Mısırlı Profesör Hasan Hanefi’ye göre; sol ve sağ kavramları yalnızca politik söylemde bulunan kavramlar değildir. Tersine onlar toplumsal bilimlerde ve insani bilgide iki genel tutumu ifade eder. Hatta sol ve sağ, günlük yaşamda genel olarak iki davranış biçimi ve olaylara bakış açısıdır. (Prof. Dr. İlhami Güler; Hasan Hanefi ve ‘İslamî Sol’, İslamiyat V, 2002, sayı 2, Sayfa 155 – 158 )

Hasan Hanefi, adına İslamî sol dediği bir proje üretir. Bu projenin aslında Cemalüddin Afganî’nin, Muhammed Abduh ile Reşit Rıza’nın savundukları yenilikçi fikirlerin 60’lı, 70’li yıllardaki devamı ve kendisi tarafından kavuşturulan yeni bir formu olduğunu ileri sürer. Hasan Hanefi, Seyyid Kutub’un düşünsel mirasına da sahip çıkar ve kendisini onun ilerici sol mirasçısı olduğunu müdafaa eder. (Prof. Dr. İlhami Güler; a.g.m)

Hasan Hanefi’nin görüşleri 60’lı, 70’li yıllarda dünyayı saran sol siyasi hareketlerin etkisiyle oluşmuş görüşler değildir. Zira kendisi bunu reddeder. Ona göre İslamî sol proje, Doğudan ve Batıdan, Marksizm’den ve Liberalizm’den, Şia ve Haricilikten uzak; ümmetin içinde bulunduğu gerçekleri ifade eden düşünsel, toplumsal, çağdaş ve siyasal bir söylemdir.

Hasan Hanefi, İslamî solun amacını; toplumsal özgürlük, sosyal adalet, toplumsal birlik, kalkınma, geriliğin ortadan kaldırılması ve sivil toplum örgütlerinin güçlendirilmesi olarak açıklar. Ona göre; İslamî sol, İslam’ın Marksist bir giysi içerisinde takdim edilmesi değildir. İslamî sol adına ortaya konan değerlerin tümü, doğrudan doğruya İslam’ın kendisinden ve İslamî kültürden alınmıştır. Bu proje ümmetin gereksinimlerini dile getiren bir projedir. (Prof. Dr. İlhami Güler; a.g.m)

Sol ve sağ kavramları, İslam tarihinde olayları, doğayı ve yaşamı anlamada iki yorum biçimi olduğu gibi aynı zamanda iki sınıfsal / sosyal mevzidir.

Hasan Hanefi, sol ve sağ kavramlarını İslam tarihindeki düşünsel, eylemsel ve inançsal bir kısım olaylara tatbik ederek kendine özgü fikirler ortaya koyar. Bunlardan bir kısmını şu şekilde sunabiliriz:

“Nasıl bilebilirim?” sorusunun karşısında imanı bilginin vesilesi yapan yaklaşım sağ, düşünceyi imanın önüne alan yaklaşım ise soldur.

“Ne bilebilirim?” sorusunun karşısında varlığı; yaratılmış, mümkün, değişken görüp âlemin fani olduğuna inanan görüş sağ, âlemi bakî ve müstekar olarak gören görüş soldur.

• Kadim sıfatlarıyla birlikte varlıktan ayrı bir Tanrı’nın olduğunu kabul eden görüş sağ, sıfatları asli kaynağı olan insana geri veren görüş soldur.

• Ezeli takdiri benimseyen ve insanın fillerini kendine isnat etmeyen görüş (Eş’arilik ve kesb nazariyesi) sağ, insanı özgür kabul eden ve fiillerini kendine isnat eden görüş (Mutezile) soldur.

• Nakli esas alan görüş (ehlu’l-hadis) sağ, aklı esas alan görüş (ehlu’r-re’y) soldur.

• Hayrı ve şerri Allah’a nispet eden görüş sağ, insana ve topluma nispet eden görüş soldur.

