Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, İstanbul Barosu Mülteci ve Göçmen Hakları Merkezi'nin "Sığınmacılaron gerekirse zorla ülkelerine gönderileceğinin söylenmesi, uluslararası insan hakları ilkeleriyle bağdaşmaz" açıklaması üzerine İstanbul Barosu'nun önüne gitti. Zafer Partisi’nin hedef alındığını savunan Özdağ'a yanıt veren İstanbul Barosu Başkanı Durakoğlu, "Bir Genel Başkanın yetersiz ve yanlış bilgiyle, Baro önüne gelip açıklama yapmasına da inanamıyorum. Doğrusunu bilip öğrenmeden beyanda bulunmak, sizce hangi nitelemeyi hak eder?" ifadelerini kullandı.

Özdağ, İstanbul Barosu’nun önünde bugün basın açıklaması yaptı. Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, baronun önünde yaptığı basın açıklamasında “Mahkeme kararlarının üzerinde yazan ‘Türk Milleti Adına’ ibaresini iyi düşünmelerini ve savunma makamının da yetkisini Türk Milleti’nin egemenlik hakkından aldığını unutmamalarıdır” dedi.

Özdağ, şu ifadeleri kullandı:

* İstanbul Barosu bünyesinde kurulan ‘Mülteci ve Göçmen Hakları Merkezi', 24 Mayıs 2022 tarihinde sosyal medyadan bir açıklama yayınlamıştır. Bu açıklamanın başlangıç kısmında, siyasi tartışmaları yönlendirmek amacında olmadıklarını belirtmiş iseler de, açıklamanın sonundaki ‘Türkiye'de bulunan Suriyeliler başta olmak üzere sığınma hakkından yararlanan ve menşe ülkesine dönebilme imkânı olmayan yabancıların gerekirse zorla ülkelerine gönderileceğinin söylenmesi, uluslararası insan hakları ilkeleriyle bağdaşmayacağı…' şeklindeki ifadeleriyle doğrudan Zafer Partisi'ni hedef aldıklarını gösteren gerçek niyetleri ve maksatları ortaya çıkmıştır.

BARO BAŞKANI YANIT VERDİ
İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu ise Ümit Özdağ'ın açıklamalarına sosyal medya hesabından şöyle yanıt verdi:

* Bir Genel Başkanın yetersiz ve yanlış bilgiyle, Baro önüne gelip açıklama yapmasına da inanamıyorum. ‘Gerçeğe aykırı beyan’ demeye özen göstermeye devam ederek işin aslını son kez sakin bir dille açıklıyorum.

* Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununun 81.2. maddesi, Barolara adli yardım hükümlerine göre avukatlık hizmeti sağlama görevi veriyor. Bu hizmetin bedeli Birleşmiş Milletler tarafından karşılanarak TBB'ye ödeniyor. TBB tarafından da hizmet veren avukata ödeme yapılıyor.

* Başka deyişle İstanbul Barosunun kasasına da avukata da AB fonundan 5 kuruş girmiyor. Dahası verilen hizmetin bedeli yasa gereğince adli yardım kapsamında ödendiği için BM ödemezse devlet ödeyecektir. Dolayısıyla ödeme kaynağı devleti korumaktadır.

* İstanbul Barosu siyaset kurumuna hep ‘büyük’ gelmiştir. ‘Rezalet’ nitelemesi, bize hiç bulaşmadı. Doğrusunu bilip öğrenmeden beyanda bulunmak, sizce hangi nitelemeyi hak eder?