Toplumsal Haber Merkezi

Sendikaya üye oldukları gerekçesiyle ücretsiz izne çıkarılan, daha sonra da Kod-29 gerekçe gösterilerek, işten atılan Migros depo işçileri 97 gündür hakları için direniyor.

Patronların işten çıkarma yasağı olan salgın sürecinde silah olarak kullandığı Kod 29 ile işten çıkarılan Migros işçilerine, geçtiğimiz Perşembe gün patron Tuncay Özilhan'ın İstanbul Beykoz'daki villası önünde polis müdahale etmiş; müdahale sonucu, aralarında Migros işçilerine desteğe gelenlerin de olduğu 32 kişi gözaltına alınmıştı.

İşçilerin haksız yere işten çıkarılmalarını ve polis saldırısına uğramalarını haber yapmayan, laik ya da yandaş sermaye medyası; patronun ilanını yayımlamakta hiç tereddüt etmedi. Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici Sözcü, Cumhuriyet ve Sabah’ı birleştiren o ilanı yazdı.

Sözcü gazetesinin internet sayfasındaki “Migros’tan asılsız iddialara cevap” manşetini görmemiştim. Sosyal medyada Başar Öztürk adlı bir okurdan uyarı geldi:

“Bu gazetecilik mi? Haber formatında hazırlanmış reklam metni yazarlığı mı? Köşeye nazar boncuğu gibi ‘İlandır’ iliştirmek bu işi etik kılar mı?”

Hemen Sözcü’nün internet sayfasına baktım. Migros’un turuncu rengi üzerine “Migros’tan asılsız iddialara cevap” başlığı yazılmış, sağ üst köşesini minicik bir “*İlandır” uyarısı tutturulmuştu.

AHLAKSIZLIKLA SUÇLADIKLARI İŞÇİLERİ MÜZAKEREYE ÇAĞIRIYORLAR

Metni açınca Migros’un, Kod-29’a dayanarak işten çıkardığı işçilerin eylemlerine ilişkin açıklamasıyla karşılaşıyordunuz. Migros yönetimi, işten attığı 22 çalışanı “işi yavaşlatma, iş düzenini bozma, işverene hakaret” ile suçluyordu. İşten atılan çalışanlar ve sendikaları suçlanıyor, işten çıkarmanın haklılığı savunuluyor ama metnin sonunda da işçiler, Migros’un taşeron şirketi olan Us-Grup ile hazırladıkları “teklifi” görüşmeye çağrılıyordu.

Oysa Migros’un Kocaeli'nin Çayırova ilçesindeki deposunda çalışan 22 işçi, sırf sendikalı oldukları için önce ücretsiz izne çıkarıldıklarını sonra da işten atıldıklarını savunuyorlardı. Kod-29 olarak adlandırılan “ahlak ve iyiniyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri” maddesine dayanarak işten çıkarma yasağına rağmen atılmalarının haksız ve hukuksuz olduğunu ifade ediyorlardı.

O günden beri kendileriyle konuşacak bir yetkili bulamadıkları gibi, Migros’un bağlı olduğu Anadolu Grup'un Yönetim Kurulu Başkanı ve TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan’ın evinin önünde basın açıklaması yapma girişimleri de sürekli polis engeliyle karşılaşıyordu. Polis, işçileri dört kez gözaltına almıştı. Polisin, 8 Nisan’daki sert müdahalesi sırasında Depo, Liman, Tersane ve Deniz İşçileri Sendikası’nın (DGD-SEN) Örgütlenme Uzmanı Kemal Yılmaz'ın kolu kırılmıştı. İşçiler, eylemlerinin 95. günü olan 9 Nisan’da Migros’u boykot kampanyasına başlamışlardı.

‘SÖZCÜ GELİŞMELERİ HABER YAPMAK YERİNE BİR TARAFIN İLANINI…’

Migros’un Sözcü gazetesinin internet sayfasındaki ilanı, boykot kampanyasının sosyal medyada yayılmasının ardından gelmişti. Sözcü gazetesinin bu gelişmeleri haber yapmak yerine bu sürecin bir tarafının ilanını, üstelik de haberlerin arasında yayımlaması gazetecilik açısından sorunluydu. Bu düşünceyle Migros’un Sözcü’deki ilanıyla ilgili olarak Twitter’da şöyle bir paylaşımda bulundum:

“Bir tarafta işveren, diğer tarafta işten atılan çalışanlar. İşveren para verip görüşünü ‘ilan’ diye yayınlatıyor, para veremeyen işçilerin görüşü yok. Bu tek taraflı bir yayıncılık. İki tarafın da görüşü yayınlanmalı. Habercilik sadece parası olanların sesini yansıtmak olamaz.

‘ÖZİLHAN’IN EVİNİN ÖNÜNDE YAŞANANLAR BİR İLAN DEĞİL, HABER KONUSU’

Ayrıca Migros ve Tuncay Özilhan’ın evinin önünde yaşananlar bir ilan değil, haber konusu. Haberini yapar, işverenin görüşünü de habere koyarsınız, ondan da para almazsınız.”

Ardından Migros’un ilanının başka yerlerde olup olmadığını kontrol ettim. Meğer aynı ilanı, aynı biçimde Sabah ve Cumhuriyet de yayımlamıştı.

Merak ettim, Migros’un ilanını yayımlayan Sözcü, Sabah ve Cumhuriyet gazeteleri, işçilerin eylemlerini ve Migros’ta yaşananları daha önce haber yapmış mıydı? İnternette yaptığım taramada 97 gündür süren eylemlerle ilgili olarak Sözcü’de bir haber bulamadım. Cumhuriyet, 31 Mart’ta “İşten atılan işçilere patronun mahallesinde eylem yasağı geldi” ve 9 Nisan’da “Kod-29 ile işinden edilen işçilerden boykot çağrısı” başlıklı iki haber yayımlamıştı.

Sabah gazetesinde ise 31 Mart’ta Dilek Güngör imzalı “Tuncay Özilhan’ın evinin önündeki eylemlere ilişkin ilginç karar” başlıklı yazının yanı sıra bir de “Konu işçiler olunca Tuncay Özilhan’ın demokratlığı rafa kalktı” başlıklı bir haber yer almıştı.

‘MEDYA ARTIK İŞVERENDEN YANA TAVIR ALIYOR’

97 gündür devam eden eylemlerle ilgili bu kadar az haber olması, medyanın işveren-çalışan anlaşmazlıklarına yaklaşımını sergilemesi açısından dikkat çekiciydi. Diğer gazetelere de baktım, Hürriyet, Milliyet, Yeni Şafak, Akşam, Türkiye gibi gazetelerde Migros’ta yaşananlar hakkında tek haber bile yoktu.

Sadece Birgün ve Evrensel gazeteleri ile Gazete Pencere sık sık haber yapmışlardı Migros’ta olup bitenleri. İnternette de T24, Gazete Duvar, Oda Tv, Medyascope, Diken, Sol Tv gibi haber sitelerinde yayımlanmıştı Migros’taki gelişmeler. FOX TV, Tele1, Halk TV ve KRT gibi televizyonlarda da bu konuda haberlere rastlamıştım.

Zaten Türkiye’de yaygın medyanın işçi hakları ve işçi-işveren anlaşmazlığıyla ilgili konularda artık işverenden yana tavır aldığı biliniyordu. Migros’ta yaşananlar konusunda Sözcü, Sabah ve Cumhuriyet’in aynı çizgide buluşması gazetecilik adına karanlık bir tablo.