TRT’nin yeni propaganda dizisi “Uyanış: Büyük Selçuklu”nun ilk bölümü 28 Eylül tarihinde yayınlandı. Ancak dizi ilk bölümleri kadar, set işçilerinin karşı karşıya kaldığı kötü çalışma koşullarıyla da gündeme geldi. Çalışma koşullarını protesto eden işçiler, 5 haftalık ücretlerinin ödenmemesi gerekçesiyle 23 Eylül tarihinde iş bırakma eylemine gitti. Sine-Sen’in açıklamasına göre, eylem sonrasında işçilerin alacakları ödendi ve şirket çalışma koşullarının düzeltileceğine dair söz verdi. Sette çalışan işçilerin anlattıklarına göre ise, şirket yazılı bir anlaşmanın altına imza atmadı. Ancak taleplerin karşılanacağını sözlü olarak beyan etti. Set emekçileri, çıkışı büyük bir tanıtım kampanyasıyla duyurulan, kamu yayıncı kuruluşu olduğu iddiasındaki TRT’de yayınlanan dizinin çalışma koşullarının şok eden detaylarını anlattı.

5 Temmuz tarihinde dizi setinde çalışmaya başlayan O., 23 yaşında bir resim öğrencisi. Resim öğrencileri için burs olanaklarının kısıtlı olduğunu söyleyen Oruç, daha önce çeşitli işlerde çalışmış, etkinlikler için karikatür çizerek geçimini sağlamış. Kovid-19 Pandemisinin ardından “Uyanış: Büyük Selçuklu”nun setinde iş bulmuş.

'SİGORTAMIZ ASGARİ ÜCRET ÜZERİNDEN YATIRILIYOR'
Odatv'den Akın Art'a sette çeşitli işlerde çalıştığını, ancak daha çok set dekor işçiliği yaptığını anlatan O. çalışma koşullarını şöyle tarif etti:

Çalışma saatleri işe ilk başladığımızda görece normaldi. Hafta içleri 9-7, hafta sonları ise 9-6 arasında çalışıyorduk. Ancak son bir buçuk ayda çalışma saatleri dayanılmaz hale geldi. Sette birkaç saat uyuyup 24 saat çalıştığımız, hatta kesintisiz 36 saat çalıştığımız günler oldu. İş bırakma eylemine kadar ücretler konusunda oyalanıp durduk. İşe başlarken ücretimizin haftalık olarak ödeneceği söylenmişti. Sonra ‘aylık vereceğiz’ dediler. Ay bitti ‘haftalık vereceğiz’ dediler, oyalanıp durduk. Sigortamız ise hala asgariden yatırılıyor.

'YEMEKTEN ZEHİRLENDİM'
Yemeklerin son derece kötü ve sağlıksız olduğunu belirten O. kendisinin ve çalışma arkadaşlarının, günlerce karın ağrısıyla çalıştığını söyledi. “Muhtemelen yemeklerden birden fazla defa zehirlendim” diyen O., pandemi koşullarında bağışıklık sistemini korumak için beslenmenin kilit önemde olduğunu belirtti. Ancak ne beslenme ne de hijyen konusunda sette hiçbir önlem alınmadığını söyledi.

'ARKADAŞIMIZIN AYAKKABISINI ORMANDA BULDUK'
Sette çalışan işçilerden biri olan S., soyunma odalarının durumunu şöyle anlattı:

Soyunma odalarımız pislik içindeydi. Üstelik kapı da yoktu. Kapı olmadığı için platoda kullanılan hayvanlar soyunma odasına girip çıkıyordu bazen. Bir gün soyunma odasında geldik. Odada bir eşek olduğunu fark ettik. İçeri girivermiş. Bir gün arkadaşımızın parçalanmış botunu ormanda bulduk. Büyük ihtimalle içeri giren hayvanlardan biri alıp götürdü.

'HAYVAN TAŞIYAN ARAÇLARIN ŞOFÖRLERİ DAHA SIKI İNCELENİYORDUR'
Ulaşım konusunda da sık sık sorun yaşadıklarını söyleyen bir başka set işçisi L. ise, “servis saatleri ve seferleri çok düzensizdi” diyor ve ekliyor:

Bir gün servisle eve dönerken polis çevirmesi oldu. Üzerinde durmadık. Maske kontrolü yapılacağını, rutin bir uygulama olduğunu düşündük. Bir süre sonra bizi taşıyan şoförün ehliyetinin o aracı kullanmaya uygun olmadığı ortaya çıktı. Konuyla ilgili hiçbir kontrol mekanizması yok. Hayvan taşıyan araçların şoförleri bile daha sıkı inceleniyordur.

