Mehmet Akif’in, “Allah bir daha bu millete İstiklal Marşı yazdırmasın,” dediği aktarılıyor. Bunun anlamı, ulusumuz bir daha bağımsızlığını yitirme tehlikesiyle karşı karşıya kalmasın, demektir. Bu yönüyle elbette ki güzel bir dilek ve son derece etkileyici bir dua…

Ancak ulusumuz İstiklal Marşı’ndan yaklaşık 70 yıl sonra yeni ulusal marşlar yazdı. SSCB’nin dağılmasının ardından bağımsızlığını kazanan Türk devletleri için yazılan marşları kastediyorum.

İyi ki Allah ulusumuza bir daha marşlar yazdırdı. Şu anda 7 Türk ulusal marşı var. Bağımsız Türk devletlerinin / Türk Keneşi’ne üye ülkelerin ulusal marşları da bizim marşımızdır. Henüz Türk Keneşi’ne üye olmayan Türkmenistan’ı da katarak söylüyorum; Türk halklarının ulusal marşları yalnızca kendilerinin değil bütün Türk halklarının ortak marşlarıdır. Bu nedenle bizim ulusal marşımız yalnızca İstiklal Marşı değildir. İnanıyorum ki, ulusumuz daha nice marşlar yazacaktır. Ayrıca henüz Türk Keneşi’nin de marşı yazılmadı. Yazılmalı…

Bu yazımızdan başlayarak İstiklal Marşı’nı sözcük düzeyinde irdeleyeceğiz. Bunu, sözcüklerin hem kökenini hem de anlambilimsel açıdan içeriğini ele alarak yapacağız. Bakalım, İstiklal Marşı ne kadar bizim marşımız, ne kadar Türkçe, ne kadar anlamlı?

Marş, “Kahraman Ordumuza” sunumuyla başlıyor. Marşın başında bu sesleniş var. Ulusal kurtuluş savaşımızın verildiği günlerde ordumuzun inanç ve gücünü artırmak için yazılan bu marşın yaklaşık 723 koşma /şiir arasından seçilmiş olması elbette ki anlamlı. Demek ki 723 koşmayı / şiiri geride bırakacak denli etkileyici bir içerik taşıdığına inanılmış. Mecliste kezlerce okunarak coşkuyla ulusal marş olarak olurlanmış. O sırada tarih 12 Mart 1921’i gösteriyordu…

Marşın kime sunulduğunu belirten Kahraman Ordumuza yazısındaki “Kahraman” sözcüğünün Farsça kökenli olduğunu belirterek başlayalım incelememize… Evet, kahraman sözcüğü Farsça… Türkçesi, alp, yiğit ve batur / bağatur sözcükleridir. Batur / bağatur sözcüğü, Türkçe bir sözcük iken Farsçaya geçerek bahadır biçimine dönüşmüş. Başka bir deyişle bahadır sözcüğü de öz Türkçe bir sözcük. Görüldüğü üzere kahraman sözcüğünün karşılığı olarak üç güzel öz Türkçe sözcüğümüz var. Kimileri bahadır sözcüğünün özgün hali olan batur / bağatur sözcüğünün Moğolca olduğunu ileri sürüyor ve Moğolcayı sanki Türkçe ile ilgisiz bambaşka bir dilmiş gibi göstermeye çalışıyor. Oysa Moğolca ve Türkçe bir köke dayanır. İki dil bir zamanlar tek bir dil iken ayrışıp bağımsız diller haline gelmişlerdir. Günümüzde bile Türkçe ve Moğolca arasında binlerce ortak sözcük var. İyi ki var ve bu ortak sözcüklerin sayısı çoğalmalı. Çünkü iki dilin kaynağı bir.  Moğolca ve Türkçenin ortak söz varlığı, ortak dilbilgisi kuralları Türk halkları ile Moğolların iç içe yaşamasından ve iki topluluğun soyca da ortak bir ataya / atalar topluluğuna dayanmasından kaynaklanıyor. Türkiye’de Moğol karşıtı genel hava Moğolların Müslüman bir halk olmaması ve İslam dünyasına yönelik kanlı savaşları nedeniyle ümmetçilerce oluşturuldu. Bu, bir başka konu ve biz burada buna ilişkin düşüncelerimizi daha fazla uzatmak istemiyoruz. Ancak bir gün elbette bu konuya da değinecek ve ümmetçi sapkınlığa yanıt vereceğiz.

