Ocak, 1881…O zamanlar Osmanlı topraklarında olan Selanik’in Kasımiye Mahallesi İslahhane Caddesi’ndeki cumbalı pembe renkli ahşap evde; Türk soyundan, Müslüman bir Osmanlı çocuğunun ağlama sesi duyuldu. Baba Ali Rıza Bey heyecanla anne Zübeyde Hanım’ın doğum yaptığı üst katta sol taraftaki ocaklı odaya yöneldi. Ali Rıza Bey oğlunun daha yeni dünyaya açılan masmavi gözlerine uzun uzun baktı. Kulağına eğilip birkaç kez “Mustafa” diye fısıldadı.

Mustafa öğrenim hayatına Mahalle Mektebi’nde başladı, Şemsi Efendi İlkokulunda devam etti.

Mustafa 12 yaşındayken babası Ali Rıza Bey vefat etti. Zübeyde Hanım bu beklenmedik olay karşısında zor dönemler geçirmeye başladı ve çocuklarını alıp, ağabeyinin yanına taşındı. Mustafa’yı burada çok farklı bir hayat bekliyordu. Bir çiftlik evinde köy hayatı yaşamaya başlamıştı. Mustafa’nın tarlalarda öğrendiği karga kovalamaktan çok başkaydı. Seneler sonra burada öğrendiklerini bir ülkeye örnek çiftlikler oluşturmak, tarımı, çiftçiyi bilinçlendirmek için kullanacaktı.

Mustafa artık ilerde hangi mesleği seçeceğine karar vermişti. Bunda Ali Rıza Bey’in dileğimi yoksa Selanik’te Askeri Rüştiye’ye giden üniformalı öğrenciler mi etkiliydi bilinmez ama Mustafa artık asker olmak istediğini biliyordu. Bunu hiç istemeyen Zübeyde Hanım, Mustafa’nın okula kayıt olduğunu öğrendiğinde;önce bir şaşırsa da ardından her zaman ki huzurlu ifadesiyle “hakkına hayırlısı neyse o olsun sarı paşam” diyerek oğluna sarıldı.

Mustafa her derste çok iyiydi ve kısa sürede arkadaşlarının arasından sıyrılıp, dikkat çeken bir öğrenci olmuştu. Özellikle matematik öğretmeni Mustafa Sabri Bey, Mustafa’nın zekasından ve üstün yeteneklerinden çok etkilenmişti. Sabri Bey bir gün Mustafa’ya yüksek değer anlamına gelen “Kemal” ismini verdi.

O artık Mustafa Kemal’di.

Mustafa Kemal 14 yaşında Selanik Askeri Rüştiyesi’nden mezun oldu. Manastır Askeri İdadisi’ne başladı. Burada Mustafa Kemal Manastır’da siyasetle, şiirle, tarihle haşır neşir oldu.İdadi’yi 1898 yılında kendisiyle aynı notlara sahip olan Ahmet Tevfik’le birlikte birincilikle bitirdi.

Mustafa Kemal 1899’da Harp Okulu’na 1283 apolet numarasıyla kaydoldu. İki ay içinde kendisini tüm arkadaşlarına tanıtıp, sınıfın çavuşu oldu. Mustafa Kemal İstanbul’a hayran bir gençti. Boğaz’ı izlemek, Pera’da dolaşmak ona apayrı bir keyif verse de Osmanlı’nın içinde bulunduğu durum yine hürriyet ve vatan sevgisiyle dolu kalbini acıtıyor, ne yapabilirim düşüncesi aklından çıkmıyordu. Sürekli kitap okur, yabancı basını takip ederdi. Çok gençti ama felsefi, sosyal ve kültürel konularda kendisini çok geliştirmişti. Harp Akademisi’nde her Cuma bir sınıfta konferanslar verirdi. Üniformasıyla kürsüye çıkar , bir hatip gibi arkadaşlarına bilgilerini aktarırdı. Bazı arkadaşlarının yardımıyla bir gazete çıkardı. Gazetede yayımlanacak yazıları çoğunlukla Mustafa Kemal yazıyordu. Yazılarında Osmanlı Devleti’nin sıkıntılarını, emperyalist devletlerin Osmanlı Devleti üzerinde oynadıkları oyunları, Batı medeniyetini, kadın haklarını, milli iradeyi, Türk milliyetçiliğini, Hürriyeti, Meşrutiyeti, Batı’da ortaya çıkan felsefi ve bilimsel gelişmeleri anlatıyordu.

