Sözcü yazarı Ruhat Mengi'nin sorularını yanıtlayan Kaftancıoğlu, Meral Akşener'in sözleri hakkında "ne Sayın Kılıçdaroğlu, ne ben, ne de Cumhuriyet Halk Partililer bu milletvekillerini bir diyet olarak vermedik"  sözlerini söyledi.

Kaftancıoğlu seçim sonuçlarına ilişkin "Biz seçimi kazanacağımıza inandık, 86 milyonun kazanacağına inandık ama bu seçimin 2 turlu bir seçim olduğunu ne yazık ki unuttuk. Aslında toplumdaki hayal kırıklığının en büyük sebeplerinden biri bu bana sorarsanız"  ifadesinde bulundu.

Mengi'nin yönelttiği sorular ve Kaftancıoğlu'nun yanıtları şu şekilde;

Peki siz yerel seçimlere 9 ay kala Ekrem İmamoğlu'nun “değişim” derken genel başkan değişikliğinden söz etmesini doğru buluyor musunuz?

Şöyle, sizin algıladığınızla benim algıladığım biraz farklı olabilir. Biraz önce söyledim, örgüt içi meselelerin kamuoyunda konuşulmasını doğru bulmam, kim olursa olsun, kim yaparsa yapsın. Ekrem Bey de genel başkanlıkla ilgili bir söz etmedi, parti içinde bir değişim; fikirsel değişim, birçok ayakları olan bir değişim olması gerektiğinden söz etti, aynı şeyi ben de söylüyorum, Genel Başkan da söylüyor. Belki tek farkımız bizler parti içi kurullarda bunu söylüyoruz, Ekrem Başkan bunu kamuoyuyla paylaşıyor ama bir yerde “benim kastettiğim şey genel başkanlık değil” dediğini biliyoruz.

Sayın Akşener daha önce CHP'nin İYİ Parti'ye vererek Meclis'e girmesini sağladığı 15 milletvekiliyle ilgili olarak da “diyetini hala ödeyemedik” dedi. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Ben saygı duyarım, kendi görüşü olarak pişmanlık duyabilir ama ben de o 15 milletvekilinin verildiği partinin bir İl Başkanı olarak şunu söyleyebilirim; ne Sayın Kılıçdaroğlu, ne ben, ne de Cumhuriyet Halk Partililer bu milletvekillerini bir diyet olarak vermedik, ya da “size bunu veriyoruz ama sonrasında bunu hatırlatırız” duygusu aklımıza gelmedi. Ben o milletvekillerimizin nasıl ağlayarak gittiğinin tanığıyım, biz Türkiye demokrasisine katkı sunsun, herhangi bir siyasi partinin seçime girme hakkı engellenmesin diye verdik. Orada Sayın Akşener belki televizyondaki tartışmaların etkisiyle veya kim ne söylediyse öyle düşünmüş olabilir ama Cumhuriyet Halk Partisi'nde liderimiz ve bizler bunun demokrasiye katkı olsun diye verildiğinin bizzat tanığıyız.

Millet İttifakı'nda 6 parti ve iki belediye başkanı olmasına rağmen seçimin bütün faturasının bir anda Sayın Kılıçdaroğlu'na kesilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bakın ben size kendimden bir örnek vereyim, AKP yargısı nedeniyle 4 yıl boyunca hiçbir şey yapamıyorum. Seçimler bitti, vatandaşlarımız gibi benim de üzüntümün, öfkemin karşılığı yok. 6 yıldır işimden, ailemden, sosyal yaşantımdan taviz vermişim ve 4 yıl boyunca siyasi yasaklıyım. Kazanılmış bir hakkım hukuksuz gasp edildiği için İl Başkanlığı'na devam ediyorum ama yeniden bir yere seçilebilme hakkım yok. Benim duygum “Canan sen toplum için elinden geleni yaptın, biraz da başkaları yapsın” deyip gitmekti ama ben bile kongrelere kadar bırakıp gidemedim. Bunun adı nedir biliyor musunuz; sorumluluk. Şimdi Kemal Kılıçdaroğlu, konuşuluyor, “10 seçim kaybetti, 12 seçim kaybetti”, bunu söyleyen partililere söylüyorum, sanki Kılıçdaroğlu genel başkan oluncaya kadar her seçimde CHP kazanıyordu, yüzde 30-40'lar oyu vardı da, Kılıçdaroğlu genel başkan olduktan sonra seçimler kaybedilmeye başladı. Bugünü dünle birlikte bütünleştirip değerlendirmeniz lazım. Kılıçdaroğlu'nun genel başkan olmasıyla birlikte partinin oyları arttı mı arttı ve artmaya devam ediyor (AKP'nin oyları ise sistematik bir şekilde düşüyor), 2019'da tarihi bir yerel seçim başarısı kazanıldı mı kazanıldı, vatandaşla buluşmadaki zemin genişliği her geçen gün artıyor.

Bunlar olurken seçimin faturasını bir kişiye kesmek yanlıştır. Kazanılınca “ben kazandım”, kaybedilince “ben kaybetmiyorum”, böyle bir şey olabilir mi? Kazanılırsa hep birlikte kazanılır, kaybedilirse de hep birlikte kaybedilir, herkes üzerine düşen sorumluluğu alır. Kılıçdaroğlu'nu tanıyan biri olarak asla koltuğa yapışmak gibi bir duygusu olmadığını bizzat biliyorum, bunu iddialı söyleyebilirim. Kılıçdaroğlu örgütünü dinleyecektir, örgütü kendisini adaylaştırırsa o sorumluluktan kaçmayacaktır, örgütten aksi yönde bir ses gelirse de aday olmaz. Yani Kılıçdaroğlu'nun kendisinin aday olması gibi bir durum olmaz.