Birazcık demokrasisi olan, birazcık hukuk bulunan bir ülkede böyle bir olay; bakanların istifasına, hatta hükümetin devrilmesine yol açar.

Çünkü, devlete ait yüz binden fazla silah kaybolmuş…

Uzman Emekli Tuğgeneral Haldun Solmaztürk, bu silahlarla 20 tugayın silahlandırılabileceğini söyledi.

2017’de kayıp silah sayısı 107 bini aşmış. 2014’ten sonraki 4 yılda kayıp silah sayısı yüzde 720 artmış.

Önce belirtelim ki kayıp silah demek doğru değil. Çünkü bu silahlar kaybolmadı, birilerine verildi.

Kim tarafından verildi?

Tayyip Erdoğan tarafından yönetilen hükümetlerin bazı isimleri veya bağlantıları tarafından verildi.

OLASILIKLAR
*Erdoğan iktidarı, Türkiye’de ABD ile birlikte “Eğit-Donat” kampları açarak buralarda Suriyeli militanlara sahada çatışma ve sabotaj eğitimi verildi. Kayıp denilen makineli tüfekler de dahil silahların bir kısmı bu resmi teröristlere verilmiş olabilir.

*Suriye’de Esat rejimine karşı terörist saldırılar düzenleyen militanların bir kısmı da Türkiye’den giden Türk vatandaşlarıydı. Bunların silahlandırılması için de kayıp silah yolunun kullanılmış olduğunu düşünüyoruz. Tehlikeli olan şu ki bu militanlar kendilerini aynı zamanda AKP iktidarının koruyucu militanları olarak pazarlıyorlar. Bunların bazıları silahla poz vererek açık açık AKP-MHP dışındakileri öldürmekle tehdit ediyorlar. İşte o silahlar da devletten kayıp adı altında sızdırılan silahlar olmalıdır.

*Bu militanların ne kadar acımasız oldukları, 15 Temmuz bastırılırken silahını teslim eden askerlerin boğazlarını bıçakla kesip şehit etmelerinde ortaya çıkmıştı. Erdoğan iktidarı o katillerin ileride yargılanmasını önlemek için özel yasa bile çıkarttı.

*Kayıp silahların bir kısmının AKP’nin il ve ilçe yöneticilerine aktarıldığı yolunda duyumlar var. Bunların tümü silahlı… Bu silahları da ileride sokağa çıkarak muhaliflere karşı kullanacakları izlenimi veriyorlar. Sosyal medyadaki silah gösterilerinin sebebi tam da budur.

*Kayıp silahların bir bölümü de kurduğu örgütte sabotaj da dahil her türlü saldırıyı yapacak militan yetiştiren emekli general Adnan Tanrıverdi’nin örgütü SADAT’a verilmiş olabilir. Tanrıverdi’nin Türkiye Cumhuriyeti yerine İslamcı bir devlet kurmak hayalinde olduğunu bilmeyen de yok.

Kısacağı, kayıp denilen silahların bence yüzde 90’ı kayıp olmayan silahtır ve bu devlet dışı grupların eline verilmiş olmalıdır. Türkiye’de bir içsavaş çıkartabilecek olan bu gruplarla ilgili olarak TBMM’nin hemen bir araştırma yapması şarttır. Çok geç olmadan yüce Meclis’i Erdoğan’ın vesayetinden çıkarak ülkeyi saran bu büyük tehlikeye el koymaya çağırıyorum.

15 TEMMUZ KİMİN DESTANI?
Öğrenciliğim yıllarından iyi anımsıyorum: Her sene 27 Mayıs’ta “27 Mayıs İhtilali”ni resmi törenlerle kutluyorduk. Toplum genelde o askeri müdahaleye darbe demiyor; onu bir halk ihtilali olarak değerlendiriyordu. 27 Mayıs’tan sonra eski kutuplaşmanın yok edilmiş olması, özgürlükçü bir anayasa yapılarak özgürlüklerin çok genişletilmesi, demokrasinin derinleştirilmesi de 27 Mayıs hakkında olumsuz görüşleri törpülemişti.

Şimdi neredeyse 27 Mayıs’ı övmek devlet suçu ilan edildi.

Peki neyin bayramını yapıyoruz?

15 Temmuz darbe girişimini bastırmanın bayramını…

Darbenin bastırılması elbette iyidir… İyidir de bugün halkın çoğunda bayram yapma duygusu yoktur. 15 Temmuz sadece AKP Bayramı haline gelmiştir. Bunun sebebi de bellidir:

Tayyip Erdoğan, bu darbe girişimine daha darbe gecesinde “Allah’ın bize bir lütfu!” diyerek bu işi kendi konumunu kuvvetlendirmek için kullanmaya başlamıştır. 15 Temmuz’dan 5 gün sonra olağanüstü hal ilan ederek Türkiye’yi bir sıkıyönetim ortamına sokmuştur. Darbe girişimini sürekli darbe olacak havasına çevirerek ülkemizdeki özgürlükleri kısıtlamış; demokrasiyi sözde hale getirecek bir saray iktidarı kurmuştur. 5 yıldır sıkıyönetim şartlarındaki ülkede muhalefeti ezmek için darbe söylentisi hep canlı tutulmuştur.

15 Temmuz gerekçe gösterilerek muhalefet düşman ilan edilmiş, Türkiye’nin kaderi Erdoğan’ın iktidarına bağlıymış havası yaratılmıştır.

Ve 2023’teki seçimleri kazanmak için Erdoğan bu 15 Temmuz işini hep canlı tutmaktadır. Bu darbe, düşman havasıyla yaratılan baskı ortamında hukuk tamamen Erdoğan vesayetine sokulmuş, Meclis etkisiz eleman konumuna indirilmiştir. Tek adam, tek parti, tek tip türbanlı kadın… Tek tip kadının üreteceği ve AKP’ye oy vermeye şartlandırılmış tek tip seçmen… Hayal budur… Bu demokrasi dışı yönteme direnenlere karşı da 15 Temmuz Destanı…

Ne demişti Saadet Partisi Lideri Karamollaoğlu?

“FETÖ’nün siyasi ayağı AKP’nin ta kendisidir.”

AKP gider 15 Temmuz biter…