde de erimeyeceğiz."

‘ENTEGRASYONU KABUL ETTİKLERİNİ İFADE ETMELERİ GEREKİYOR’

"Entegrasyona gerçekten varlar mı? Asimilasyona gerçekten karşılar mı? Biz tutarlı olarak ulus devlet anlayışına karşı olduğumuzu, PKK’yi tasfiye etmekle kanıtladık. Kendileri de “samimi bir adım attığımızı” kabul etti. O zaman samimi olarak asimilasyonu her düzeyde kaldırdıklarını ve bunun yerine her düzeyde entgrasyonu kabul ettiklerini ifade etmeleri gerekiyor."

‘DEMOKRATİK CUMHURİYETLE ENTEGRASYON’

"Eğer cumhuriyet demokratik olmazsa, entegrasyon olmaz. Faşist bir cumhuriyetle entegrasyon gerçekleştirilemez. Dolayısıyla demokratik siyasetin karşılığı Demokratik Cumhuriyet’tir. Onunla entegrasyon yapılıyor, bütünleşiliyor. Bu çok önemlidir ve amacımızı karşılıyor.”

Suriye, Irak ve İran’la “entegrasyon”u savunan Öcalan, bu üç ülkeyle henüz müzakere aşamasına geçilmediğini, ancak Suriye’de Barzanilerle yaptıkları “iç müzakere”den çıkan federasyon önerisinin ileri bir adım olduğunu ve yanlış olmadığını ifade etti.

‘SURİYE’DE FEDERASYON ÖNERİSİ ÇIKTI, İLERİ BİR ADIM’

Öcalan “Kürtler’in, komşu olan dört devlet ile de çatışmaları var ve bu durum hala devam ediyor. Tam bir ateşkes bile sağlanabilmiş değil. Olduğu gibi devam ediyor. Her ne kadar Suriye ile sekiz maddelik ittifak belgesi, Irak ile belli bir federasyon merkezli anlaşma, İran ile bir ateşkes, hatta Türkiye ile de benzer birtakım görüşmeler varsa da, bunlar henüz resmiyet kazanmış değil; müzakere denilen bir anlaşma aşamasına ulaşılmış değil. Bunları böyle bir aşamaya getirmek gerekiyor. Suriye’de bir iç müzakere ile federasyon önerisi ortaya çıktı; bu ileri bir adım, geliştirilebilir. Eksiği-fazlası tartışılabilir ama yanlış değildi. Kendi aralarında böyle bir konferans yaptılar ve böyle bir birlik anlayışı ortaya çıkardılar. İçeriği demokratik kurumlaşma ile doldurulabilir. Demokratik ulus zihniyeti ile doldurulabilir” dedi.

‘PKK YERİNE KDKB, DEM YERİNE DEMOKRATİK CUMHURİYET PARTİSİ…’

PKK yerine artık “Kürdistan Demokratik Komünler Birliği’ adını kullanacaklarını duyuran bebek katili, DEM Parti yerine “Demokratik Cumhuriyet Partisi” ismini önerdiği, PKK’nın sözde feshi sonrası Irak, Suriye ve İran’daki PKK uzantılarının isimlerini “Demokratik Cumhuriyet Partileri” olarak değiştirilmesini istedi.

Ulus devletin iflas ettiğini öne süren Öcalan “yeni bir uluslaşma teorisi geliştireceklerini ve uygulayacakları” iddiasında bulundu. 186 sayfalık manifestoda Arap devletlerinin tanımasını sağlayarak İsrail’i meşrulaştırmayı hedefleyen “İbrahim Anlaşmaları”nı öven ve Kıbrıs’ta iki devletli çözüme karşı çıkan Öcalan’ın Erdoğan’dan ülkü ocaklarına birçok başlığa değindiği manifestodan öne çıkan sözleri şöyle:

‘ULUS DEVLET İFLAS ETTİ’

"Diğer bir sorunsallık alanı da ulus-devlettir. İngiltere hegemonyacılığı ile geliştirilen ulus devlet daha da kaotik bir durum yaratmıştır. Kapitalist modernite güçlerinin işbirlikçi kıldığı egemen kesimi, ulus devletin bekçisi olarak konumlandırmıştır. Gelinen aşamada sürekli kriz üreten bir yapı olarak ulus devlet iflas etmiştir."

‘YENİ BİR ULUSLAŞMA TERORİSİ GELİŞTİRECEĞİZ VE UYGULAYACAĞIZ’

"Ulus-devletlerin yarattığı büyük keşmekeşlik son yüz yıldır Ortadoğu’yu çöplüğe çevirmiştir. Bu çöplükten çıkmanın yolu, demokratik ulus enternasyonalizmi olacaktır. Bu enternasyonalizm gelişmeden Ortadoğu halkları ve ulusları çöplük olmaktan kurtulamazlar. Tıpkı yakındaki yüz yıllık tarih ve en can alıcısı da günümüzdeki İsrail-Filistin çatışmasında ortaya çıkan vahim durum gibi. Bundan kaçınmak için tek doğru formül, demokratik ulus bağlamında yeni bir uluslaşma teorisi geliştirmek ve uygulamaktır. Altıncı büyük hakikatin en önemli ilkesi budur."