• Nübüvveti insanın kurtuluşu için zorunlu kabul eden görüş sağ, harici yardımı zorunlu görmeyen görüş soldur.

• Ahireti gerçek olarak kabul eden görüş sağ, onu insanlığın yeryüzündeki geleceği olarak tevil eden görüş soldur.

• Ameli imandan ayıran görüş sağ, ayırmayan görüş soldur.

• İmameti (siyaseti) dinin aslından görmeyen görüş (Ehlisünnet) sağ, imameti dinin aslından gören görüş (Şia, Haricilik, Mutezile) soldur.

• Farazi fıkıh sağ, realiteyi dikkate alan fıkıh soldur.

• İşrakî felsefe sağ, İbn Rüşd’ün aklı temel alan metodu ise soldur. (Prof. Dr. İlhami Güler; a.g.m)

Hasan Hanefi, bütün dinlerin teolojilerinde sol ve sağ olmak üzere iki genel tutumun var olduğunu savunur.

Buna göre; muhafazakâr, gelenekçi ve dogmatik teolojiler sağ, dogmaları yeni tevillerle yorumlayan özgürlükçü ve ilerici teolojiler soldur.

Tanrı’nın aşkınlığını savunan teolojiler sağ, içkinliğini savunan teolojiler ise soldur.

Allah ile insan arasındaki ilişkiyi dikey olarak kuran teolojiler sağ, bu ilişkiyi yatay yani yeryüzünde kuran teolojiler ise soldur. Sağ teolojiler varlığı da hiyerarşik olarak kurarlar. En yukarıda olan en kutsal, en yüce, en aşağıda olan ise en adi ve değersizdir. Sol teolojiler ise varlığı yan yana koyar. Sağ teolojilere göre ruh yüce, benden ise adidir. Sol teolojiler ise insanı ruh ve beden diye ayırmaz.

Sağ teolojiler (Katoliklerde olduğu gibi) geleneği seçer. Sol teolojiler ise (Protestanlıkta olduğu gibi) seçimini Kitaptan yana yapar.

Tutucu sağ teolojiler bir teselli yani avuntu teolojisidir. Burada ahiret inancı anımsanmalıdır. Sol teolojiler ise kurtuluşun insan çabasıyla yeryüzünde gerçekleşeceğine inanır. (Prof. Dr. İlhami Güler; a.g.m)

Hasan Hanefi’nin dine getirdiği sol yorum aslında son derece berrak ve keskin bir dile sahiptir. Geleneksel dinsel anlayışın asla kabul etmeyeceği ve din dışı addedeceği bu sol yoruma göre; “Allah topraktır. Din sömürüye karşı çıkmak, toprağı kurtarmak, ülkeyi kalkındırmaktır. Cihad; adalet ve özgürlük için devrimci çabadır. Tevhid; herkesin eşit olması ve sınıfların ortadan kaldırılmasıdır. Emek kutsaldır...”

Bu arada ifade edelim ki Seyyid Kutub’un “İslam’da Sosyal Adalet” gibi ilk kitaplarında da sol söylemleri görmek mümkündür. Ancak sol dili en net ve en açık şekilde Hasan Hanefi’de görüyoruz. (İhsan Eliaçık, Öteki İslam Tarihi, c. 3, s. 440)

Hasan Hanefi’nin; “İnançtan Devrime / Min’el akide ile’s-Sevra” adlı eseri de İslam’ın sol yorumu noktasında en önemli başvuru kaynaklarından biridir.

Hasan Hanefi’nin ses getiren yürekli yorumları İslam dünyasının ve Türkiye’nin gündeminde daha çok yer almalıdır.

Müslümanların içine düştükleri düşünsel çoraklığı aşabilmeleri için özgürlükçü, yürekli ve özgün yorumlara çok şiddetli gereksinimleri var.

Bu gereksinimin reddi İslam dünyasının kendini inkâr etmesi demektir.

Ne acı ki bu yola sapanlar var.