Değerli okurlarım,

Ne geceydi… yalnızca benim değil eminim hepimizin hafızasına geçti.

Hatta Türkiye’nin tarihine bile geçti…

24 Ocak 2022’de Pazartesi’yi Salı’ya bağlayan gece neden bu kadar önem kazandı peki?

Dün gece çok sayıda araç mahsur kaldı, kazalar meydana geldi, toplu taşımada yoğunluk yaşandı. Trakya ve Anadolu yönlerinden İstanbul’a gelen araçlara giriş izni verilmedi, tüm yollar kapandı.

Çevre yoluyla Devlet Karayolunun ortasından geçen metrobüs hattı -eski Londra Asfaltı- dahil olmak üzere yoğun kar yağışı ölümcül kazalara neden oldu. Kimi sürücüler arabalarını terk ederek evlerine yaya ulaşmaya çalıştı. İstanbul Havalimanına yolcu karşılamak, yolcu geçirmek üzere gitmeye çalışanlar çevre yollarında çocuklarıyla mahsur kaldı.

Dün gece telefona düşen haberler arasında yollardaki tıkanıklık, kaza haberleri dışında İstanbul Havalimanı çalışanlarının, yiyeceklerin tükendiğine ilişkin yardım çağrılarını da getirdi.

Bir de İstanbul Havalimanı Kargo Terminali çatısının çöküşünü gösteren içimiz yanarak büyük şaşkınlıkla izlediğimiz video haberi geldi.

Dün gece İstanbul bu kar yağışıyla maddi manevi her açıdan ciddi biçimde sarsıldı.

Ya başka bir felaket olsaydı?...

THY bekleyen yolculara KARTON dağıttı

Aslında kar yağışı birçok ili zor durumda bırakmıştı. Ancak İstanbul 25 milyonluk bir kent.

Kaldı ki burada yaşayanların kimi koşuldan dolayı bir gün bile işe, okula geç gitmesi veya gidememesi tüm hayatı etkileyebiliyor. Mesela çevre yolunda veya köprüde bir arabanın lastiğinin patlaması sayısız insanın hayatını durdurabiliyor.

Ama dün öyle bir oldu ki Türkiye İstanbul Hava Limanına kilitlendi.

Her şeyden önce havalimanı kapandı. Ne yurtiçinden ne yurt dışından yolcu gelebildi.

Sonra Kargo Terminali çatısı çöktü.

Havalimanı içindeki çalışanlarıyla, bekleyen yolcularıyla, aprondaki uçaklardan içeriye tahliye edilenlerle birlikte saatlerce kapandı.

THY’nin "misafirlerimiz" diye andığı vatandaşlara birer sandviç, meyve suyu ve yere koyup oturmaları ya da uzanıp uyumaları için KARTON dağıtıldı.

Asıl sorun işte burada

Dün sabah İstanbul Havalimanına inen kardeşim, bagajını aldığında valizinin dört tekerleğinin kırılmış olduğunu görüyor. THY’nın kayıp, hasarlı bagaj biriminden kendisine verilen yeni valize eşyalarını geçirip, sabah bineceği uçağı beklemek üzere bize geliyor.

Felaket haberleri telefonlara peş peşe düştüğünde, fotoğrafların birinde elinde kartonuyla kendilerine yer arayan vatandaşlar görülüyor.

Havalimanının insanlara dağıttığı bu kartonlar bagajlarında hasar olduğunda yolculara verilen valizlerin kartonları. Kesinlikle öyle çünkü üzerinde kardeşime verilen valizin resmi var.

İstanbul Havalimanının sorunları çok çeşitli

O kadar çok hasarlı bagaj başvurusu neden yapılıyor? Yolunda gitmeyen nedir?

Düşündükçe sorun gözümde iyice tuhaflaşıyor.

Anlaşılan o ki sorun yalnız havalimanının çatısında değil.

Cumhurbaşkanı Erdoğan 2018’de İstanbul Havalimanı için "Dünyanın en büyük yolcu kapasitesine sahip havalimanlarından biri"[1] olacağı gerekçesini savunmuş. " İşletme süresinin ilk 12 yılıyla sınırlı olmak üzere 342 milyon avro dış hat yolcu geliri garanti"sini vermiş.

Oysa 2021’deki bir habere göre " 2019'da 52 milyon yolcuya hizmet veren İstanbul Havalimanı, 2020'de pandemi nedeniyle 23,4 milyonda kal"[2]mış. Yani tablo tersine dönmüş durumda ve 2019 rakamı 2023 yılında da yakalanamayacakmış.

Pandemiyi takip eden, uluslararası uçuşları azaltan ve İstanbul Havalimanı bütçesini "kara delik"le tehdit eden öteki faktörler arasında yaşanan ekonomik kriz, dolar cinsinden gelir azalması da sayılabilir.

Meral Akşener, Ekim 2018’de bir meclis konuşmasında, daha önce CHP Genel Başkan Yardımcısı Aykut Erdoğdu’nun dile getirdiği usulsüzlük iddialarını yineleyerek "Her aşa haram katma hastalığını, üçüncü havalimanında da, açıkça görüyoruz. Bu inşaat, benzerlerinden çok daha pahalıya yapıldı […] Bir kuruş yatırmadan aldıkları ihalede, teminat bile vermediler. Teminatı, milletin parası üzerinden, devlet verdi"[3] diyor.

Yani yolcu bagajlarda sık rastlanan hasarlar dışında hasarlı bir ihale şartnamesi, fikirleri hasarlı müteahhitler ve baştan hasarlı bir inşaat söz konusu.

Temelde o bölgede havaalanı kurulması düşüncesi hasarlı.

Çevre üzerindeki etkileri büyük: Kuzey orman bölgesinde göçmen kuşların göç yollarında yer alıyor ve 25 milyonluk İstanbul’un havasında, suyunda hasar bırakıyor. 

Yazıyı, dün gece çöken İstanbul Havalimanı Kargo Terminali çatısı haberini Kaftancıoğlu’nun Ocak 2020’deki sözleriyle bağlayarak kapatıyorum. Çünkü bundan böyle olup olacakların bitmediğine, bitmeyeceğine inancım bugün çok fazla:

“Halkla inatlaşan, bilimle zıtlaşan iktidar faturayı bu millete ödettiriyor. Mühendislere değil müteahhitlere göre iş yapanlar bugün yaşanan ve yarın yaşanabilecek tüm olumsuzlukların baş sorumlusudur. Kış aylarında Atatürk Havalimanı yalnızca bazı kişilere değil halkın kullanımına açılmalıdır.”[4]