İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, İzmir depremini Sözcü Gazetesi'nden Saygı Öztürk'e değerlendirerek bundan sonra İzmir için ne yapacaklarını açıkladı.

Saygı Öztürk'ün Tunç Soyer ile röportajına yer verdiği yazısı şöyle:

"7143 sayılı Kanun, İmar Barışı'na ilişkindir. Vatandaşların devletle ihtilaflı durumunu ortadan kaldırmak, imara aykırı, ruhsatsız veya ruhsat eklerine aykırı olan yapıların kayıt altına alınması yoluyla bu yapılara yasallık kazandırmak amacıyla yürürlüğe konulmuş.

Yapının bulunduğu arsanın Emlak Vergisi Kanunu'na göre belirlenen emlak vergi değeri ile yapının Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından belirlenen yaklaşık maliyet bedelinin toplamı üzerinden konutlarda yüzde üç, ticari kullanımlarda yüzde beş oranında kayıt bedeli alınıyor.

Toplanan para, 16 Mayıs 2012 tarihli ve 6306 Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun kapsamında kullanılmak üzere bakanlık bütçesine gelir kaydediliyor.

AFFEDEN KANUN

Yani, bu gelirden belediyelere pay verilmiyor. Tahsil edilen yapı kayıt bedelleri afet riski altındaki alanların dönüştürülmesinde değil, bütçe açıklarının kapatılmasında, açıkçası amaç dışında kullanılıyor.

Ayrıca, imara aykırılıkların bilindiği halde tespit etmeyen, imara aykırılıkları saptanmasına rağmen yapılaşma faaliyetini durdurmayıp yapıyı mühürlemeyen, tutanak düzenlemeyen, yasaya aykırı ruhsatı iptal etmeyen, yıkım kararını encümene havale etmeyen, yıkım kararı almayan, alınan yıkım kararını uygulamayan, imar kirliliğine sebebiyet verenler hakkında Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunmayan, hukuka aykırı yapılaşmada rol alan müteahhitler ve teknik sorumlular hakkında meslekten men kararını almayan ilgililer hakkında da Ceza Kanunu'nun 7'nci maddesi uyarınca bir çeşit af getiriliyor.

Biz, 16 Mayıs 2012 tarihinde çıkarılan 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 1. Maddesini hatırlatalım:

“Madde 1- Bu kanunun amacı; afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere iyileştirme, tasfiye ve yenilemelere dair usul ve esasları belirlemektir.

Riskli yapı, riskli alan içinde veya dışında olup ekonomik ömrünü tamamlamış olan ya da yıkılma veya ağır hasar görme riski taşıdığı ilmî ve teknik verilere dayanılarak tespit edilen yapıyı ifade eder.”

SOYER: AYNI NOKTADA DEĞİL

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ve arkadaşlarına, Türkiye ve yurtdışından destek geliyor. Ama unutmayalım, bu iş bugünden yarına kalıcı olarak çözümlenecek gibi değil. Evleri yıkılan, girilemeyecek durumda olan 15 bin kişi var. Başkan Tunç Soyer'e, “Bundan sonra neler yapacaksınız?” diye sordum. Şunları anlattı:

“Depremde yıkılan ve kullanılmaz hale gelenlerin 1999 yılından önce ruhsat almış yapılar olduğunu gördük. Bu ne demek? 1999 depreminden sonra yapılan deprem yönetmeliğinin taşıdığı hassasiyetleri taşımayan bir dönem. Yani ne vatandaşların üst düzey farkındalığı ne de mevzuatın yani yasa koyucunun hassasiyeti ve farkındalığı aynı noktada değil.

Hatta bizim gözlemsel olarak yaptığımız tespitlere göre betonda deniz kumu kullanılmış, demir donatıları son derece zayıf, yapılarda deformasyonlar var, kolonlar kesilmiş vs. Binaların çökmesinin bunlardan kaynaklandığını düşünüyoruz.

TÜM BİNALAR KONTROL EDİLECEK

O nedenle İzmir de 1999 yılından önce ruhsat almış tüm binaları kontrol edeceğiz. Özenle de zemin katı ticarethane olan yani spor salonuna, markete, otoparka çevirmiş bu apartmanların tamamını kontrol edeceğiz. Kuracağımız ekiplerle, yapı kontrol laboratuvarıyla bunları yapacağız.

Buradan başlayarak İmar affından yararlanan binaları, daha arkada tüm binaları kontrol edeceğiz ve niyetimiz her binanın ‘Deprem Güvenlik Kartı' oluşturmak. Bunu meslek odalarıyla birlikte yapacağız. Üniversitelerden destek isteyeceğiz. Kısacası hepsini bu çalışmanın içerisine dahil edeceğiz.

KENDİ KAYNAĞIMIZLA

Tabi bunun için bu ay yapılacak Belediye Meclis toplantımızda gündemimiz bütçe görüşmeleri sırasında da buna kaynak ayırmak olacak. Devletten, milletten alamazsak da bunun kaynağını biz yaratacağız.

Halkımızın yardımları olağanüstü güzel. Her birine minnettarım. Türkiye'nin 81 vilayetine, yurtdışı desteklere. Şu ana kadar dünyanın 341 ayrı noktasından destek yağıyor. Bu anlamda çok mutluyuz ve çok gururluyuz.”

“Bu duyarlılığı kaybetmemek lazım. Bu haftalarca devam edecek. İnsanlarımız çadırda. Yani onmlara destek anlamında bu duyarlılığı korumak lazım. Devamını getirmek lazım.

15 BİN KİŞİ EVSİZ KALDI

Dışarıda olanların sayısı yaklaşık 15 bin kişi civarında. Vatandaşlarımızın bu dönemi de en konforlu geçirmeleri için elimizden geleni yapıyoruz. Ama önümüz kış. Mutlaka başka çareler üreteceğiz. Bunu da önümüzdeki günlerde vatandaşlarımıza duyuracağız.”

Gün dayanışma, acıları paylaşma günüdür."