Mustafa Kemal 1904 yılında Harp Akademisi’ni kurmay olarak bitiren 13 kişi arasından 5. Olarak mezun oldu.

Mustafa Kemal Harp Akademisi’den mezun olduktan sonra Sirkeci’de arkadaşlarıyla beraber bir ev kiraladı. Her gece bu evde Mustafa Kemal ve arkadaşları toplanıp memleket meselelerini konuşurlardı. İçlerinde asker olmayan bir Fethi vardı. Fethi askerlikten atılmış, yatacak yeri ve parası olmadığı için Mustafa Kemal tarafından evde kalması istenmişti. Mustafa Kemal ve arkadaşlarının kurmaylık stajlarını yapacakları yerin atamalarını bekledikleri günlerden birinde; Fethi Mustafa Kemal’le konuşmak istediğini söyleyip, Beyazıt’taki bir kıraathanede buluşmak istedi. Mustafa Kemal kıraathaneye gittiğinde bir tane yaver Fethi’ye dönüp “Mustafa Kemal bu mu?” diye sordu ve dışarıdaki arabayı gösterip hakkında jurnal olduğunu söyledi. Mustafa Kemal o zamanlar vatanı ve hürriyeti savunanların mahkum olarak kaldığı Bekirağa bölüğüne getirildi. Bekirağa’nın soğuk taş duvarları, orada başlayan ve hiç bitmeyen böbrek ağrılarına neden olacaktı. Aradan birkaç gün geçti ve nihayet atama yerleri belli oldu. Mustafa Kemal Şam’daki 5. Orduya atanmıştı. Bu karara öfkelenen Mustafa Kemal’in dudaklarından kararlı bir bir cümle döküldü. “ Pekala biz de bu çöle gider ve orada yeni bir devlet kurarız.”

Mustafa Kemal Şam’da görev başındayken memleketin son durumuna çok üzülüyor, elinden bir şey gelmediği için çok üzülüyordu. Selanik’e ordan Makedonya’ya geçmeliydi. Mustafa Kemal gizlice Selanik’e gitti. Burada arkadaşları ile Şam’da kurduğu Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ninbir şubesini açtı. Selanik’te bir gün arkadaşları Salih, Tevfik Rüştü Ve Nuri Conker’le otururken; Tevfik Rüştü’ye dönüp, “seni hariciye vekili yapacağım” dedi. Nuri Conker’e dönüp “seni de vali ya da kumandan yaparım” dedi. Aynı şekilde Salih’e dönüp “seni yanımdan hiç ayırmayacağım Salih, sen yaver olacaksın”. Şaşkınlığını gizleyemeyen Nuri Conker “bırak allahaşkına, hepimize makam verdin sen ne olacaksın” dediğinde cevabı netti; “Bu memuriyetleri ve bu makamları veren kimse, işte ben o olacağım”. Yine dediğini yapacak yıllar sonra o makamları veren kişi olacaktı.

Mustafa Kemal Şam’a geri döndü. Bir süre daha kaldıktan sonra Şam’daki ordunun Kurmay Başkanlığı’nda bir göreve getirildi. O artık kıdemli yüzbaşıydı.

Mustafa Kemal 1907’de merkezi Manastır’da bulunan 3. Ordu Karargahı’na atandı. Bu ordunun Selanik’teki şubesinde çalışmak üzere Selanik’e geldi. Kısa bir süre sonra Üsküp-Selanik arasındaki demiyolu müfettişliği de karargahtaki görevlerine ek olarak kendisine verildi.

Mustafa Kemal 31 Mart Vaka’sı olarak bilinen isyanı bastırmak üzere Rumeli’de oluşturulan Harekat Ordusu’nun Kurmay Başkanlığına getirildi.19 Nisan 1909’da Harekat Ordusu’yla İstanbul’a geldi. İsyan bastırıldı ve 16 Mayıs 1909’da Selanik’e geri döndü.

