Ankara’da geçen gün Medya ve İslamofobi Formu düzenlendi. İkincisi yapılan toplantıyı Kültür ve Turizm Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, CB İletişim Başkanlığı, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Ankara Bilim Üniversitesi ve Erciyes Üniversitesi gerçekleştirdiler.

AKP Lideri Erdoğan bu toplantıya yolladığı mesajında, “İslamofobi tıpkı önü alınamayan veba salgını gibi özellikle Batılı ülkelerde yayılmaya, sokaktaki insandan siyasetçisine, işçisinden kamu görevlisine toplumun tüm kesimlerini zehirlemeye devam ediyor” dedi. 

Görüldüğü üzere bu toplantıyı düzenleyen asıl örgüt, AKP… Katılımcılar, iktidarın uzantıları…

AKP organizasyonunda suçlanan da Batı… Herkes İslam düşmanı gösteriliyor.

SÖMÜRÜ POLİTİKASI
İşte bu politika AKP’nin iktidarda kalma yollarından birisi olarak bilinçli biçimde geliştirildi. Batı dünyası toptan kötülenerek AKP’nin temsil ettiği siyasal İslamcı zihniyet yüceltildi. Batı, İslam düşmanı ilan edilip AKP İslam’ı koruyan örgüt halinde topluma sunuldu. Müslümanların AKP’nin yanında yer alması bir zorunluluk gibi gösterildi. Bu politika, Türk toplumunun cahilleştirilmesiyle birlikte yürütülerek kalıcı hale getirildi.

İşin özü aslında, AKP Lideri Erdoğan’ın İslam’ı savunuyor gözükerek yaptığı bir siyasal sömürü idi. Cahil ve yoksul kesimleri bu politika ile AKP’ye yapıştıran Erdoğan iktidarını din sömürüsüyle sürdürmeyi becerdi.

GÖRÜNTÜ NE?
Bu politikanın yürütülmesi için de Batı’nın inancının kötülenmesi, İslam’ın en doğru ve en mükemmel inanç olduğunun yayılması, insanların kurtuluşunun ancak ve ancak Müslümanlıkla mümkün olduğu düşüncesinin herkese kabul ettirilmesi gerekiyordu.

Böylece İslam dünyasının içinde bulunduğu derin cehalet ve yoksulluk da gizlenmiş olacaktı.

Gerçekçi olalım: İnsanların iç dünyalarına ait olan dinsel inancın yarıştırılması son derece tehlikelidir. Din üzerinden gidilerek kurtuluşa kavuşulması mümkün olmamıştır. Din kullanılarak hiçbir toplum kalkındırılamamıştır. 

Toplumlar ancak ve ancak aklın ürünü olan bilimi ve onun ürünü olan teknolojiyi kullanarak ileri gitmişlerdir.

Şimdi dünyaya bakın:

Bizim Müslümanların batıl din dedikleri  2 milyar 116 milyon nüfuslu Hıristiyan dünyası, bugün en ileri gitmiş bir dünyadır. Bunlar dünyanın efendileridir ve Müslümanları dibine kadar sömürmektedirler. Müslümanlar da bunun farkında olmadıkları için hallerine şükrederek sürünmektedirler.

Hak din denilen İslam’ın üyeleri, batıl din gösterilen Hıristiyan dünyasına girebilmek için kendilerini denizlere atmakta ve oralarda boğulmaktadırlar. Batı adı altında kötülenen Hristiyanlık kötüyse Müslümanlar neden oraya gidebilmek için ölümü bile göze almaktadırlar? Bu soruyu siz hiçbir AKP’linin ağzından duyabilir misiniz?

Gelelim Yahudilik inancına… Bu inanç kötü veya batıl ise nasıl oluyor da sadece 14 milyonluk  bir avuç Yahudi bugün dünyanın efendisi oluyor? Allah Yahudileri kötülüyor ise onların dünyanın efendisi olmaları  Allah’ın iradesinin aşılması mı oluyor? 

