AKP’nin 18 yıllık iktidarı döneminde artan baskı ve insan hak ihlallerinden yoğunca nasibini alan kesimlerin başında meslek faaliyetlerinden dolayı gazeteciler geldi. Geçen süre zarfında yüzlerce gazeteci hakkında dava açıldı, yüzlercesi tutuklandı yine çok sayıda gazete ve haber sitesi de kapatıldı. CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun 24 Temmuz’da açıkladığı rapora göre, AKP’nin 18 yıllık iktidarı döneminde en az 721 gazeteci tutuklandı. Gazetecilerin en çok tutuklandığı yıllar ise OHAL uygulandığı 2016 ve 2017 yılları. Koronavirüs salgınına rağmen şu an 100’ü aşkın gazeteci tutuklu bulunurken, en az 260 gazetecinin yargılanması devam ediyor.

İLK İŞ TEKELLEŞME
AKP’nin iktidara geldiği 2002’de 17, 2003’te 15 gazeteci tutuklanırken, 2004 yılında ise AKP’nin medyada tekelleşme sürecinin ilk adımı atıldı, Uzan Grubuna ait Star TV ve Star gazetesine el konuldu. Önce Aydın Doğan’a satılan gazete ve televizyon, daha sonra iktidara yakınlığı ile bilinen Ferit Şahenk’in sahibi olduğu Doğuş Grubuna satıldı. Medyada tekelleşmenin ikinci hamlesi ise 2007 yılında geldi. Bu tarihte el konulan ATV ve Sabah gazetesi o dönem genel müdürlüğünü Berat Albayrak’ın yaptığı Çalık Grubuna satıldı.

2006’da 22, 2007’de 9, 2008’de 23, 2009’da 37 ve 2010’da 9 gazeteci tutuklandı. Yine bu yıllar içerisinde iktidar ile ters düşen Doğan Haber Ajansını (DHA ) bünyesinde bulunduran Doğan Grubuna 4.8 milyar liralık vergi cezası kesildi. Bu cezanın ardından Doğan Grubu medya alanında küçülmeye başladı.

"ÖZGÜR OLMAYAN ÜLKE"
Yine baskıların sürdüğü 2012’de 5, 2013’de 1, 2014’de 2 ve 2015’te 8 gazeteci tutuklandı. Bu yıllar içerisinde basındaki tekelleşmenin en son halkasının başlangıcı yaşandı. DHA bünyesinde bulunan Milliyet ve Vatan gazeteleri Demirören-Karacan ortaklığına satıldı. Kısa süre sonra Karacan Grubunun ortaklıktan çekilmesi ile 2 gazete de Demirören Grubunun eline geçmiş oldu. Freedom House tarafından yayımlanan 2014 raporunda Türkiye, basın özgürlüğünde “Kısmen özgür olan ülkeler” kategorisinden “Özgür olmayan ülkeler” kategorisine geriledi.  

OHAL SÜRECİ
Tutuklamaların tavan yaptığı dönem ise 15 Temmuz 2016’da yaşanan darbe girişiminden sonra yaşandı. Darbe girişiminin ardından ilan edilen olağanüstü hal (OHAL) ile birlikte tüm toplum gibi gazeteciler de baskılardan payını aldı. Arka arkaya yayımlanan kanun hükmünde kararnameler (KHK) ile aralarında DİHA, Jinha, Özgür Gündem, TV 10, İMC ve Hayat TV gibi basın kuruluşları bir bir kapatıldı. Bu kurumlarda çalışan gazetecilerin birçoğu gözaltına alındı. Basın kuruluşlarının mal varlıklarına el konuldu. 2016 yılı içerisinde 145 gazeteci tutuklandı.

2016 gibi KHK’lerle yönetilen 2017 yılı boyunca da medya üzerindeki baskılar devam ederken, Dihaber sitesi kapatıldı, çalışanlarının büyük kısmı gözaltına alındı. Yine birçok dergi, gazete, radyo ve televizyon gibi medya kuruluşlarının kapanması ile basına büyük bir darbe vuruldu. 2017 yılı içerisinde gözaltına alınan gazetecilerden 206’sı tutuklandı. Bu dönem içerisinde özgür basın ile birlikte cemaat basını da baskılardan payını aldı. Gazete ve televizyonları kapatılan cemaate yakın birçok gazeteci de tutuklandı.

