Issız bir adaya giderken yanınıza hangi kitapları almak istersiniz sorusunu herkes bilir. Bugün gidecek olsam insanlığa güvenimi tazeleyecek olanları alırım. İçime huzur ve umut dolar, insanı sevmeye ona yeniden güvenmeye başlarım.

Sabah uyandığımda aklımdan geçenler bunlardı.

Bir şeyi çok istersen olur ya… Bilgisayarda Fransız Televizyonu 1. Kanalın (TF1’in) kurucusu medya sosyoloğu üst düzey devlet memuru Jean Cazeneuve hakkında bir yazı çıktı karşıma. Aldığı eğitimler, iş hayatı, kişiliği hakkında, ölümünden bir yıl sonra 2006’da Sorbonne Üniversitesinin emekli hocalarından André Akoun’un Hermès dergisinde yayımladığı yazıydı.

Bazen kitabın bazen sayfanın birinde, tek bir satırda bazen, öyle güçlü sözcükler oluyor ki insanın içine umut doluyor. Özünde körelemeyeceğini canının yeniden geldiğini hissediyor. Cazeneuve’ün 1972’de basılan La Société de l’ubuquité [Aynı Anda Her Yerde Hazır Toplum] başlıklı kitabından Akoun’un yaptığı alıntıyı okuduğumda işte içimde bunu duydum.

«Sıklıkla kıyametin kendisi olarak ilan edilen Odyovizüel dünyası insanlıkta bizleri eğitenlerin miras bıraktığı dünyaya yerleşmek üzere. Ama korkmayalım! Ortaklaşa yayımın ikinci aşaması her yönüyle toplumların evvelki teknolojik değişimler zamanında olduğu gibi bunun da altından kalkmayı bileceklerini gösteriyor.»

Değişimin dönüşümün yazarı ve aktörü insan çünkü.

Teknolojilerin hiyerarşileri altüst ettiği bir gerçek. Dijital dönüşüm rolleri yeniden tanımlıyor çünkü. Önce şirket, önce devlet, önce vatan olmayabilir bundan böyle. AWS’nin CEO’su Andy Jassy, Aralık 2019 köşe yazısında, deneyimler üzerine baskı algoritması geliştirmenin olasılık dışı olduğunu açıklamış.

Batı ülkeleri 20. Yüzyılın korkunç cazibeli teknolojilerinin neler götürdüğünü neler getirdiğini deneyimleriyle elli yılda ancak görebildi. Bir daha başlarına gelmesin diye sosyal, siyasi, hukuki, kültürel, sanatsal, bilimsel yeni biçimlerle kendilerini koruma altına aldılar. Öte yandan çok kazanmak uğruna bunları uzak halklar üzerinde kullanmayı sürdürdüler.

Sonuçta teknoloji, toplumlarda dağılacak yeni roller ve ilişkiler üzerine olasılıklar kuruyor. Gelişecek yeni kültür anlayışları umut olabilir. Ne olursa olsun dünya gerçeklerine çözüm üretmek için sanal zekânın insan kaynaklarına ve konusunda uzmanlara her zaman gereksinimi var. Hiç kimse hiçbir güç tek başına dönüşümü gerçekleştiremez. Temel koşul gerçek bir dönüşümün olabilmesi için toplumların insancı vizyonla katkıda bulunmak üzere angaje olmaları.

Medya sosyoloğu Jean Cazeneuve için tarihin her devrinde geçerli olan şey o günkü dalgaların köpüklerinde ne taşıdığını değil yatıştıklarında geride ne bırakacaklarını öngörebilmek. Gerçek ve kalıcı değişimler zaman içinde adım adım gerçekleşiyor çünkü. Bugünkü ahlâk felsefesi yokluğu köpükler üzerinde görülendir. İnsanlık binyıllardır içinde taşıdığı erdemleri yakın gelecekte yeniden geçerli kılacak. Bu inancı yitirmemek gerekiyor.

Tarih şimdiye dek bilinmeyen görülmemiş korkunçlukta teknolojilerle aynı hızlı tempoda sürüyor. Önce Sarı Yelekler sonra Z Kuşağı gibi kimi örnekler olsa da insanlık uğradığı trajik kırılmanın dönüşümün altından nasıl kalkacağına henüz karar verebilmiş değil. Toplumsal hareketlilik show business’in yarattığı starların elinde. Eski düzen / sınıflandırma çoktan bitti ama deneyimler duruyor.

Bugün gördüklerimiz duyduklarımız canımızı acıtıyor. Çağımızda ilerlemenin getirdiği yeniliklere deneyimlerimize dayanarak kuşkuyla ve ürkerek bakıyoruz. Bununla birlikte hiçbir teknolojik dönüşümün insanlığı hiçbir şekilde zorlayarak bastıramayacağına inancımız tam. Rousseau’nun tersine sanatta ve bilimde ilerlemenin insanlığı bozamayacağından kuşkumuz yok. Öte yandan insanın doğayla olan birliğinden kopartılmasına Rousseau gibi de karşıyız.

Doğal ve kibar, eğitimli, önyargıların esiri olmayan, ötekine her daim açık, kendi fikirlerine uzak olanları da kabul ederek yaşayan bir insanlığın var olacağı ülküsü yüreğimizde.

Farklı cinsiyet, yaş, kültür, din, ekonomik ve toplumsal düzey, siyasi düşünce hatta sağlık anlayışları gibi kriterlerin bireyleri ayırıp bölemeyeceği bütün bir toplumun bağlantıyı yitirmemiş toplum kümelerinin var olacağına, günün birinde gerçek yaşam sorunlarını en aza indirgenmiş göreceğimize inancımız tam.

İnsan, karmaşık olağanüstü ve özgür beyin potansiyeline sahip çünkü.

Dolayısıyla birlikte yaşamayı amaç edinen onu hedef alan 21. Yüzyıl toplumları gerekli değişimi dönüşümü sağlayacak kriterleri uygulamaya geçtiğinde insanlığı her düzeyde yükseltmeyi başarmış olacaklar.

Birlikte yaşama hedefi çağımızın en güçlü ilerleme gelişme potansiyeli çünkü.