Toplumsal yazarı Ergün Poyraz, Atatürk tüccarları olarak tanımladığı isimlerle mücadeleye devam ediyor. Poyraz bugün belgeleriyle birlikte paylaştığı "Tekir'in Yoldaşları (1)" isimli yazısında kendisinin de kitaplarını intihal ederek bu gibi yollarla Atatürkçü yurttaşlardan nemalanan bir ismi ifşa etti.

Sara Gül Turan isimli şahsın kendisinin "Refah'ın Gerçek Yüzü" kitabını 4 ay sonra kendi ismiyle yayınladığını, bir de üstüne "bu kitap benim" diyerek dava açtığını söyleyen Poyraz, "Tekir’in yoldaşı Sara asıl adıyla Yurdagül’ün, yine “yazdım” dediği ve Atatürk’ün kendisine gelerek söylediklerini içerdiğini iddia ettiği sözde kitapta yazılanların ve Atatürk’e atfedilen sözlerin aslında İngiliz casus Lawrens’e ait olduğunu benden çaldığı kitap davasında belgeledim" dedi.

"Tekir’in sırtını dayadığı yoldaşının marifetleri bitecek gibi değil, tamamı “Ergenekon İşbirlikçileri” adlı kitabımda yer alacak" diyen Ergün Poyraz, "Acı olan Atatürkçülerin içine “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyerek giren ajan provakatörlerin, Tekir gibi Atatürk tacirlerinin gerçek Atatürkçülere diledikleri gibi iftira atmalarına, yalana dolana sarılmalarına, hakaret yağdırmalarına seyirci kalınması..." ifadelerini kullandı.

Poyraz yazısını "bu ajanların marifetlerini ne pahasına olursa olsun ortaya dökmeye devam edeceğim" ifadeleriyle noktaladı.

Poyraz'ın yazısı şöyle:

Sevgili dostlarım, bu yazı biraz uzun ancak beni seven dostlarımdan bu yazıyı okumalarını ve dostlarına aktarmalarını istiyorum. Bu Atatürk tüccarlarının kim olduklarını bize neden ve nasıl iftiralar attıklarını herkes görsün.

Pirincin içindeki siyah taşları görmek kolay ancak bu gibi beyaz taşlar bizleri tuzağa düşürmek için varlar...

Tekir, tekirler, bir tane değil bin tane gelin bu tekirlerden birine daha bakalım:

Tekir’in, araştırmacı yazar olarak lanse ettiği kişi yazar ve araştırmacı değildi. Ben başta olmak üzere insanların kitaplarını çalan biriydi.

Şöyle ki, Benim Refah’ın Gerçek Yüzü adlı kitabımı yayınlandıktan yaklaşık 4 ay kadar sonra çalmış. Kendi adıyla yayınlamış, bir de utanmadan beni suçlayıp dava etmişti.

Kitap nedir, bandrol nedir?

ISBN numarası nasıl alınır bilmediği için Dava da rezil olmuş, gülünç durumlara düşmüştü.

Tekir güya yayın dünyasında yoldaşının ve benim kitapların baskı tarihlerine baktığında kimin çaldığını hemen görüyor ama yallandığı yerlerin korkusuna bile bile yalan söylüyor, iftira atıyordu...

Dava, İzmir 11. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde, 1996/734 E. Sayı ile görülmüş, davacı Saragül (Yurdagül) Turan dava da dediğim gibi rezil olmuş, önce avukatları sonra da kendi kaçmıştı.

Tekir, yazar diye lanse ettiği Sara ya da nam-ı diğer Yurdagül’ün yaşını bile yanlış söyleyerek Atatürkçüleri kandırmaya başlıyordu. Tekir doğum tarihini 1953 olarak veriyor oysa o 1948 doğumluydu...

Tekir, yine Atatürkçüleri kandırmak için yoldaşının Erenköy Kız Lisesi’nde bitirdiğini, söylüyor ve şöyle devam ediyordu:

“Erenköy Kız Lisesi’nde bölgenin en iyi kadın atleti ve aletli jimnastik sporcusu oldu ve sayısız Türkiye şampiyonluğu yaşadı. Lisede edebiyat şiir ve kompozisyon alanında birçok ödül aldı. Aslında bu olanlar, daha sonra Türkiye’ye damga vuracak bir yazarın ilk ayak sesleriydi”

İnsan yuhhh! Dememek için zor duruyor...

Bakın Tekir; yalanlarına yalan katıyor ve insanları kandırmayı şöyle sürdürüyordu:

“Ortaokul’da “Türk Talebe Federasyonu” folklor ekibine katılarak, yurt dışında sayısız kere al bayrağı dalgalandırdı. Bu dönemde devrimci ekibin ileri gelenleriyle tanışması, 68 kuşağının tüm ulusal etkinliklerine katılmasında ve devrim gömleğini giymesinde etkili oldu.

1971-devrimci faaliyetleri yüzünden ailesi tarafından Almanya’ya sürgün yedi. Burada üniversite okumaya zorlandı.”

Oysa; Tekir’in yoldaşı ilkokulu bile bitirememişti.

Evet, evet ilkokul mezunu olduğu bile şüpheli.

Ne diyor, Tekir?

“1971-devrimci faaliyetleri yüzünden ailesi tarafından Almanya’ya sürgün yedi. Burada üniversite okumaya zorlandı.”