'HİÇBİR ÖNLEM YOKTU, AMA MASKE TAKIN DİYORLARDI'
Salgın konusunda, iş bırakma eylemine kadar hiçbir önlem alınmadığını belirten O., “oyuncular sete gelmeye başlayınca maske takmamızı söylemeye başladılar. Ancak serviste, sette sürekli iç içeyiz. Maske taksak ne olacak? Zaten saatlerce kesintisiz çalışıyoruz. Nasıl maske takalım” diyor. Eylemlerin ardından sete işçiler için dezenfektan otomatları konulduğunu belirten set işçici E. ekliyor:

Otomatlar ilk gün dolduruldu. Sonra hiç doldurulmadı. İşte çözüm anlayışlarının özeti.

SETTE KALP SPAZMI
Sette yaşanan olaylar bununla da bitmiyor. O., sette çalışan Fatih Kayış isimli arkadaşlarının 28 Eylül çarşamba günü kalp spazmı geçirdiğini söylüyor. Odatv’nin ulaştığı 24 yaşındaki Fatih olayı şöyle anlattı:

O gün her zamanki gibi işe gittim. Servisten indikten sonra poğaça ve meyve suyu ile kahvaltımızı yaptık. Yavaş yavaş işe başlamak için hazırlanırken sert bir şekilde esnedim ve göğsümde bir acı hissettim. Şimdiye kadar bir sağlık problemi yaşamadığım için üzerinde durmadım. Ancak ağrı artınca sette bulunan ambulansa gittim. Sette çalışan çok fazla kişi var. Ancak sadece bir ambulans bulunuyor. Ambulansta ise sadece ambulans görevlileri var. Doktor yok. Sette herhangi bir revir de bulunmuyor. Ambulans görevlileri yardımcı olmak istediler. Sorular sorup tansiyonumu ölçtüler. Kan sulandırıcı ilaçlar verdiler. Yanımda beklediler. Ağrım sürünce durumu üstüme bildirdim. Ardından, prodüksiyon tarafından ayarlanan bir araçla hastaneye gittim.

'DÖRT GÜN HASTANEDE YATTIM'

Şehit Prof. Dr. İlhan Varank Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne gittik. Çeşitli testler yaptılar. Kan değerlerimin normalin çok üstünde olduğunu söylediler. Anjiyo yaptılar. 4 gün hastanede yattım, gözetim altında tutuldum. Gözlem altında olduğum süre boyunca değerlerim yükselmeye devam etti. Durumun kalp zarında oluşan bakteriden kaynaklandığını, bu sebeple kalp spazmı geçirdiğimi söylediler. Çalışmaya devam etmem mümkün olmadığı için, 5 Ekim tarihinde iş göremez raporu aldım. Daha ayrıntılı ölçümler için önümüzdeki günlerde kontrole gitmeye devam edeceğim.

'AYAĞIM ÇATLADI, KAS GEVŞETİCİ VERİP GÖNDERDİLER'
Fatih kötü beslenme ve stresin kalp spazmını tetiklemiş olabileceğini belirtiyor. Sette çalışan bir başka işçi A. ise, yaşadıklarını şöyle anlatıyor:

29 Eylül günü akşam saatlerinde ayağımı burktum. Daha sonra ambulansa gittim, oradaki sağlık görevlisi ayağıma baktı, kas gevşetici sürdü ve bandaj sardı. ‘Çok ağrın olursa hastahaneye gidersin’ dedi. Ben de alana döndüm, ağrımın artmasıyla birlikte akşam 7 servisine bindim, servis beni acile bıraktı. Ayağım çatlamış. Aynı şey Fatih'in de başına geldi. Ambulansta profesyonel bir sağlık çalışanı olmadığı için durum fark edilemedi. Daha sonra bir araçla hastaneye götürüldüğünde kalp krizi geçirdiğini ve yoğun bakıma alındığı bildirildi.

'ANLAŞMA DİYE BİR ŞEY OLMADI'
İş bırakma eyleminden sonra sağlanan anlaşmanın şartları düzeltip düzeltmediğini sorduğumuz O. ise şöyle diyor:

Anlaşma diye bir şey olmadı, önce imzalayacak gibi davranıp, sonra imzadan caydılar. Süreç sürdürüldü, bu zamana kadar sergilenen açıklar ise kapatılmaya çalışılıyor.