Mustafa Kemal 27 Eylül 1911’de İstanbul’da Genelkurmay Başkanlığı’nda bir göreve atandı. Bu atama üzerine İstanbul’a gelerek bir süre Genelkurmay Başkanlığı’nda çalıştı.

Mustafa Kemal 5 Ekim 1911’de İtalyanların Trablusgarp’ı istila etmesinin ardından bu bölgede görev almak istedi. İstabul’dan ayrılarak Trablusgarp’a geldi. Tobruk ve Derne Bölgelerinde gönüllü mahalli kuvvetlerin başında bulundu. O artık binbaşıydı.

Mustafa Kemal 1915 yılında gerçekleşen Çanakkale Savaşı’nda 19. Tümenin komutanı olarak görev almıştı ve siperden sipere koşmuştu. Yaklaşık sekiz buçuk ay süren Çanakkale Savaşı asker ve cephane yönünden zayıf olan Türk Ordusu’nun zaferiyle sonuçlanmıştı. BU zaferde hiç kuşkusuz Mustafa Kemal’in ateş hattında bizzat bulunuşu ve bu davranışı ile yanındaki subay ve erlere cesaret vermesiydi. Türk milletinin vatan sevgisi ve Mustafa Kemal’in üstün savaş zekası bu kahramanlığa atılan imzaydı. Çanakkale geçilmezdi. O artık albaydı.

Mustafa Kemal sırasıyla Edirne, Diyarbakır, Bitlis, Muş ve Şam’da görev aldı. Düşmanla çarpıştı, isyanları bastırdı. O artık Mirliva (Tuğgeneral)di.

Mustafa Kemal 13 Kasım 1918’de Haydarpaşa Tren İstasyonundan İstanbul’a, boğazdaki gemilere bakıyordu. Yanındaki genç yaver Cevat’la birlikte bir istimbota bindi , boğazdaki İngiliz ve Fransız bayraklı donanmanın arasından geçerken yaverine dönüp; “Cevat” dedi “endişelenme! Geldikleri gibi giderler. Öyle de olacaktı, tam 4 yıl 10 ay 23 gün sonra…Geldikleri gibi gideceklerdi…

Mustafa Kemal İstanbul’a gelir gelmez Kurtuluş için çalışmalara başlamıştı. Hazırlıklarını tamamladığı sırada Karadeniz’deki Türk ve Rum çetelerinin arasındaki çatışmalar baş gösterdi. Bunu fırsat bilen Mustafa Kemal Harbiye Nezareti’ndeki arkadaşlarının da yardımıyla 9. Ordu Müfettişliğine atandı. İstanbul Hükümeti Karadeniz’deki karışıklığı bir an evvel düzeltmesi için Mustafa Kemal’i görevlendirdiler. Asayişi sağlayıp İstanbul’a geri dönmesi istenmişti. Fakat Mustafa Kemal’in planı başkaydı. Anadolu’ya geçip halkı düşmana karşı örgütleyecekti.

Mustafa Kemal 16 Mayıs 1919’da 18 silah arkadaşıyla beraber Galata Rıhtımı’ndan Bandırma Vapuru ile yola çıktı. Karadeniz sularında süren 3 günün sonunda 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak bastı. Böylece Kurtuluş Savaşı başlamış oldu.

Mustafa Kemal sırasıyla Havza, Amasya, Erzurum ve Sivas’ta kongreler düzenledi. Türk milletini düşmana karşı örgütlenmeye ve vatanını kurtarmak için seferber olmaya çağırdı. Erzurum Kongresi sırasında İstanbul Hükümeti geri dönmesini istemişti. Mustafa Kemal geri dönmeyi kabul etmedi ve çok sevdiği mesleği askerlikten istifa edip, üniformasını çıkardı.

Mustafa Kemal 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açtı. Yaklaşık bir ay sonra padişahın da onayıyla idamına karar verildi. Mustafa Kemal emin adımlarla kurtuluşa doğru ilerledi.