Bu yazar rolü oynayanın neden gönderildiğini tüm Küçükyalı billiyor ya neyse;

Tekir; “devrimci faaliyetleri” var diyerek bunu devrimci ilan ediyor ya gülelim mi ağlayalım mı?

Ya bir de bunu Atatürkçü zannedenlere ne demeli...

Tekir’in büyük yazarı Devrimciliğinin(!) taşıp dışa vurmasıyla olacak Almanya’da ülkücü çetenin reisi ile ilişkiye giriyor, ardından Alman devletini dolandırmak için dükkanını yakıyor ve olay ortaya çıkınca da cezaevine konuluyordu.

Cezaevinden çıkınca ilk işi ülkücü sevgilisine Uğur Mumcu’nun katili iftirası atmak oluyordu:

Tekir’in yoldaşında iftira boldu.

Kendi öz kızı içinde kitabımı çaldı iftirası atmış ve onu mahkemeye vermişti. İşte belgesi

Hangi ana böyle bir iftira atabilir?

Kendi öz kızkardeşi Berrak Turan’a eskortluk yaptığı, 50 dolar karşılığı erkeklerle beraber olduğu, fahişelik yaptığı iftirasını bile vicdanı sızlamadan atıyordu.

Bu iftiranın ardından Tekir'in yoldaşı, İstanbul Anadolu 15. Asliye Ceza mahkemesinin 2016/287 Esas, 2016/541 karar ve 01.12. 2016 tarihli kararı ile mahkumiyet kararı veriliyor ve karar 23.12.2016 tarihinde kesinleşiyordu.

İnsan merak ediyor acaba aklı Tekir’den mi alıyor?

İşte o iftirasının da belgesi:

Almanya’da suçunu ortaya çıkaran hukuk adamlarına, cezaevindeki gardiyanlara “bana taciz ve tecavüzde bulundular” diyerek iftira atıyor ve bir ceza da oradan alıyordu.

Tekir’in yoldaşı, hızını alamıyor, bu defa Didim Savcısı beni taciz etti diye ortalığa ayağa kaldırıyor, sonunda savcıya tuzak kurduğu ortaya çıkıyor, lezbiyen ilişkisi ile ilgili haberler basında yer alıyordu.

Dedim ya Tekir’in yoldaşında iftira bol...

Ölen kocasına attığı ve diğer iftiraları yakında çıkacak kitap da...

Borçlarını ödeyen, evine ekmek alması için para veren, kendisini sıkıntılardan kurtaran birine “ayak işlerimi yaptırıyordum” demek için insanda zerre kadar vicdan olmaması gerekir. Öyle değil mi?

Bu konudaki belgeler de yakında

İnsan apartman aidatını bile ödemekten acizken böyle bir yalan ve iftiraya nasıl sarılabilir?

Kaldı ki, Yurdagül ya da Sara her yere borç takmış bu borçların bazılarına da annesini kefil yapmıştı. Daha sonra o borçları da ödememiş. Annesine alacaklılar tarafından ihtarlar gönderilmişti. Bu ihtarlar sonucunda annesi tarafından evden kovulunca bana sığınmıştı.

Borçlarını ben ödemiş, onu kurtarmıştım. Şimdi utanmadan attığı iftiraya bakın...

Benden çaldığı kitaba okuyucuları da kandırmak için 5. Baskı yazmıştı. Davada belgeler gelince gülünç duruma düşmüştü.

Tekir’in yoldaşı Sara asıl adıyla Yurdagül’ün, yine “yazdım” dediği ve Atatürk’ün kendisine gelerek söylediklerini içerdiğini iddia ettiği sözde kitapta yazılanların ve Atatürk’e atfedilen sözlerin aslında İngiliz casus Lawrens’e ait olduğunu benden çaldığı kitap davasında belgeledim.

Neredeyse davayı izleyenler davacının yüzüne tüküreceklerdi.

Valla buradan sonrasına artık ben devam etmeye utanıyorum. Ama ne çare?

Kötülüğün kitabı yazılsa Tekir ve yoldaşları başrolde yer alırdı.

Tekir yoldaşı için Refah partisinin kapatılmasında büyük rol oynadı diyerek Atatürkçüleri kandırmaya çalışmıştı. Oysa onun hiçbir katkısı yoktu.

RP benim verdiğim belgeler ile kapatılmıştı.

İşte Anayasa Mahkemesi’nin benden istediği benim de verdiğim belgeler:

Tekir ve yoldaşlarının yüzleri kızarır mı?

Yoksa ar damarları parça parça mı olmuş?

Tekir’in yoldaşı, Tayyip’i tek kurtarıcı gösteren kitaplar yazmış, bu kitaplardan istediği şekilde nemalanamayınca Tayyip’e düşman olmuş, onlardan isteyip alamadığı 5 milyon için yine utanmadan bana iftira atmıştı.

Tekir ve Yoldaşı; Atatürkçülere iftira yağdırmak için her yolu mubah sayıyorlardı.

Tekir’in sırtını dayadığı yoldaşının marifetleri bitecek gibi değil, tamamı “Ergenekon İşbirlikçileri” adlı kitabımda yer alacak.

Acı olan Atatürkçülerin içine “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyerek giren ajan provakatörlerin, Tekir gibi Atatürk tacirlerinin gerçek Atatürkçülere diledikleri gibi iftira atmalarına, yalana dolana sarılmalarına, hakaret yağdırmalarına seyirci kalınması...

Neyse bu ajanların marifetlerini ne pahasına olursa olsun ortaya dökmeye devam edeceğim.