Liselere girişte son yirmi iki yılda altı farklı sistem uygulandı. Bu süreçte 11 Milli Eğitim Bakanı değişti. Neredeyse değişen bakanlarla birlikte reform niteliğinde sınav sistemleri de değişti. Değişen sistemler sorunları çözmezken, yeni sorunların eklenmesine de neden oldu.

1997’den bu yana denenen kademeler arası tüm geçiş sistemlerin ortak hedefleri: “okul dışı kaynaklara yönelimi azaltmak, öğrenciler için tek ve ana hedefin sınav olmasını engellemek, üst düzey becerilerin ve temel yaşam becerilerinin önemsizleşmesinin önüne geçmek, öğrencileri gerçek hayata hazırlamak, fırsat eşitliğini sağlamak, öğrencilerde sınav kaygısını azaltmak, sosyal, kültürel, sanatsal ve sportif etkinliklere katılımı artırmak ve okula devamsızlığı azaltmak” olarak paylaşıldı. Ancak sistemlerin hiçbiri söz konusu hedeflere ulaştırmadı ve MEB her defasında benzer gerekçelerle sistem değişikliğine gitti.

2017-2018 eğitim öğretim yılının başlangıcında Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın talebiyle “Çocuklarımız sınav sistemi kıskacından kurtulmalı, öğrenciler istedikleri okullara gidebilmeli” diye duyurulan sistemin ardından daha zor bir sınav sistemi olan Liseye Geçiş Sistemi (LGS) ile tanışmış olduk.

Bu yeni sistem birçok tartışmayı da yanında getirdi. En çok tartıştığımız konu ise; nitelikli ve niteliksiz okullarla tanışmamız oldu. Bir ülke düşünün bünyesindeki Liseleri nitelikli ve niteliksiz diye ayırsın!

Peki, ben sizlere soruyorum; Hanginiz çocuğunuzu niteliksiz okula göndermek istersiniz?

Nitelikli okula gitme kriteri olarak ta yeni gelen sınav sisteminde %10’luk dilimin içerisine girmeniz gerekmektedir.

Ya giremezseniz?

Evinize en yakın olan 5 okul tercih edebileceksiniz. Tabi ki bunlar niteliksiz okullar olacak. Buna rağmen bu okullara talep fazla olursa ortaokuldaki başarı durumunuz ve devam-devamsızlığınız dikkate alınarak yerleştirmeler yapılacaktır.

Bu sınav sistemi ülkemizde hızla yaygınlaşan özel okulların daha da yaygınlaşmasına sebep olmuştur. Birçok kişi çocuğunu niteliksiz okula göndermek yerine imkanları doğrultusunda özel okula göndermiştir. Bu da ülkemizdeki eğitimde fırsat eşitliğini yok etmektedir.

Çözüm için ne yapılmalıdır sorusunun yanıtı ise;

Öğretmenlerle işbirliği yaparak eğitim politikası belirlemelidir.

Öğretmenlerim mesleki kapasitesini geliştirmelidir.

Başarısızlığın nedenlerini akademisyenlerle iyi analiz etmelidir.

Eğitimde uygulanan stratejilerin doğrudan öğrencinin öğrenme deneyimini iyileştirmeyi hedef almalıdır.

Öğretmen, sendika ve sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği içinde çalışılmalıdır.

İşbirliği, paydaşlardan sadece görüş almayı değil, paydaşlarla düzenli toplantı ve çalıştay yapılmalı, programlar birlikte tasarlanmalıdır.

Kırsaldaki dezavantajlı okulların fiziki durumu güçlendirilmeli, bu okullara ayrılan bütçe artırılmalıdır.

Akademik olarak başarılı olan okulların müdür ve öğretmenleri daha başarısız okullara transfer edilerek, deneyimsiz öğretmenlerin gelişimini destekleyerek okulların güçlenmesini sağlanmalıdır.

Önemli reform uygulamaları temelden başlamalı ve uzun vadeye yayılarak uygulanmalıdır. Belki başarı o bakanın zamanında yakalanmayabilir ama söz konusu çocuklarımızın geleceği ise bunu göze alınarak çalışılmadır.

Eğitimden siyaseti çıkardığımızda, liyakatı getirdiğimizde bunların hepsini yapabiliriz.

Her çocuk eşit, laik ve parasız iyi bir eğitimi hak eder.