CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM’de 2021 yılı bütçesini eleştirdiği sırada AKP sıralarından “Aday ol aday!” diye sürekli laf atılması üzerine şöyle dedi: “Benim aday olamayacağımı size kim söyledi. Kim söyledi? Ben ne istiyorum. Ben tek adam rejimi istemiyorum. Ben ülkesinde esnafın ensesinde boza pişiren bir yönetim istemiyorum. Ben parlamenter sistem istiyorum. Demokratik, halkçı parlamenter sistem istiyorum. Ben her kuruşun hesabını veren bir siyaset anlayışı istiyorum.

İyi Parti İzmir Milletvekili Aytun Çıray bu konuşmadan, Sayın Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adayı olduğunu çıkarmış diyor ki:

“Bütçe konuşmasının satır aralarına... Ve konuşmanın coşkusuna baktığımızda sayın Kılıçdaroğlu bu defa cumhurbaşkanı adayı…”

MHP Lideri Devlet Bahçeli de bu konuşmayı Aytun Çıray gibi yorumlamış. TBMM’de gazetecilere sevinçle(!) hemen açıklama yapmış: "Çok müjdeli bir konuşma oldu. Zillet ittifakının cumhurbaşkanı adayının Kemal Kılıçdaroğlu olduğu anlaşıldı."

YAKIŞMASINA YAKIŞIR DA….
Sayın Kılıçdaroğlu bu ülkenin cumhurbaşkanı olsa, o koltuğu bilgisiyle, tarafsızlığıyla, nezaketiyle doldurur… Gel gör ki kendisi asla aday olmaz.

  • Onun birinci görevi, bütün muhalefeti örgütleyerek Tayyip Erdoğan’ın karşısına dikmektir. Eğer o aday olursa bu iş aksar…
  • Sayın Kılıçdaroğlu hakkında AKP ve MHP bir nefret seferberliği yürütmektedir. Yalana ve iftiraya dayalı bu seferberlik sosyoekonomik yönden zayıf durumdaki alt kitlelerde bir alan bulmuştur. Yani, Erdoğan’dan çekilebilecek oylar o aday olur ise alınamayabilir.
  • Üçüncüsü, Sayın Kılıçdaroğlu’nun Alevi kökenli olmasıdır. Bizim toplumun yüzde 80’i Sünnidir. Bu kitlenin bilinçaltına yüzyıllardır bir Alevi karşıtlığı işlenmiştir. Bu karşıtlık sosyoekonomik yönden geri kitlelerde hâlâ devam etmektedir. Eğer Kılıçdaroğlu aday olursa bu kesimlerden gelebilecek oylar yerinde kalacaktır ve Erdoğan’ın seçimi kazanma olasılığı doğacaktır.

CHP Lideri de bu gerçeği bilen bir siyasetçidir. Zaten onun kendisi için bir şey istemediğini 10 yılı aşan liderliği pek açık biçimde ortaya koymaktadır.

Sayın Kılıçdaroğlu, konuşmasında AKP’lileri susturmak için böyle bir çıkış yapmıştır ve doğru da yapmıştır. O, gerekirse aday olabileceğini ama asıl görevinin parlamenter sisteme geri denmek olduğunu vurgulamıştır. Konuşmanın bu yönünü görmeyip de onun cumhurbaşkanı olduğunu ilan etmek, söyleneni anlayamamaktır.

CHP Lideri’nin 2023’teki cumhurbaşkanlığı seçimi için adayı tek başına belirlemeyeceğini çok iyi biliyorum. O, İYİ Parti Lideri Sayın Meral Akşener ile ortak çalışmaktadır. Bu arada HDP, Saadet Partisi, Deva Partisi, Gelecek Partisi ve Demokrat Parti ile görüşmeler yürütülecek ve bütün partilerin onaylayacağı bir isim, örneğin Ankara Belediye Başkanı Mansur Yavaş, AKP Lideri Erdoğan’ın karşısına çıkartılacaktır.

Bugün bile seçim olsa Sayın Yavaş’ın Sayın Erdoğan’a en az 5 puan fark atacağını rakamlar göstermiyor mu?

Onun için Sayın Bahçeli boşuna sevinmesin… Dün hakaretler yağdırıp bugün arka çıktığı AKP Lideri Erdoğan ilk seçimde indirilecek; Türk milleti de toplumumuz bölen, vurgunların hesabının sorulmadığı bu ucube sistemden kurtarılacaktır.

Sayın Kılıçdaroğlu’nun temel görevi işte bu kutsal görevdir.

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI’NDAKİ MENZİL KRALLIĞI
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, AKP Genel Başkanlığı için hazırlanıyor ya… Bunun için tarikat odaklarıyla çok sıkı bir ilişki içinde. Nurcu bir tarikat adamının arkasından ağlıyor… Menzil şeyhinin ayaklarının dibine oturuyor, ondan himmet bekliyor. Ve bakanlığını bu tarikatçılarla dolduruyor. Düşünebiliyor musunuz?

İçişleri Bakanlığı’na bağlı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürü koltuğunda Menzil tarikatı üyesi olduğunu açıkça belirten birisi oturuyor. Tarikatçı Genel Müdür Şefik Aygöl, Twitter hesabından, Menzil Şeyhi Abdulbaki Erol’a ait "Helâl kazanmak, Başlı başına bir ibadettir.." sözünü paylaşıyor. Altına da "Gavs-i Sani" (İkinci Gavs) imzasını atıyor.

Kürt kökenli basit bir imamın çocuklarının zaman içinde Gavs haline gelmesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin başına nasıl bir belanın sarıldığını gösteren en yakıcı örneklerden birisidir.

Bir basit insanı Gavs haline getiren tarikat zihniyeti, yoksul kesimler arasında hızla yayılmış ve Sünni toplumu sarmıştır.

Peki Gavs kimdir?

Menzil’i ve öbür Halidi tarikatları anlattığım TARİKAT KUŞATMASINDAKİ TÜRKİYE adlı kitabımda bu konunun üstünde ayrıca durdum. Tarikatçıların kendi liderlerini büyütmek için kullandıkları bu uyduruk unvan; bir tür yerel Allah anlamına gelir. Dünya onların çevresinde (sayesinde) döner.

Gavs öyle şeyler yapar ki bunların hiçbirisini İslam Peygamberi Hz. Muhammet yapamamıştır. Örneğin, Batı’da olacak depremi, Gavs Doğu’ya yollayabilir. Hastaları iyileştirebilir ama kendileri hastalandıklarında hemen tıp doktorlarına giderler. İnsanlar, Gavs’ın köleleridir. Gavs’a itaat edenler Cennet’e karşı gelenler Cehennem’e gider. Vb…

İşte Türkiye’de siyaset böyle yalancı Allahların hizmetine girmiştir.

Yaşadığımız sorunların tümünün altında bu çağdışı, Amerikancı yobaz ideoloji bulunmaktadır.

İçişleri Bakanı Soylu çıkıp da “Bakanlığımızda görev yapan genel müdürlerin inancına bakamayız!” demesin. Biz kimsenin inancına karşı değiliz ama ülkenin en önemli koltuklarından birisinde, Gavs’a inanan bir tarikat üyesi oturtulamaz. Bu açık bir anayasa suçudur. İktidar değiştiğinde Süleyman Bey’in Menzil’deki bu Gavs’larla ilişkisi de mutlaka sorgulanacaktır.