Yazar Ayşe Çavdar, "İsterseniz bana paranoyak deyin ama ben Erdoğan'ın gerçeklikten koptuğunu değil, tam olarak gerçeğini yaşamaya başladığını düşünüyorum. Erdoğan seçimi bıraktı; başka türlü bir planı, projesi varmış gibi geliyor" dedi.

Orman yangınlarıyla birlikte iktidarın kriz yönetmekteki acziyeti tartışılırken yazar Ayşe Çavdar, konuyu başka bir açıdan değerlendirerek, bunun "kasıtlı bir acziyet" olduğunu vurguladı. 

1999'daki büyük Gölcük depremini yaşayan Ayşe Çavdar, "Ben orada devletin yıkıldığını gördüm. Devlet, kendi yarasını yalamaya çalışan bir hayvan gibiydi" dedi. 99 depreminde yaşanan süreci AKP iktidarının orman yangınlarıyla 'mücadelesiyle' karşılaştıran Çavdar, "99'da devlet yıkılmıştı, AKP 2002'de geldiği andan itibaren o enkazın etrafına sarı bir muşamba, iskele örtüsü çekip içerden içerden yağmaladı. Evet doğru bir enkaz devraldılar ama bu enkazı sistematik olarak yağmaladılar. Şimdi gördüğümüz şey, devletin yerini bir 'şey' almış, o 'şey',  'AKP. Ve o, hep söylüyor, krizi fırsat olarak görüyor ve yangının daha ikinci günü insanlara TOKİ projesi satmaya çalışıyor. Şimdi devletin yerini bir şey almış, kasıtlı olarak bir acizlik üretmiş, bu kasıtlı acizliğin sonucunu da kendisi için bir yatırıma dönüştürmeye çalışıyor." diyerek tepki gösterdi. 

"Adını Koyalım" programında konuşan Yazar Ayşe Çavdar, özetle şunları söyledi:

ERDOĞAN, NİHAYET KENDİ GERÇEKLİĞİNİ YAŞIYOR!

"Ben Erdoğan'ın gerçeklikten koptuğunu değil, tam olarak gerçeğini yaşamaya başladığını düşünüyorum. Onun gerçeğinin bizim gerçeğimizle alakası yok, orası doğru. Ama Erdoğan evrilmedi, Erdoğan oynadığı rollerden sıyrıldı. Erdoğan'ın artık bir seçim kazanma umudu yok. Erdoğan artık seçim kazanmaya oynamıyor, başka bir şeye oynuyor. Erdoğan bıraktı, başka türlü bir planı, projesi varmış gibi geliyor bana. İsterseniz bana paranoyak deyin.

Erdoğan ve çevresinin arzu ettikleri gerçeği, arzu ettikleri yerden, istedikleri şekilde yaşamaya başladıklarını düşünüyorum.

YANGINDA ÇAY, SELDE ÇAY AMA PARAYLA TUTULAN İNSANLARA!

Çavdar, yangın esnasında dağıtılan çayı değerlendirirken Rize'deki selden sonra dağıtılan çayın da parayla tutulan insanlara dağıtıldığını söyledi.

Çavdar, "Marmaris'teki ortaya çıktı, işçileri işten alıp getirmişler çay atılmış üzerlerine. Aldığım bilgiye göre, en son Rize'ye gittiğinde de parayla tutulmuş insanların üzerine çay atılmış. Bu AKP'nin başından beri nasıl bir siyasetsizliğe talip olduğu, bunu bir tür siyasi deha gibi sunduğunu -esasında deha ile filan alakası yok, siyaseti çürütmekten ibarettir- işaret ediyor. Sağ, muhafazakar dindarların ihtiyaçları ve fantazileri üzerinden, geçmiş ve gelecek fantazileri üzerinden kurulmuş siyasi dil, nihayet kendi gerçekliğini şimdi yaşıyor. Demokrasiydi filan, geçin bunları. Bir tür sömürgecilik fantazisini şu anda yek vücut yaşıyorlar. Erdoğan da bunun sembol ismi." dedi.

99 DEPREMİ VE ŞİMDİ...

99 depreminde devletin kendi yarasını yalayan bir hayvan gibi olduğunu belirten Çavdar, " Evet doğru, AKP bir enkaz devraldı ama bu enkazı sistematik olarak yağmaladılar." dedi.

Çavdar şöyle konuştu:  

"1999'da (deprem zamanı) karşılaştığım devlet ile şimdiki devlet arasındaki farka dair bir şeyler söyleyeceğim. 

Bu felaketin (orman yangınlarının) öncesinde ekonomik kriz, siyasi kriz, salgın filan var. Bunları yönetemediğini biliyorduk. Ama Türkiye gibi bir yerde orman yangını gibi bir krizin esasında hiç göz önünde bile bulundurulmadığını fark ettik. Bu, devletin olmadığının göstergesi. 

99'da Değirmendere'deydim ve Gölcük'te Deniz Kuvvetlerinde ne olduğunu rahatlıkla görebildim. Çünkü ceset torbası almaya donanma merkezine gidiyorduk ve bizden imza alıyorlardı. O genç yaşımda görebildiğim şey, kendi yarasını yalamaya çalışan bir hayvan gibiydi devlet ve kendini toparlamaya çalışıyordu. O yüzden yardım istemeye gelenlere karşı güvenlikçi bir yaklaşımı vardı, kimsin, nesin diye sorup imza alıyorlardı. Biz devletin orada yıkıldığına tanık olduk. Çünkü devletin varlık sebebi geriye kalanlara bir hizmet verebilmek. İlk 3 gün devlet yoktu orada. Çünkü kendini toplamaya çalışıyordu. Kendi fonksiyonunu yerine getiremeyen bir devlet vardı. Bir hafta sonra geldiklerinde çadır kentin etrafına dikenli tel çektiler, insanlar erzak çalıyor diye. Oysa erzaklar insanlar için oradaydı. Şimdi ise kasıtlı olarak acziyet gösteren bir iktidar var. Kendine devlet diyen ama kasıtlı olarak yapılmayan bir şeyler var.

99'da devlet yıkılmıştı, AKP 2002'de geldiği andan itibaren o enkazın etrafına sarı bir muşamba, iskele örtüsü çekip içerden içerden yağmaladı. Evet doğru bir enkaz devraldılar ama bu enkazı sistematik olarak yağmaladılar. 

Şimdi gördüğümüz şey, devletin yerini bir 'şey' almış, o 'şey',  'AKP'; ve o hep söylüyor ki krizi fırsat olarak görüyor ve yangının daha ikinci günü insanlara TOKİ projesi satmaya çalışıyor. Şimdi devletin yerini bir şey almış, kasıtlı olarak bir acizlik üretmiş, bu kasıtlı acizliğin sonucunu da kendisi için bir yatırıma dönüştürmeye çalışıyor. 

'Devlet eşittir AKP' değildir, devletin yerini almış, devleti ortadan kaldırarak onun yerini almış bir AKP vardır. Bize kalan devleti yeniden talep etmek, yeni bir devlet tahayyül etmek."