Toplumsal Haber Merkezi

Ülkücü mafya Sedat Peker, aylar önce AKP'lilere ait seks kasetlerini ele geçirdiğini iddia etmiş ve bunu koz olarak kullanmaktan da geri durmamıştı. Peker, bir anda kaset yayınlamaya karar verdi ve bunu da yandaş yazar Cem Küçük'ün kendisi hakkında "elinde bir şey yok, blöf yapıyor" dediğini iddia ederek temellendirdi.

Peker'in @freudun_talebe adlı hesaptan yayınlattığı, yayın ilkelerimiz gereği haberimizde yer veremediğimiz müstehcen videodaki şahıslardan biri olan R.K.A, Cem Küçük'ün yazarı olduğu Türkiye gazetesini bünyesinde barındıran İhlas Holding'in CEO'suydu. 

Yani Küçük, Sedat Peker için söylediği öne sürülen 'blöf yapıyor' sözleri nedeniyle bir bakıma patronunun kasedinin sosyal medyaya düşmesine neden olmuştu. 

Cem Küçük, skandal videodan sonra sosyal medya hesabından konuyla ilgili hiçbir şey yazmadı. Bugünkü "Kendinizi iyi hissetmek için..." başlıklı yazısınaysa "siyaset dışında bir şeyler yazmak istiyorum" cümlesiyle başlayarak adeta bir "yaşam koçu" edasıyla okurlarına "kişisel gelişim" tavsiyeleri verdi. 

İşte o yazı: 

Bugün siyaset dışında bir şeyler yazmak istiyorum. İç politika, dış politika derken bazen kendimizi unutuyoruz.
Gene bir yaz geldi. Sıcaklar bastırdı. Vakit geçiyor. Hazreti Ali’ye atfedilen güzel bir söz var: “Hayat öyle bir geçer ki, hiç yaşamamışa dönersin.”
 
Gerçekten de öyle. Yaşı ilerlemiş insanlara sorun, o yaşa nasıl geldiler hatırlamıyorlar bile. 40, 50, 60, 70 derken ömür bitiyor. Kimin ne zaman öleceği de belli değil...
 
O yüzden bu hayatı iyi yaşamak lazım. Tabii iyi yaşamaktan kasıt ne? Yüz sene önce insanların şimdiki şart ve teknolojileri yoktu. Bundan yüz sene sonra nasıl bir imkân olacak bilmiyoruz...
Eflatun’un dediği gibi; hayata fazla hazırlanmaktan insanlar onu yaşayamıyorlar... Bugün yaparım, yarın yaparım diye diye vakit gelmiyor...
 
Bazı kariyeristler çocuklarının büyüdüğünü bile anlamıyor. İşine fazla odaklananlar önündekini göremiyor.
Bazen insanlar ne zaman bırakacağını bilmiyorlar. Batı’da görüyorsunuz, zirvedeyken bırakanlar oluyor. Ya da emekli oluyor.
Bizde de aslında böyleleri yok değil. Haksızlık yapmayayım. Ünlüyken köye yerleşen, her şeyi bırakıp gözden uzaklaşanlar var. Bir kısmı da çok mutlu. Pişman olan ya da şehre geri dönen az...

Yaş geçmeye başlayınca insan içinden hesap yapmaya, düşünmeye başlıyor. Hayatınızı ve ilerisini düşünüyorsun. Neticede hepimiz öleceğiz. Er ya da geç, kimse kalıcı değil. Kariyer, güzellik, para, sağlık hepsi geçici...

Bazen sevdiğiniz ya da tanıdığınız birinin öldüğünü duyuyorsunuz. “Kansere yakalanmış” diye haber geliyor. Hâlbuki ne ağır süreçler.

Hayatta en unutulmaz dediğiniz şey bile unutuluyor. En büyük acılar unutuluyor.  Zaman her şeyin ilacı mı bilmiyorum ama yaraların kabuk bağladığı muhakkak.

Bugünlerde böyle sorgulama yapan çok kişi var. Ağır hayat şartları, yaşananlar insanları böyle sorgulamalara itiyor.

Mutluluk da daimî değil, üzüntü de. Rudyard Kipling’in dediği gibi; ne çok fazla sevinmek ne de çok fazla üzülmek lazım...