Dün 15 Temmuz’du, ülkenin can damarlarına yıllardır göz göre göre sızan ama asıl şahlanışını ise AKP iktidarı sayesinde yapan Fethullahçı çetenin kalkışmasının beşinci yılı. Her yıl birbirinin tekrarı şeyler yazılır çizilir. Bunlar ekseriyetle gerçeklikten uzaktır. En çok üzerinde durulması gereken konu, Ergenekon, Balyoz gibi kumpaslarda saf dışı bırakılmaya çalışılan Cumhuriyetçi kadroların o geceki direnişidir örneğin, hem de hiçbir karşılık beklemeksizin. Buna bir 'özür' de dahil. Bundan bahsetmemek, insanların gerçeğe yaklaşmasını engellemek için aynı şeyler anlatılır durur. Yoksa, tankın egzozuna atlet tıkmanın bir retorik haline getirilmesi başka şekilde açıklanabilir mi?

Bu minvalde, ‘Mahrem’ isimli bir belgesel TRT ekranlarında dönmeye başladı. 14 yaşından beri Fethullahçı çete ve onun doğrudan-dolaylı destekçileriyle mücadele etmiş bir yurttaş, yıllardır da bu konu üzerine çeşitli araştırmalar yapmış bir gazeteci olarak şöyle bir göz atmasam olmazdı. İyi ki de atmışım, aynı hikaye anlatıcılığı, sadece biraz daha güçlendirilmiş bir anlatım tarzı. Hepsi bu. Sembolik olması sebebiyle, başlarken dikkatinizi çekeyim... 15 Temmuz’a gelen süreci, Fethullahçıların ordudaki ‘çok gizli’ örgütlenmesini anlattığını iddia eden belgeselin sanat yönetmeninin çetenin propaganda ve operasyon kanalı Samanyolu’ndaki ‘Nizama Adanmış Ruhlar’ gibi yapımlarda da aynı görevde yer aldığını biliyor musunuz?

YEDİĞİ HALTLARI SIRITARAK ANLATMAK
Kaldı ki… Mesele yalnızca belgeseli kimin çektiği de değil. Belgeselin konusunu özetleyeyim. Fethullahçı çete, en çok yine Müslümanları ya da kendisinden ayrılmaya karar veren eski çete mensuplarına zarar verdi. Yahu, bin yıl önceki olaylarla ilgili olarak bile bu kadar rahat sallanamıyorken, son 15 yıl içinde hepimizin önünde cereyan eden olaylar bütünü konusundaki bu rahatlığınız nereden geliyor? Belgeselde konuşanların neredeyse tamamı ya sonradan itirafçı olmuş eski ‘Fethullah abisi’ ya da kendisine askeri okul kazandırıldıktan sonra “ben nasıl olsa amacıma ulaştım” diyerek çeteyle bağını koparmak istemiş Fethullahçı öğrenciler. Bu ‘Fethullahçı abi’ler her türlü haltı yedikten sonra çok daha yakın tarihlerde ‘vazgeçmiş’, sonra da kameranın karşısına geçmiş ve bu haltları sırıtarak anlatıyorlar! Fethullahçılık geride kalmış ama hepimizin gözünde canlanan o Fethullahçı sırıtması baki…

‘Fethullah abileri’ne gidip, sınav sorularını aldıktan sonra askeri okula giren ve bu noktadan sonra çeteyle bağını koparmak isteyen öğrencilerin ise mağduriyetleri elbette tartışılabilir ama ya bu belgesele konu edilmeyen Alevi çocuklarının, aileden Cumhuriyetçi öğrencilerin yaşadıkları? Bu orduda yine bir kumpas soruşturmasında suçlandığı ve baskıya uğradığı için intihar eden Alevi kökenli Yarbay Ali Tatar’lar intihar etmek zorunda kalırken, Kuleli’de öğrenim gören 13-15 yaşlarındaki Cumhuriyet çocuklarına neler yaşatıldığını tahmin bile edemezsiniz. En basiti, bu belgeselde Kuleli’den Fethullahçı öğrencilerin kendilerini gizlemek zorunda kaldığı okul olarak bahsediliyor. Belgeselde utanmasalar “Fethullahçı öğrenciler dinlerini yaşayamadıkları için çok çok mağdur” bile diyecekler. Köy seyirlik! Ama tabii bilmesek…

‘ÇOK İYİ GİZLENDİLER’ YALANI
Kuleli’de cemaatlerin birbirleri arasında nasıl “namazı biz kıldıracağız”, “hayır biz kıldıracağız” diye kavga ettiklerini 700 sayfalık 15 Temmuz iddianamesinden okuyabilirsiniz ya da küçücük bir kasabadan aynı dönemde Kuleli’yi ‘kazanan’ çok sayıda öğrencinin birkaç on sene sonra nasıl fire vermeden generalliğe yükseltildiğini. Ve yine tamamının darbeye katıldıklarını… Bilmesek yutturacaklar!

EĞER BİR MAĞDUR ARIYORSANIZ…
Bu tablonun tek gerçek mağduru var. O da ailelerinin 13 yaşında yurduna, halkına hizmet etsin diye gönderdiği ama başta Fethullahçı çete olmak üzere cemaatlerin kıskacında çocuk başına yaşam savaşı veren Cumhuriyet çocukları. Çoğu dayanamadı bu işkencelere, baskılara, fişlemelere, ardı arkası gelmeyen isimsiz ihbar mektuplarına. Çoğunun ailesi, istifa nedeniyle ödenmesi gereken yüksek tazminatların altından kalkamadı, yıllarca kıvranıp durdu. Neticede Fethullahçılar için, 15 Temmuz’a gelinen süreçte askeri okullardaki ‘tehditler’ minimuma indirilmişti. Öyle belgeselde anlatıldığı gibi ‘davası için dinini bile yaşamayan çocuklar’ hikayesini geçin. Okul müdürünü bile Fethullahçı olduğu gerekçesiyle siz tutuklamadınız mı? Bu kafayla daha çok skandala imza atılır, daha çok rezillik yaşanır…

12 YIL ÖNCE BÖYLE SÖYLEMİŞTİ
Ali Tatar’dan bahsetmiştim ya, evinde canına kıymadan önce yazdığı mektuptaki son cümleleri hep aklıma gelir, öyle de bitireyim:

“Hukuksuzluk sürecine hukuk adına saygı gösterilemez. Bu şekilde giderseniz ne yönetecek bir ordu ne yaşayacak Cumhuriyet, bir ülke bulamayacaksınız. Şunu bilin ki, en küçük suçu ve günahı olmayan ben bu yapılan hukuksuzluğa isyan ve bu karanlığa bir nebze ışık olabilmek için son veriyorum.”