Bir de 856 milyonluk Hinduizm var… Bunlar bile Müslümanlardan daha özgür ve ileri durumdalar…

Gelelim Budizm’e… Japonya ve Çin’de görülen Budizm, bugün Budistleri cehalet ve gerilik zindanında tutan bir baskı aracı değil. Bu din, ilerlemeyle savaşın aracı yapılmıyor. Budistler de dünyanın mutlu bireyleri arasında…

Ya 1 milyar 280 milyonluk İslam dünyası? Sömürü, sefalet, cehalet, diktatörlük… Dünyanın yarayan kanası… 21. Yüzyıl’da değil de Orta Çağ’da yaşamak hülyasıyla kandırılmış bir topluluklar kümesi…

DÜŞMANLAŞTIR VE YÖNET
İşte bu dünya, yani İslam âlemi, yüzyıllardır akıl ve bilimle savaşanların el üstünde tutulduğu bir dünya… Buradaki politikacılar cahil ve yoksul toplumlar yaratarak ve onları cahillik-yoksulluk sarmalında tutarak koyun güder gibi gütmüşlerdir. Kendilerini Allah’ın yeryüzündeki temsilcisi gibi gösteren padişahlar gitmişler ama onların yerini şimdi partililerin (AKP) “Allah’ın nitelikleriyle donanmış!” gösterdikleri Tayyip Erdoğan almıştır. 

(Erdoğan’ın nasıl Allahlaştırıldığını “Tarikat Kuşatmasındaki Türkiye” adıyla yeni baskısı Toplumsal Yayıncılık’tan çıkan eserimizde ortaya koyduk.)
Sayın Erdoğan, din konusunu kendi oylarını artıracak biçimde dibine kadar kullanmıştır ve kullanmaktadır.
İşte bu ekibin ikide bir “İslamofobi”den söz etmesinin sebebi de budur. Yüzde 80’e yakını Erdoğan gibi düşünen Sünni toplumu kışkırtarak yanına çekmek için bizzat İslamofobi’yi kışkırtan kendisidir.

Erdoğan, açık açık Batı dediği değerler sistemini hedef alarak aslında oradaki Hıristiyan inancını ve Yahudilik’i kötülemekte, o kesimlerin de Müslümanlara düşman olmasının önünü açmaktadır. 
Batı’da İslamofobi ne kadar yaygınlaşırsa bundan en fazla memnun olan kişi AKP Lideri Erdoğan olmaktadır. Çünkü o hemen ortaya çıkıp İslamofobi karşıtı kahraman konumunda konuşmakta, işin içyüzünü bilmeyen Müslümanları bu yolla kandırarak oylarını alabilmektedir.

Bu yüzden de Erdoğan geçmişte ikide bir İsrail’e saldırarak Yahudileri tahrik etmiştir. Onun Filistin ve Kudüs savunucusu gibi görünmesinin altında aslında İslamofobi tavrını yaygınlaştırma gayreti yatmaktadır. 

Bu tutumlarını gizlemek için de arada sırada hahambaşı veya patrikle görüşmek alçakgönüllülüğünü(!) göstermektedirler.

LAİKLİK, İSLAMOFOBİ DEĞİLDİR
Batı dünyasını ayağa kaldıran akıl ve bunun ürünü olan bilimsel teknolojik devrimdir. Bu devrim de ancak dinin toplumu yöneten güç olmaktan çıkartılıp vicdanlara gömülmesiyle mümkün olmuştur. Bilimin kılavuz alındığı bu sisteme biz laiklik diyoruz. 

Laik ve çağdaş yaşama düşman olanlara geçit verilmemesi neden İslam düşmanlığı oluyormuş?

Gerçekçi olalım: Batı’da İslam düşmanlığı yoktur; İslam adı altında pazarlanan gericiliğe tepki vardır. Oradaki insanların kendi üstün yaşamlarını savunmalarını İslamoofobi göstermek, İslam’ı çağın gerisine itmekten başka bir şey değildir.

Asıl İslam düşmanları, İslamofobi ticareti yapanlardır.