Söyleşi: Osman Keçeli

Ceren Avşar’ın yeni şiir kitabı Gelemem Cezalıyım Ototrof Yayınları etiketiyle yayımlandı.

Şairle biyografik izler de barındıran yeni kitabı üzerine söyleştik.

'BİRHAN KESKİN HAYRANLIĞI OLMASA HÂLÂ CESARET EDEMEZDİM BELKİ...'
> Merhaba Ceren, başlamadan önce Toplumsal okurları için kısaca kendini tanıtır mısın?

Bir şiir okuru, şair ve öykücüyüm. Yazdıklarımı insanlarla çok geç paylaşma cesareti gösterebilmiş biriyim. Birhan Keskin hayranlığım olmasa hala cesaret edemezdim belki. Bunun biraz tuhaf bir hikâyesi var. Kaos GL Kadın Kadına Öykü Yarışması ilanını gördüm 2009'da. Bir baktım jüride Birhan Keskin de var. Dedim ki, belki yarışmada dereceye girersem, gider Birhan Keskin'le tanışırım. Öyküyü yazdım gönderdim, SOBE'ydi ismi öykünün, sahiden sobelendim ve ikinci oldum, ödül törenine gittim, Birhan Keskin katılamadı o akşam törene ama ben böylece cesaretlenip yazdıklarımı paylaşır olmuştum. Bu hikâyede yine Birhan'dan hep şu dizeler gelir aklıma:

“Şuraya bir cümle koydum. Bırak, acımızı birileri duysun. Hem zaten şiir niye var? Dünyanın acısını başkaları da duysun!”

'KİTAP BENİMLE BİRLİKTE SÜREKLİ BİÇİM DEĞİŞTİRDİ'
> Gelemem Cezalıyım, senin ikinci şiir kitabın. Bu kitabı yazma sürecini okurlarınla paylaşır mısın?

Bu kitabı yazma sürecim on yıldan fazla sürdü. Benimle beraber sürekli biçim değiştirdi, anlattıkları değişti. En sonunda baktım olmayacak, 38 yaş Ceren'i noktayı koysun istedim. Bir yerde metin “Bitir beni,” diyor hatta belki “Sal beni artık,” diyor.

"Bütün bunlar yaşandı ve

Sanmayın ki anlatmayacağım dedim diye

Anlatmayacağım

Elbette anlatacağım" diye bitiyor kitap.

Belki hepsini ben yaşamadım anlattıklarımın ama evet kitapta anlatılan her şey yaşandı, yaşanıyor. Pis Tırtıl Freudyen bir gönderme aslında. Fallik obje olarak 'pis tırtıl' ı seçtim ve toksik masküliniteyi şiirle anlatmayı tercih ettim. Pis tırtıllar her yerdeler, ben sesimi çıkarma yolu olarak yazıyorum. Hikâyenin tamamı bana ait değil ama toksik masküliniteye maruz kadın hatta erkek çoğumuzun hikâyesi ve ben de elbette anlattım, anlatacağım.

'KENDİMDEN YOLA ÇIKARAK ÇOĞUMUZUN HİKÂYESİNİ GÖRÜNÜR KILMAK İSTEDİM'
> Şiirlerini okurken senin hayatına dair farklı zamanlardan parçalara ve anlara tanık oldum. Neden şiirlerinde kendi kişisel tarihine eğilmeyi tercih ettin?

Kendi kişisel tarihim belki temeli sadece Gelemem Cezalıyım'ın. Şiirde şairin kendini anlattığına ikna oluruz. Hele ki kendi adına referans veriyorsa ama bir önceki sorunda dediğim gibi, ben kendimden yola çıktım belki ama çoğumuzun hikâyesini görünür kılmak istedim.

"-bazı şeyler hiç olmaması gerektiği gibi olur

bazı yapılan şeyleri hiç yapmaması gereken insanlar yapar

bazı başa gelen şeyler hiç başına gelmemesi

gerekenlerin başına gelir

bazı var olanlar aslında var olmamalıdır

bunu herkes bilir

herkes duyar

herkes görür

herkes susar"

Ben susmak istemedim. Uğradığımız şiddete, tacize, tecavüze, haksızlığa şiirle karşı çıkmak istedim.

