Milli İstihbarat Akademisi'nin yayınladığı raporda savaşın askeri, istihbari, siyasi ve teknolojik boyutları ayrıntılı şekilde değerlendirilirken; Türkiye açısından çıkarılması gereken stratejik derslere dikkat çekildi. Aydınlık'ın haberine göre kısa sürede bölgesel dengeleri sarsan bu savaş, hava üstünlüğünden siber saldırılara, kamuoyuna yönelik manipülasyonlardan savunma sanayiine uzanan geniş bir perspektifle ele alındı. Milli İstihbarat Akademisi’nin hazırladığı çalışmada, İran-İsrail çatışmasının geleceği ve Türkiye’nin bu olası senaryolara karşı atması gereken adımlar da kapsamlı şekilde ortaya konuldu.
YENİ DÖNEM ÇATIŞMALARIN HABERCİSİ
Milli İstihbarat Akademisi’nin yayımladığı raporda, 12 Gün Savaşı’nın kısa sürede derin etkiler yaratan yeni nesil savaşların çarpıcı bir örneği olduğu vurgulandı. İsrail’in sürpriz hava saldırıları ve suikast operasyonlarıyla başlayan savaş, ABD’nin İran nükleer tesislerini bombalamasıyla sona erdi. Modern savaş teknolojilerinin, özellikle hava unsurlarının, savaşın seyrini nasıl değiştirdiği açık biçimde analiz edildi. Siber harp, elektronik saldırılar ve kamuoyuna yönelik dijital manipülasyon gibi araçlar da ön plana çıktı. Bu yönüyle savaş, klasik orduların ötesinde çok boyutlu mücadele biçimlerinin ağırlık kazandığı yeni bir dönemin sinyallerini verdi.
OYUNUN KURALLARI DEĞİŞTİ
Raporda, İsrail’in İran içindeki uzun yıllardır faaliyet gösteren istihbari ve operasyonel ağlarının savaşta belirleyici rol oynadığı tespit edildi. Stratejik öneme sahip tesisler ve kilit personeller, çatışmanın ilk saatlerinde etkisiz hale getirildi. Bu operasyonlar, İran’ın savunma kapasitesini zayıflatırken, modern istihbarat yapılarının savaşın kaderini nasıl şekillendirebildiğini ortaya koydu.
HİPERSONİK FÜZE GERÇEĞİ
Milli İstihbarat Akademisi raporunda, İran’ın gelişmiş hipersonik füze kapasitesiyle denge kurmaya çalıştığı belirtildi. Ancak çok katmanlı hava savunma sistemlerinin etkinliği karşısında bu silahların sınırlı başarı sağladığı ifade edildi. İsrail’in tüm teknolojik üstünlüğüne rağmen bu füzeleri engellemekte zorlanması, Türkiye için de benzer tehditlere karşı hazırlık yapılması gerektiğini gösterdi. Hava savunma sistemlerinin modernizasyonu ve füze karşıtı yeteneklerin güçlendirilmesi önerildi.
ALGI OPERASYONLARI
Rapor, savaşın sadece askeri değil aynı zamanda dijital bir mücadeleye de dönüştüğünü ortaya koydu. İsrail ve İran, siber saldırılarla hem birbirlerinin altyapılarına zarar verdi hem de kamuoylarını etkilemeye çalıştı. İran’ın WhatsApp gibi uygulamaları engelleme girişimi, savaşın toplum üzerindeki psikolojik etkisini de gözler önüne serdi. Milli İstihbarat Akademisi, bu durumun Türkiye açısından dijital güvenlik, kritik altyapı koruması ve yerli yazılım kullanımının stratejik önemini artırdığını vurguladı.
İRAN'DA REJİM DEĞİŞİKLİĞİ GERÇEKLEŞMEDİ
Rapor, savaş sırasında İran’da rejim değişikliği beklentilerinin boşa çıktığını ve halkın devlete olan bağlılığını koruduğunu ortaya koydu. Diaspora merkezli propagandaların etkisiz kaldığı belirtildi. Ancak iç istikrarın gelecekteki çatışmalarla yeniden test edilebileceği ifade edildi. Türkiye açısından bu durum, sınır güvenliği ve göç yönetimi bakımından dikkatle izlenmesi gereken bir konu olarak değerlendirildi.
TÜRKİYE İÇİN KRİTİK DERSLER
Raporda, savaşın ardından Türk Hava Kuvvetleri’nin insanlı ve insansız sistem entegrasyonu sürecinin önemi tekrar teyit edildi. Seri üretim kapasitesi kadar sivil teknolojilerin askeri alanda kullanılmasına dair yerli çözümler geliştirilmesi gerektiği vurgulandı. Bu kapsamda, savunma sanayisinin uzun vadeli ve çok yönlü bir planlamaya ihtiyaç duyduğu ifade edildi.
EN KÖTÜ SENARYO...
Milli İstihbarat Akademisi’nin değerlendirmesine göre, İsrail-İran hattında yeni bir savaş çıkması durumunda bu çatışmanın önceki savaşlardan daha şiddetli olacağı öngörülüyor. Özellikle hipersonik füzelerin daha geniş kullanımının, şehirlerin doğrudan hedef alınmasının ve ABD’nin olası müdahalesinin etkileri değerlendirilmiştir. Türkiye’nin bu ihtimale karşı çok yönlü bir strateji geliştirmesi gerektiği ifade edilmiştir.
Raporda, savunma sanayisinin dış istihbarat servislerinin öncelikli hedeflerinden biri haline geldiği açıkça ifade edilmiştir. Türkiye’nin bu sektörde faaliyet gösteren aktörlerini koruyacak önleyici güvenlik politikaları geliştirmesi önerilmiştir. Kritik personel eğitimi, erken uyarı sistemleri ve dijital koruma önlemleri, gelecekteki olası savaşlarda belirleyici unsur olarak gösterilmiştir.