Eskişehir'de aşçı olarak çalışan Ayşe Tuba Arslan, 6 ay önce boşandığı ve hakkında uzaklaştırma kararı bulunan eski eşi Yalçın Özalpay'ın satırlı saldırısı sonrası yaşamını yitirmişti.

TKP Eskişehir İl Örgütü, Arslan cinayetine ilişkin yaptığı açıklamada, "Düzeniniz batsın, kadınlar yaşasın" derken, "Önümüzde iki yol var: Ya bunları sineye çekip sömürülmeye ve öldürülmeye devam edeceğiz, ya da bütün kötülüklerin kaynağı bu kahrolası düzeni değiştireceğiz. Çürümüşlüğün içinden eşit, özgür bir toplum yaratacağız" ifadesini kullandı.

İLGİLİ - Öldüğümde mi yardım edeceksiniz?

İLGİLİ - Ayşe Tuba bunları yaşarken savcılar öylece izlemiş!

TKP Eskişehir İl Örgütü'nden gelen açıklama şu şekilde:

Eskişehir'deki bir anaokulunda aşçı olarak çalışan, 2 çocuk annesi Ayşe Tuba Arslan, 6 ay önce boşandığı 24 yıllık eşi Yalçın Özalpay'ın 11 Ekim tarihindeki satırlı saldırısı sonucu ağır yaralandı ve yoğun bakımda 44 gün süren yaşam mücadelesini geçtiğimiz günlerde kaybetti.

Eşinin tehditleri ve  tacizleri yüzünden tam 23 kez Cumhuriyet Savcılığı’na başvurduğunu  ve buna karşılık savcılığın her defasında  onu eski kocasıyla uzlaştırmaya çalıştığını BİLİYORUZ.

Henüz 22 yaşındaki Şule Çet’e tecavüz edip çalıştığı plazanın 20. katından aşağı atan ve patronu olan katili de BİLİYORUZ.

Sokak ortasında “Ölmek İstemiyorum.” diye bağırırken katledilen Emine Bulut’un katilini de BİLİYORUZ.

Hukuk fakültesinde okuyan öğrencisi tarafından öldürülen araştırma görevlisi Ceren Damar’ın katilini de BİLİYORUZ.

En son, sokak ortasında bıçaklanarak öldürülen üniversite öğrencisi Ceren Özdemir’in cezaevinden izinli çıkan katilini de BİLİYORUZ. 

Ve son 11 ayda 400’den fazla kadının bu cinayetlere kurban gittiğini de BİLİYORUZ.

Ama kapitalizmin çürümüşlüğünde kurban gidenlerin sadece kadınlar olmadığını da BİLİYORUZ. 

İş cinayetlerinde hayatını kaybeden kadın-erkek işçiler, şiddet ve istismara maruz kalan çocuklar, çaresizlikten intihar eden yurttaşlar, yetersiz beslenme ve gericilik kıskacındaki,  cehaletten kaynaklı artan hastalıklar nedeniyle hayatını kaybeden insanlar, katledilen doğa, kötü muameleye maruz kalan sokak hayvanları…

Bütün bunların sorumlusu tek tek ERKEKLER, yetkililer ya da hastalıklı kişilikler DEĞİL. Öldüren kapitalizmin ta kendisi, çürümüş düzenin ta kendisi; eğitimi, sağlığı, ulaşımı, güven(siz)liği, yargısı ve gericiliği…

Biz komünistler öncelikle sorunların kaynağına bakarız, çünkü geçici çözümlerin eksik ve yetersiz kalacağını biliriz. Çözüm pembe otobüs, kadının örtünmesi ya da evden çıkmaması DEĞİL.

Önümüzde iki yol var: Ya bunları sineye çekip sömürülmeye ve öldürülmeye devam edeceğiz, ya da bütün kötülüklerin kaynağı bu kahrolası düzeni değiştireceğiz. Çürümüşlüğün içinden eşit, özgür bir toplum yaratacağız. 

YAŞAMAK İÇİN MÜCADELE EDİYORUZ,

YAŞAMAK İÇİN ÖRGÜTLENİYORUZ!