TEKELLEŞME TAMAMLANDI
2018 yılında da hız kesmeden devam eden tutuklamalar sonucu 56 gazeteci cezaevine girdi. 2018 yılını asıl olarak ön plana çıkaran ise Doğan Medya Grubunun tamamıyla Demirören Grubuna satılması oldu. DHA’nın el değiştirmesi ile birlikte basındaki görece “özgürlük de” tamamen ortadan kalktı. Yıllarca bu medya kuruluşlarında çalışan gazetecilerin birçoğu ya işlerinden çıkarıldı ya da işten çıkarılma tehditti ile susturuldu. Bu tarihten sonra ana akım medyaya tek seslilik hakim oldu.  

RTÜK VE BİK DEVREDE
Son 18 yıl içerisinde Radyo ve Televizyon Üst Kurumu (RTÜK) eliyle muhalif kanallar karartılırken, Basın İlan Kurumu (BİK) eliyle de muhalif gazeteler susturulmak istendi. Gazeteler ilan kesme cezalarıyla, iktidara muhalif yayın yapan Fox TV, Tele 1 TV, Halk TV, BirGün, Evrensel ve Cumhuriyet gazeteleri gibi medya kuruluşları ekonomik olarak sıkıştırıldı. Gazetecileri, yargı kıskacına alan iktidar, çalıştıkları kurumları da bürokrasi kıskacı ile susturmak için elinden geleni yaptı.

HABERLER SUÇ SAYILDI
Şimdiye kadar en az 38 gazetecinin tutuklandığı 2020 yılı ise, gazetecilere yönelik baskının alenen arttığı bir dönem oldu. Yıl içerisinde “MİT cenazesi” başlıklı haber nedeniyle Odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan ve Odatv Haber Müdürü Barış Terkoğlu, Yeniçağ Gazetesi Yazarı Murat Ağırel ile Yeni Yaşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Ferhat Çelik ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Aydın Keser’in tutuklanması olayı dikkat çekti. Can Dündar’ın yargılandığı gibi devlet sırrını ifşa etmek suçlamasıyla tutuklanan gazeteciler, bir süre tutuklu kaldıktan sonra serbest kaldı. En son Van’da gözaltına alınan iki yurttaşın helikopterden atılma iddialarını haberleştiren Mezopotamya Ajansı (MA) Muhabiri Cemil Uğur’un yanı sıra MA Muhabiri Adnan Bilen, Jinnews Muhabiri Şehriban Abi ile Gazeteci Nazan Sala tutuklandı. Gazetecilerin tutuklanması ise aynı sebeplere dayanıyor; mesleki faaliyetleri.

FİNANSMAN BELEDİYELERDEN
2019 yılında ise 130 gazeteci tutuklandı. 2019 yerel seçimlerinde elindeki büyükşehir belediyelerinin bir kısmını kaybetmesi ile iktidarın, bu medya organlarını nasıl finanse ettiği ortaya çıktı. İstanbul Büyükşehir Belediyesinin (İBB) kasasından, 2017-2019 yılları arasında reklam gideri olarak Turkuaz Holdinge bağlı yayın organlarına 15 milyon 293 bin TL, Albayrakların sahibi olduğu Yeni Şafak ve TVNET gibi yayın organlarına 9 milyon 127 bin TL, İhlas Grubunun sahip olduğu Türkiye gazetesi ve İHA için 1 milyon 189 bin TL aktarıldı. Yıl içerisinde basın kartı verme yetkisinin Cumhurbaşkanlığına bağlı İletişim Başkanlığına geçmesi ile birlikte onlarca gazetecinin sarı basın kartları iptal edildi.  Bu kararla gazetecilerin basın kartı alması daha da zorlaştırıldı.