Kahraman Ordumuza seslenişindeki ordu sözcüğü ise Türkçenin en köklü sözcüklerinden biridir. Bu sözcük, deyim yerindeyse özden öz Türkçedir. Ordu ulus olarak nitelenen Türklerin büyük atası Mete Han Türk ordusunun kurucusu sayılıyor. M.Ö. 209’ta kurulan Türk ordusu 2021 yılında 2230 yaşına ulaştı.

İstiklal Marşı’mızı irdelemeyi sürdürelim…

“Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak”

Bu dize de Türkçe olmayan tek bir sözcük var. O da şafak sözcüğü… Demeye belki gerek yok ama şafak sözcüğünün sonundaki çoğul eki de Türkçe. Bu bağlamda şafak tekil olarak Türkçe olmasa bile çoğul biçimi olan şafaklar halini de Türkçe saymak gerek. Bu nedenle İstiklal Marşı’nın ilk dizesini bütünüyle öz Türkçe sayabiliriz. Ancak yine de şafak sözcüğünün Arapça kökenli olduğunu belirtelim. En azından bu sözcüğün bize Arapçadan geldiğini söyleyelim. Kim bilir belki Arapçaya da başka bir dilden geçmiş olabilir. Onu bilmiyoruz. Araştırmak gerek…

O halde kıvançla söyleyelim: Arapça ve Farsça sözcükler olmadan Türkçe bir tümce kurulamaz, Türkçe koşma (şiir) yazılamaz diyenler görsün ve bilsin ki ulusal marşımızın ilk dizesinin 7 sözcüğünden 6’sı öz Türkçe. Peki, Arapça şafak sözcüğünün Türkçesi yok mu? Biz Türkler kendi dilimizde şafak kavramına bir söz üretememiş miyiz? Türkçe gibi engin bir anlamlar denizi olan bir dil için böyle bir şey olası mıdır? Değildir elbette… Arapça şafak sözcüğünün Türkçesi “tan” sözcüğüdür. Bu sözcük Türk dilinin çoğu kolunda kullanımdadır. Türkiye Türkçesinde kullanımı iyice azalmış olsa da unutulmuş değildir. Tan, Kazakça gibi Türkçenin kimi kollarında sabah anlamında da kullanılıyor. Bu durumda şafak için “kızıl tan” ya da “al tan”  demek gerekiyor. Nitekim tan sözcüğü bu biçimde de kullanılıyor.

Korkma, Türkçe…

Sönmez, Türkçe…

Bu, Türkçe…

-larda, Türkçe…

Yüzen, Türkçe…

Al, Türkçe…

Sancak, Türkçe…

Bu sözcüklerin ve “-larda” ekinin de anlambilimsel irdelemesini yapabiliriz. Ancak buna gerek duymuyor ve öz Türkçe olduklarını belirterek ikinci dizeye geçiyoruz.

“Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak”

Bu dizede Türkçe olmayan tek bir sözcük yok. Bütünüyle Türkçe olan bu dize Türk dilinin gücünü yansıtıyor. Görmeyen gözler görsün, duymayan kulaklar duysun, bilmeyen uslar bilsin, anlamayan anlaklar anlasın diye biz daha açık yazalım:

Sönmeden, Türkçe…

Yurdumun, Türkçe…

Üstünde, Türkçe…

Tüten, Türkçe…

En, Türkçe…

Son, Türkçe…

Ocak, Türkçe…

Ocak sözcüğü Türkçenin en güzel sözcüklerinden biridir. Anlamı geniş, kullanımı güçlü bir sözcük olan ocak sözcüğü, baba ocağından asker ocağına, maden ocağından çay ocağına, düşünce ocağından inanç ocağına değin kullanılan görkemli bir söz varlığımızdır. Ocağına düşmek, ocağı tüttürmek, ocak söndürmek, ocağına incir ağacı dikmek gibi onlarca deyimde de geçen ocak sözcüğünün Türkçe için ne denli önemli bir sözcük olduğu sanırım anlaşılmaktadır.

Konumuzu sürdüreceğiz. 10 kıtadan oluşan İstiklal Marşının tümünü sözcük sözcük incelemeye devam edeceğiz.

Bugünlük burada ara verelim.