'ŞİİRİ YAZMADAN ÖNCE KARAKTER ANALİZİ YAPIYORUM'
> Bir anlatıda tüm karakterlerden önce yaratılan ilk karakterin anlatıcı olduğunu söylerler. Buna göre, anlatının anlatıcısı yazardan farklı, başka bir karakterdir. Bunun şiir için de geçerli olduğunu düşünüyor musun? Çünkü ben şiirlerini okurken, anlatıcının zaman zaman değiştiğini fark ettim. Sanki her şiirinin anlatıcısı farklı bir zaman diliminde yaşıyor gibiydi.

Kitaptaki şiirlerin anlatıcısı farklı zamanlarda yaşıyor. O farklılığı dildeki tonlama ile şiirleri birbirinden ayırarak çözmeye çalıştım. İki yaşındaki karakter "Pis tırtıl kötü tırtıl yedi yaprakları kıtıv kıtıv" diyebiliyor. 18 yaş başka bir zaman dilimine denk geliyor, onun sesi farklı. 38 yaşın sesi farklı. Şiiri yazmadan önce karakter analizi yapıyorum ben, sanırım bu öykücülükten bir alışkanlık ama evet yaratılan ilk karakterin anlatıcı olduğunu, anlatının anlatıcısının yazardan başka bir karakter olduğunu şiir için de düşünüyorum. Şiir de bir anlatı biçimi ne de olsa. Gelemem Cezalıyım'da anlatıcı hep aynı kişi ama farklı yaşların anlatısı olduğundan başka başka kişiler de diyebilirim.

'ŞİİRDE HİKAYE ANLATMAYI SEVİYORUM'
> Gelemem Cezalıyım'daki şiirlerin her birinin ayrı bir hikâye olduğunu düşündüm. Bu senin öykücü kimliğinden kaynaklanıyor olabilir mi? Şiirle hikâye ilişkisi hakkında ne düşünüyorsun?

Şiirde hikâye anlatmayı, hikâyeyi şiirsel yazmayı seviyorum.

>Mutlaka okumasını sevdiğin şairler vardır. Kalemini en beğendiğin üç şairi paylaşabilir misin?

Meltem Ahıska, Miray Çakıroğlu, Elif Sofya.

'BÜYÜKLERE MASALIM DA VAR'
> Kendini daha çok yazar mı yoksa şair mi olarak görüyorsun? Sence kaleminin hangi tarafı daha kuvvetli?

Ben kendimi anlatıcı olarak görüyorum. Anlatmak istediğime ne uygunsa, kalemim nasıl rahat işleyecekse ona göre öykü ya da şiir yazarım. Oyun yazmayı da denedim, Büyüklere masalım da var. İddi ile Didi adında iki karakterin olduğu bir dünya yarattım. İkisi de çok tuhaf karakterlerdi. Onları anlatmanın en uygun şekli masal kahramanı olmaları diye düşündüm. Oturdum günlerce Todorov okudum bunun için. Ursula K. Le Guin okudum, başka fantastik kitaplar okudum. Ne kurgu ne değil, ne masal ne değil ayırt etmek için epey emek verdim. Bu büyüklere masalım bir kısmını Mücahide Orak, Çıvgın için seslendirdi. Bu tuhaf masala uygun öylesine tuhaf seslendirmesiyle çok mutlu etti beni.

Kalemimin hangi tarafı daha kuvvetli inan bilmiyorum, sanırım bunu okur daha iyi ayırt eder.

> Son olarak, bundan sonra aklında yeni kitap fikirleri var mı?

Olmaz mı, benim aklım hiç durmaz. (Gülüyor) Şu an bir novellaya, şiir dosyasına ve romana aynı anda çalışıyorum. Novella için Bachelard Ruhun Tin Çözümlemesi, Su ve Düşler okumaları yapıyorum. Tabii bol bol da şiir okuyorum. Özellikle son dönemlerdeki şairleri okumak ilham veriyor. Okuyup okuyup yazıyorum. Beynimi bin bir parçaya bölebilmek gibi bir avantajım var.