104 emekli amiralin Montrö ve ‘sarıklı-cübbeli general’ bildirisine ilişkin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütelen soruşturmanın yankıları sürüyor. Soruşturma çerçevesinde, 14 şüphelinin tamamı adli kontrol şartıyla serbest bırakılmış, daha sonra bildiride imzası bulunan bazı emekli amirallerin evinde polis araması gerçekleştirilmişti.

Emekli amirallere yönelik gözaltılar değerlendiren Emekli Amiral Türker Ertürk, emekli amirallerin kendi aralarında oluşturdukları WhatsApp grubundan birinin iktidara bilgi sızdırdığını söyledi.

'ADINI VERMEK İSTEMİYORUM'
TELE1’de, Merdan Yanardağ’ın yönettiği 5. Boyut programına Emekli Tuğamiral Haldun Solmaztürk ile birlikte konuk olan Emekli Amiral Türker Ertürk şunları söyledi:

Bu işin koordinasyonu amirallerin WhatsApp grubunda olmuş. Benim anlayabildiğim kadarıyla, birisi daha hazırlık aşamasındayken birileri alıp iktidara ve iktidarın bu tür operasyonlara yönelik olarak haber verdiğini düşünüyorum. Bilgi sızdırıldığını düşünüyorum. Adını vermek istemiyorum. Esasında benim kafamda böyle bir ismin kim olduğu konusunda kuvvetli şüphelerim var. Burada uygun düşmez, hukuki olmaz sonuçta delillendirilmedikten sonra söylemek. İktidara yakın bir amiral buradan almış ve bu tür yerlere dağıtmış olabilir. Cumhuriyet Savcılığının görevi sadece şüpheliler aleyhine delil toplamak değil, lehine de delil toplamaktır. Hatta buradan sayın savcımıza da iletmiş olalım, bu konuyu araştırmalı. Bu kumpası kim kurdu?

CEMAATTEN GÖZALTINA ALINANLARLA HÜCREDE YAN YANA KALMIŞLAR

Doğru bir iş olmamıştır. Gerçekten bizim ifademize başvurmak istiyorsanız, davet edersiniz. Geliriz ifademizi veririz. Hayır, aklınıza şöyle bir şey geldi şüpheleniyorsunuz; gerçekten darbe girişimi için aralarında bir muhaberatı olmuştur o zaman dijital materyale el koyarsın, e bizi serbest bırak. Niçin gözaltına alıyorsun? Ankara’ya intikal ettiriyorsun. Delillendirme çalışması dijital materyalin üzerinde yapılıyor. Benim dijital materyalime el koyduktan sonra benim ona ulaşabilme imkanım yok. İmajlarını da almadılar ki bu yasadışı. Amaç şu, toplumda bir algı yaratmaya ve bizi cezalandırmaya çalışıyorlar. Buradan da nemalanmaya çalışıyorlar. Bir dört gün kaldık, e ikinci dört günde neden kaldık? Eziyet çektirmeye yönelik. İfademizi bile almadılar. İfadelerimiz son gün alındı. Hücrede yaşıyoruz, şartlar çok kötü. Bu konuyu çok istismar etmek istemiyorum sonuçta biz askeriz fakat ülkede ağır pandamı şartları var. Burası küçük bir stüdyo, buranın dörtte birinde üç kişi yaşadık. Dip dibe koyun koyuna. Ve kimlerle bizi yan yana yaşatıyorsun? ‘FETÖ’ şüphelileriyle. Benim yanımda iki FETÖ şüphelisi vardı.

