Rahmetli Yaşar Nuri Öztürk, bu çağın siyasete bulanmış din adamlarını, “Toplumu Allah ile aldatanlar!” diye tanımlamıştı. Hedefinde de büyük ölçüde tarikat çatısı altına gizlenmiş üçkağıtçılar ile Diyanet’e postu sermiş olan Orta Çağ kafalılar vardı.

Bu kesim, temiz inanç sahiplerini, onların inandıkları Allah ile kandırıyorlardı.

Peki, tarikatçı takımının ve onlara resmi koltuklardan destek verenlerin Allah’ı nasıl bir Allah’tır?

Bunu en iyi biçimde İsmailağa tarikatının fıkıhçısı olarak bilinen Ahmed Polat, tarikatın internet sitesinde yayımlanan konuşmasında ortaya koydu. Beyaz takkeli, beyaz cüppeli bu baştan sona bîdat kokan adam, "Fakirliğin, yoksulluğun genel nedeni bizlerin günahlarıdır" biçiminde propaganda yaptı.

Bu tarikatçı Orta Çağ kaçkınlarına göre, insan günah işlerse Allah onu cezalandırır, yoksul bırakır.

Onların formel mantığıyla bakarsak; toplumdaki yoksullar, Allah’ın cezalandırdığı günahçılardır.

Bu durumda tarikatçıların Allah’ı, yoksulları günah işleyenler olarak cezalandırıyor. Ve bu İslamcı düzenin zenginleri Allah’ın sevip ödüllendirdiği insanlardır.

Ne diyordu İsmailağa tarikat çizgisindeki Turgut Özal: “Ben, zenginleri severim!”

Haklı adam… Bunların Allah’ı da zenginleri sevmiyor mu?

Ve bu tayfanın tümü AKP’yi ve başındaki Tayyip Erdoğan’ı ölümüne desteklemiyor mu?

Demek ki bunların Allah’ı da AKP’ci…

AKP döneminde zenginler daha çok zenginleşirken yoksullar daha da yoksul hale gelmediler mi?

Bir de yoksulların Allah’ı var…

Yoksullar çok seslenirler ama oradan da bir yardım gelmez.

EMEK SÖMÜRÜSÜ BÖYLE GİZLENİYOR
İnsanların yoksulluğunu Allah’a bağlayan bu çıkarcılar çetesi, zengin sınıfların zenginliğini de Allah’ın doğal düzeni olarak gösteriyorlar. Böylece yoksulluğun asıl sebebini gizliyorlar.

Bu çağda biraz eğitim görmüş herkes bilir ki yoksulluk, Allah’ın cezası değildir, üst sınıfların alt sınıfları sömürmesinden kaynaklanan hastalıklı bir durumdur. Zenginlik, emekçilerin alın terine zenginlerin al koymasından kaynaklanır. Bu çağdaki sınıflara ayrılmış toplumlarda alttakiler çalışır, üretir, pazarlar ama para, sermaye sahibinin kasasına akar. Sermayedarlar, çalışanların ümüğünü sıkarlar; deyim yerindeyse kanını bile emerek semirirler.

Gel gör ki dinden imandan bahsedenler bu asıl gerçeği asla ağızlarına almazlar. Çünkü, bu dinciler zenginlere hizmet etmeyi Allah’a hizmet gibi gösterirler. Bunların Allah’ı da aslında işte o patronlardır. Patronlar da siyasetteki ellerini kullanarak bu leşçilleri beslerler…

***

İsmailağacı… Süleymancı… Işıkçı… İskenderpaşacı… Menzilci…

Bunlar, zenginlere hizmeti, yoksulların sömürülmesinin sürmesini İslam’ın bir emri gibi gören ve gösteren insanlık düşmanı yapılardır. Bunlar arkalarına dinci/İslamcı siyasi odakları alarak halkı uyutmaya ve soymaya devam ederler. Karşı çıkanları ise dinsizlikle suçlayarak susturmaya kalkışırlar.

Allah’ın laneti yoksulların emeklerini çalanların ve onlara hizmet eden sahte dincilerin üzerine olsun…