Mustafa Kemal Yunanlara karşı savaşılan bu cepheyi 18 Temmuz 1921 tarihinde bizzat gelerek gözlemlemiştir. Ordunun yeniden güçlendirilebilmesi için Sakarya’ya kadar çekilmesini söyleyen Atatürk, Yunan ordularına karşı bir şans elde etmişti. Bu cephede savaşırken 12 Ağustos 1921 günü tekrar ordunun başına geçmişti. O artık Başkumandan Gazi Mustafa Kemal’di.

Mustafa Kemal 26 Ağustos’ta başlattığı Büyük Taarruzla; 30 Ağustosta Afyon’u düşmandan temizleyip, 9 Eylül’de İzmir’e geldiğinde artık Başkomutandı ve işgal sona ermişti. İstanbul ise İngilizlerin geri çekilmesiyle 6 Ekim 1923’te yine Mustafa Kemal’in üstün zekasıyla tek kurşun atılmadan geri alınmıştı.

Mustafa Kemal 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edilmesiyle birlikte Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı seçildi. Bu tarihten itibaren 15 sene cumhurbaşkanlığı görevini yürütecekti. O artık Mustafa Kemal Atatürk’tü.

Mustafa Kemal Atatürk Bir kere evlendi. Uşaklıgil ailesine mensup Latife Hanım’la evliliği 2.5 yıl sürdü. Hiç çocuğu yok ama 8 tane manevi çocuğu oldu.

Mustafa Kemal Atatürk doğayı ve hayvanları da çok severdi. Fox isminde bir köpeği. İsimleri Sakarya ve Çankaya olan iki atı vardı.

Mustafa Kemal Atatürk, ömrünü cephelerde işgal altındaki topraklarını nasıl düşmandan temizleyeceğini düşünerek geçirdi. Yepyeni bir ülke kurduğunda çağdaş muasır medeniyetler seviyesine getirmek için çalıştı. Türk halkının geleceğini şekillendirdi. Cumhuriyetçilik, halkçılık, inkılapçılık, laiklik, milliyetçilik, devletçilik temel ilkeleri; Milli birlik ve beraberlik, modernleşme, akılcılık, çağdaşlaşma, yurtta sulh cihanda sulh, milli egemenlik, milli bağımsızlık ilkeleri ise tamamlayıcı ilkeleri oldu. Kadınlara seçme seçilme hakkı tanındı, ölçü birimlerinde değişiklikler yapıldı; kılık kıyafet kanunu, şapka kanunu, soyadı kanunu getirildi. Teşkilatı esasiye kabul edildi. 1924 anayasası uygulanmaya başlandı. Medeni kanun ve Türk ceza kanunu getirildi. Alfabe değiştirildi, millet mektepleri kuruldu, Üniversiteler açıldı. Medreseler kapatıldı, karma ve zorunlu eğitim hakkında yenilikler yapıldı. Türk Tarih ve Türk Dil kurumları kuruldu. Aşar vergisi kaldırıldı. Tarım Kredi Kooperatif kuruldu. Orman çiftliği kuruldu bu kapsamda Mustafa Kemal Atatürk bizzat örnek çiftlikler kurdu. Çiftçilere ve özel sektörde yeni sanayi kolları oluşturmak için destek sağlayacak bankalar kuruldu. Merkez Bankası açıldı.

Mustafa Kemal Atatürk Türkiye Cumhuriyeti’nin her yerini karış karış gezdi. Hastalığının en ağır dönemlerinde bile yurt gezilerini ihmal etmedi. Halkıyla her zaman beraber iç içeydi.

Mustafa Kemal Atatürk 10 Kasım 1938 Perşembe günü Dolmabahçe Sarayı’nda çok sevdiği “Dört Mevsim” tablosunun karşısındaki yatağında, mavi gözlerini sonsuzluğa yumdu. O artık fikirdi, sonsuz sevgiydi, ilkeydi, vatandı; o artık Türk milletinin kalbindeydi..

Rahmetle, şükranla, minnetle, özlemle…

Kaynak:

Sinan MEYDAN (2017) Parola Nuh

Sinan MEYDAN (2017) Sarı Paşam

Sinan MEYDAN (2018) Sarı Lacivert Kurtuluş