'YEMEKLER YOK, HIZLA KİLO VERİYORSUNUZ'

Yemekler yok gibi bir şey. Hızla kilo veriyorsunuz. Verdiğiniz yemeklerin içinde yağ yok, protein yok, şeker yok ya şeker. Glikoz önemli biliyorsunuz, beynin çalışması için bile glikoza ihtiyaç var. Taze sebze ve meyve yok. İlk dört günden sonraki ikinci dört günlük gözaltı için hakime de söyledim, “Siz bizi oraya gönderiyorsanız ‘ölün’ demek istiyorsunuz. Covid’e yakalanın ve ölün demek istiyorsunuz” dedim. Merdan Bey ben hırsız mıyım? Adam mı öldürdüm? İhalelerden komisyon mu aldım? Kamu malını zimmetime mi geçirdim? Sübyancı mıyım? Soruyorum ya ben bunlardan hangi suçu işledim? Sadece vatanıma milletime sahip çıktım.

'İKİ KELİMELİK TEK CÜMLEM VAR'

O gece zoom toplantısındaydım. Bir ara gözüm WhatsApp grubuna ilişti. Genel hatlarıyla baktım. Şu vardı, bir tanesi Montrö hassasiyeti. Montrö benim çok önem verdiğim konulardan biridir. Montrö, Lozan’ın mütemmim cüzü. Ne demek? Dört bacaklı bir sandalyede her bacak ayrılmaz bir parçadır. Montrö niçin Türkiye için çok önemli? Güvenliği ve egemenliği için yaşamsal derecede önemli. Bir de ne gördüm ben, darbe karşıtlığını gördüm. Bu açıklamada bir Montrö hassasiyeti var ve bir darbe karşıtlığı var. Siz darbe karşıtıysanız ve Montrö hassasiyetiniz varsa bunu imzalarsınız. İmzalamak zorundasınız. Ben esasında şunu da düşündüm, bu konularda yazıyorum imzalamak zorunda değilim. Ama şöyle düşündüm o zaman da sonrasında hücredeyken de, imzalamamış olsaydım Türk halkının, amirallerin, Bahriyelilerin suratın nasıl bakardım ki ben? Tereddüt etmeden imzaladım. Orada benim iki kelimelik tek cümlem var; “Katılıyorum, imzalıyorum”. Bunun dışında hiçkimse ile muhaberatım yok. Bunu realiteyi anlatmak açısından söylüyorum. Zannederim iki gün sonra sayın Cumhurbaşkanı dedi ki, “Bizim de Montrö hassasiyetimiz var ve sarıklı amirali tasvip etmiyoruz”. E o zaman sorun ne? Eğer siz darbe karşıtıysanız ve Montrö hassasiyetiniz varsa o zaman amaç gündemi kapatmak, pandemi şartları, 128 milyar dolar işte ülkenin gündemi… Bunları kapatmak için bir faaliyet icra ediyorsunuz demektir.

'31 YIL BU VATANA HİZMET ETMENİN KARŞILIĞI ELEKTRONİK KELEPÇE'

Sol ayağımda elektronik kelepçe var. 31 yıl bu vatana hizmet vermenin karşılığı elektronik kelepçe. Esasında böyle bir yargı kararı da yok bu bir idari uygulama. Kaçma şüphemiz var mı? Yok. Muhtemelen bakan tarafından emir verilmiştir, bize elektronik kelepçe takıldı. Bunu da Türk halkı görsün. Bu benim için utanç vesilesi değil bu benim için gerçekten madalya. 31 yıl sıdkı sadakat ile hizmet etmişim, Harp Okulu komutanlığı yapmışım aynı zamanda bir İstiklal Savaşı gazisinin torunuyum. Derler ya bazen Ramazan’dayız da şimdi, ‘Seni Allah’a havale ediyorum’ diye, ben de iktidarı millete havale ediyorum.

'ÖLÜM TEHDİDİ ALIYORUM'

Ya ben ölüm tehdidi alıyorum malum çevre nedeniyle, ismi belli ismi belli. Avukatım 6 Nisan günü Cumhuriyet Savcılığına başvuru yapıyor suç duyurusunda bulunuyor. Bugün ayın 16’sı. 10 gün geçiyor, savcılık işlem yapmıyor. Ama iktidar bir yangın yapıyor ertesi gün evimiz basılıyor. Böyle hukuk olmaz ki ya.