Bu hafta sonu 28- 29 Ağustos’ta EĞİTİM ve BİLİM İŞGÖRENLERİ SENDİKASI (Eğitim-İş) 6. Olağan Kurultayını / genel kurulunu gerçekleştirecek.

Eğitim-İş, tarihinin en önemli genel kurul süreçlerinden birini yaşıyor. Bu süreci önemli kılan hiç kuşku yok ki Türkiye’nin genel politik atmosferidir.  

Genel kurul sonrasına yönelik hazırlıkları bu çerçevede ele almak, gelecek öngörüsü ve amaçlar dizisini Türkiye’nin geneline ilişkin bir projeksiyonla belirlemek yaşamsaldır.

Türkiye 2023 seçimleriyle yüz yıllık bir hesaplaşmayı gerçekleştirecektir. Bu hesaplaşmanın son derece keskin ve çetin yaşanacağı görülmektedir.

Cumhuriyet devriminin kazanımlarını yok etme üzerine kurulu siyasal hegemonyanın karşı devrim yolunda vardığı nokta son derece kritik bir aşamaya ulaştı. Yaklaşık 20 yıldır ülkeyi yöneten zihniyet Cumhuriyetin temel niteliklerini pervasızca aşındırdı. Özellikle laiklik ilkesi büyük darbelerle etkisizleştirilmeye çalışıldı. Başta eğitim olmak üzere hemen her alanda dinselleşme ve gericileşme toplumu kuşattı.

Özellikle eğitim alanında belli bir mezhebi ve dar bir dinsel görüşü esas alan derslerin ve okul türlerinin sayısı ile etkinliği güçlendi. Buna koşut olarak tarikat ve cemaatler eğitimde örgütlendi. MEB’in yönetsel mekanizmaları tarikatçı ve cemaatçilerce ele geçirildi. Bilimden, akıldan ve çağdaş değerlerden uzak ahistorik bir anlayış, liyakatsizliğin doruk noktasında adeta işgalci edasıyla ülkemizin değerlerine savaş açtı.

Laik ve çağdaş eğitim politikalarının yerine gerici, ümmetçi bir düşünceyle hazırlanan ilkel bir müfredat, eğitimcileri, öğrenci ve aileleri pedagojik bir girdabın içine sürükledi. Sonuç olarak başarı oranları trajik bir biçimde düştü.

Eğitim İş, işte bu manzara karşısında gerçekleştireceği genel kuruluyla topluma ve eğitim camiasına heyecan ve umut vermelidir, genel kurulunu sadece MYK’yı belirleme toplantısı olmanın ötesinde bir işleve taşımalıdır.

Bu bağlamda;

Laik eğitimin yeniden güçlendirilmesi için neler yapılacağı, eğitime çöreklenen tarikat ve cemaatlerle nasıl mücadele edileceği, müfredatın yeniden oluşturulması sürecinin nasıl yönetileceği, yapılamayan eğitim şurasının daha da nitelikli bir içerikle nasıl gerçekleştirileceği bir bildirge ile açıklanmalıdır.

“Laiklik Karşıtı İş ve Uygulamaları İzleme Kurulu” adıyla bir birim oluşturulmalıdır.

Bu kurul, örgütten gelecek verilerle belli aralıklar içinde hazırlayacağı raporları kamuoyu ile paylaşmalıdır.

Bilinmelidir ki, laikliğin yok edildiği bir ülkede sınıftan, emekten, demokrasiden bahsetmek de son derece güçleşecektir. Laiklik, emek mücadelesinin ve sınıf sendikacılığının en önemli koşuludur.

Eğitim İş, siyasal iktidarın değişmesiyle yeniden şekillenecek olan eğitim bürokrasisi için de hazırlık yapmalı, eğitim yöneticisi olacak üyelerini hazırlamalıdır. Bu amaçla sendika bünyesinde “Eğitim Yöneticisi Havuzu” kurulmalıdır. Yönetici adayı eğitimleri düzenlenmelidir.

Emekli olmuş Eğitim İş üyelerinin örgütleneceği bir yapı da oluşturulmalıdır. (Bu, bir dernek yahut vakıf şeklinde bir yapı olabilir.) Böylece onların deneyimlerinden yararlanılacak dinamik ve kurumsal bir mekanizma devreye sokulmalıdır.

İktidar değişikliğiyle birlikte eğitim iş kolunda sendikal üyelik açısından büyük değişimlerin yaşanacağı kesindir. Bu büyük değişime hazır olmak için gerekli çalışmalar yapılmalı, sendikanın ideolojik bir sapmaya uğramaması için yönetsel önlemler saptanmalı ve uygulanmalıdır. Eğitim İş’in yakın gelecekte yetkili sendika olacağı görülmektedir. Bu bağlamda yüz binlerce üyesi olacak bir yapının bugünkü kadrolarla nasıl yönetileceğinin fizibilitesi yapılmalı; gerici, etnikçi, ırkçı sızmalara karşı teyakkuz halinde olunmalıdır. Bugün iktidar destekçisi bir grubun sendikamızı nasıl bir krize soktuğu gerçeğinden hareketle olası yeni sızmalara karşı ödünsüz bir tutum takınılmalı, disiplin mekanizması yüksek bir duyarlılıkla işletilmelidir.

Eğitim İş bünyesindeki gruplarla iletişim konusunda kurumsal bir mekanizma geliştirilmelidir. Gruplar arası mücadele tümüyle sendika içinde kalmalı, kamuoyuna yansıtılmamalıdır. Bütünlüklü, güçlü, etkili, güven ve umut veren bir sendika için kaçınılmaz olan birlik görüntüsünün zedelenmemesine özen gösterilmelidir.

Bu bağlamda Eğitim İş 6. Olağan Genel Kurulu’nda bağımsız MYK adayı olmaya karar verdiğimi Eğitim İş delegasyonuna, örgütümüze ve kamuoyuna ilan ediyorum.

Süreç, bütün eğitim emekçileri başta olmak üzere Eğitim İş’in ve Türkiye’mizin lehine ilerlemektedir. Bu ilerleyişi devrimsel bir utku ile taçlandırma gücümüz ve irademiz mevcuttur. Bu duygularla her zaman olduğu gibi bir kez daha yineleyelim:

Yaşasın Eğitim İş!

Yaşasın emek ve aydınlanma mücadelemiz!