Türkiye LGBTİ+ hareketini yakından takip eden Peter Drucker,  Ayrıntı Yayınları'ndan çıkan 'Sapkın' kitabında queer kavramının bir tarihini sunarken aynı zamanda radikal queer’in radikal solla, yani anti-kapitalizmle birleştirilmesini öneren bir ütopik bir tez sunuyor.

Queer tarihinin 'homoseksüel' kavramı bulunmadan önceki hallerini efeboli, kuşaklar arası cinsellik örüntüsü gibi kavramlarla incelerken, bunları efemine-egemen formasyon diyor olarak adlandırıyor. Liberalizm ve sömürgecilik rejimlerine dayanan ve 'homoseksüel' kavramının icadına denk gelen zamanı ters-egemen formasyon olarak değerlendirirken, hareketin daha sonraki zaman zarfında geçirdiği evreleri Fordist ekonomi ile neoliberalizm temelinde sırasıyla şu formasyonlar üzerinden tarihselleştiriyor: gey-egemen formasyon ile homonormatif-egemen formasyon.

Yazar, bu ekonomik düzenlerin gey/lezbiyen cemaati giderek gettolaştırmasına da parmak basıyor. Homonormatif örüntünün homo-nasyonalizmle, yani özünde ırkçılıkla flörtünün ve gey/lezbiyen çiftlerin zamanla daha çok heteroseksüel çekirdek aile modeline özenmesinin tehlikelerine işaret dikkat çekerken, bu tip bir çekirdek aileleşme sürecinin yerine Poliamori/queer yoldaşlık idealini koyuyor. Peter Drucker'ın bu kapsamlı çalışmasında queer cinselliğinin merkez/çevre, sınıf ve ırkçılık gibi parametreler dışında ele alınmasının mümkün olmayacağı, bunların birbirleriyle birleşik biçimde iç içe geçtiğini gösteriyor. Cinselliği incelerken sadece queer kurama değil, önde gelen sosyalist feminist Kollontay’ın aşk ve cinsellikle ilgili çekirdek aile karşıtı görüşlerine de değinirken, Kollontay’ın içinde bulunduğu Sovyet düzeni içerisinde nasıl dışlandığını da açıkça ortaya koyuyor. Yazar, solun günümüzde hâlâ queer’i sindirememe eğiliminde olmasını eleştirirken, queerlerin de giderek marjinalleşmesi tehlikesine karşı anti-kapitalizme karşı birlikte mücadele etmesi gerektiğinin altını çiziyor.