İŞGALCİ İSRAİL’İ MEŞRULAŞTIRAN İBRAHİM ANLAŞMALARINI ÖVDÜ

"Kapitalist modernite kesinlikle iflas etmiştir, verebileceği hiçbir şey yoktur; kargaşa üretiyor, savaş üretiyor, yıkım üretiyor. Demokratik modernite ise yeni bir çözüm ufku sunuyor. Esaslarını uygulamanın tam zamanıdır. Mesela Filistin-İsrail ilişkilerinde uygulanacak tek seçenektir. Ki onu deniyorlar; İbrahimi anlaşma dedikleri bu. Filistinliler’i bir demokratik topluluk olarak düşünüyorlar. Büyük ihtimalle önümüzdeki günlerde bu ortaya çıkacak. Ve büyük ihtimalle Filistinliler de bundan daha iyi bir seçenek bulamayacak. Yani ulus-devletçi iki devletli çözüm gidecek."

‘KIBRIS’TA İKİ DEVLET ÇÖZÜMÜ OLMAZ’

"Kıbrıs’ta da benzer bir durum yaşanacak. Kıbrıs’ta iki devlet çözümü; iki ulus-devlet olmaz. Muhtemelen orada da demokratik modernite sacayaklarına bağlı bir çözüm devreye girer."

‘ERDOĞAN’IN SÖZLERİ ÖNEMLİ’

"Türkiye’de Erdoğan’ın dillendirdiği “dünya beşten büyüktür” sözü önemli. Eğer Erdoğan görüşlerinde samimiyse, görüşlerinin somut ifadesi “Ulus-devletler ve Demokratik Uluslar Birliği” olabilir. Birleşmiş Milletler yanlış bir isim değil, ama içinde ulus devlet var, demokratik uluslar yok. Yani demokratik ulusları da bu birliğe dâhil edecek bir düzenleme gerekir.

Beş hegemon gücün sultasından kurtulmanın yolu budur; devlet olmayan ulusları da dâhil ederek, BM daha demokratik bir yapıya kavuşturulabilir."

‘ÜLKÜ OCAKLARINI ZİYARET ETTİM’

"1970’lerde… Hatta hatırlıyorum, Komünizmle Mücadele Derneği’ne gittim, Ülkü Ocakları’nı ziyaret ettim…”

‘DEMOKRATİK KÜRDİSTAN BİRLİĞİ OLABİLİR’

"Güney Kürdistan’da “Federe” bir oluşum var, bunlarla da demokratik birlik temelli müzakereler önem taşıyor. Karşıtlarımız olsun, dostlarımız olsun -çünkü dost da var karşıt da var- bunlarla yeniden demokratik temelde bir müzakere ve buna dayalı çeşitli birlikler geliştirilmeli. İşte Kürdistan demokratik birliği dediğimiz olay budur. Eğer bütün Kürdistan’ı kapsayan bir birlik olacaksa bunun adı “Demokratik Kürdistan Birliği” olabilir. Böyle bir adı kullanmak oldukça gerçekçidir. Ve önümüzdeki dönemde büyük ihtimalle bu yönlü müzakereler ve ittifaklar ağır basacaktır."

‘KÜRDİSTAN ULUSAL KONGRESİ TOPLANABİLİR’

"Daha önce birinci çözüm sürecinde de önermiştim, bir ulusal kongre düzenlenir. Kürdistan Ulusal Kongresi, bütün Kürtler’i kapsayan bir kongredir. Bütün Kürtleri kapsayan bir yürütmesi olur; bu yürütme de bütün müzakereleri kendine bağlayabilir. İran’la, Irak’la, Suriye’yle, Türkiye’yle, eğer isterlerse tabii. Kürtler kendi içinde de birliği sağlar, komşularla ilişkilerde de söz hakkı olabilir. Uzun vadede böyle bir araca kesin ihtiyaç olacaktır. Başka ülkelerde de buna benzer kuruluşlar var. Kürdistan Ulusal Kongresi yanlış bir kavram değil, bu isimle toplanabilir. Suriye, Irak, İran, Türkiye’deki bütün Kürt örgütler bu çatı altında toplanabilir. Kendi tüzüğü, programı, amacı olur, her yıl toplanabilir. İlk kongre toplanırsa bunların hepsi düzenlenebilir.

Kongrenin bir de yürütmesi olur; yürütmeyi de kongre seçer. İcra organı olan yürütme Kürdistanî toplulukların taleplerinden yola çıkılarak seçilebilir. Irak Kürdistan’ı ulusal kongre çalışmalarının merkezi olabilir; Erbil olabilir, Süleymaniye olabilir veya başka bir yer de olabilir. Ama belli ki bir bölgede yoğunlaşacak. Bu kongre Kürtlerin ortak siyasi iradesi olur.”

{ "vars": { "account": "G-9KFVFXJPJ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }