Denize kıyısı olan orman bölgeleri Orman Bakanlığı'ndan alınarak Turizm Bakanlığı'na verildi. Bu alanların imara açılabilmesi için Cumhurbaşkanı imzası yeterli. Kararın, 18 Temmuz 2021'de kabul edildiği, 28 Temmuz ise Resmi Gazete'de yayımlandığı anlaşıldı. Orman yangınları da kötü bir tesadüfle kararın Resmi Gazete'de yayımlandığı 28 Temmuz'da başladı.

Yürürlüğe giren bir kanun, kıyılar başta olmak üzere orman alanlarındaki yapılaşma tasarrufunu Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkisine bıraktı. Bu kanuna göre hangi alanların imar kapsamına gireceği ise doğrudan Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek. Bu karar, orman yangınlarının başladığı 28 Temmuz günü, Resmi Gazete'de yayımlandı. Ayrıca Kanunun 6'ıncı maddesine göre marinalardan yaylalara kadar tesis kurulabilecek.

Gazeteci Murat Yetkin, hem köşesinden hem de Youtube kanalından konuya ilişkin detaylı bilgi verdi.

Yetkin, "Şimdi anlaşılan, yargı kararlarının çevresinden yasa değiştirilerek dolanarak, kıyı ve orman arazilerinin vatandaşların artık ücretsiz yararlanamayacağı şekilde turizm yatırımcılarına sunulması yoluna gidiliyor. Bu adımla Türkiye’nin kıyı ve orman arazilerinin yanı sıra, yaylalardan göllere bütün doğal alanları da turizm yatırımcılarının insafına bırakılıyor. Ve tabii yeni iş alanları bekleyen inşaatçıların. O arada Trakya, Ege ve Akdeniz’de AK Parti’den CHP’ye geçen belediyelerin hem yetkileri hem gelirleri tırpanlanmış oluyor. Türkiye henüz bu seri orman yangını felaketini atlatamamış haldeyken muhalefet partilerinin Anayasa Mahkemesine taşınmasında kamu yararı olduğuna inanıyorum." sözleriyle muhalefeti uyardı.

Yetkin'in, "Yangınlar sönmeden orman ve kıyılar yeni yağmaya açılıyor" başlıklı yazısı şöyle:

"Orman yangını sonrası otllerin yükseldiği Bodum, Gümüşlük sahili. Yeni yasa ormanlık arazide yapılaşma yetkisini Turizm Bakanlığı yetkisine bırakıyor.
Türkiye’nin canını yakan orman yangınları henüz söndürülmemişken Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan imzasıyla Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren bir kanun, kıyılar başta olma üzere orman alanlarındaki yapılaşma tasarrufunu Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkisine bırakıyor. Hangi alanların kapsama gireceği ise doğrudan Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek. Böylece daha Türkiye’nin canını yakan orman yangınları henüz söndürülmemişken orman arazilerinin Turizm Koruma ve Gelişim Bölgeleri adı altında turizm yatırımcılarına açılması, kıyıların halkın ücretsiz kullanımını zorlaştırıyor, belediyelerin yetki ve gelirleriyse tırpanlıyor.

Tesadüf bu ya, 7334 sayılı “Turizmi Teşvik Kanunu ile bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”, tam da orman yangınlarının başladığı 28 Temmuz 2021’de Resmî Gazetede yayınlandı. Kanunun 1’inci maddesi “d” fıkrasına göre, “Kültür ve Turizm gelişme Bölgeleri dışında kalsa bile” orman arazileri “kamu yararı” kapsamına alınarak turizm yatırımcılarına açılabilecek. “Yeri, mevkii ve sınırları Cumhurbaşkanı kararıyla tespit ve ilan” edilecek bu alanlardaki bütün devlet taşınmazları da turizm kapsamına alınabilecek.

Bu durumda sadece Tarım ve Orman Bakanlığı tasarrufundaki kıyı, göl, dağ gibi doğal alanlar değil, örneğin konumu otel ya da turizm tesisi kurmaya uygun olan Millî Eğitim Bakanlığından Millî Savunma Bakanlığına, İçişleri Bakanlığından Adalet Bakanlığına dek okul, konukevi, ya da müze gibi binaların Cumhurbaşkanlığı üzerine Kültür ve Turizm Bakanlığı tasarrufuna devri mümkün olabilecek.

Marinalardan yaylalara kadar

Kanunun 6’ıncı maddesine göreyse Millî Parklar içinde konaklama tesisi kurma yetkisi de Kültür ve Turizm Bakanlığına veriliyor. Ayrıca, tarım ve hayvancılığın içinde bulunduğu sıkıntıya karşı, mera, otlak, yayla gibi alanların da turizm tesisine dönüştürülmesi kapısı açılıyor. Yat limanı, marina gibi tesislerin ruhsatlandırma yetkileri de Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığından Kültür ve Turizm Bakanlığına devrediliyor.

Kanuna göre Turizm Gelişim Bölgelerindeki yatırımlar için artık “Çevresel Etki Değerlendirmesi” de aranmayacak. Kanun, “Kararı verilen yatırımlar hakkında, yatırımın gerçekleşmesi için alınması gereken tüm izin, onay ve ruhsatlar, ilgili kurumlarca başkaca hiçbir işleme gerek kalmaksızın on beş gün içinde verilir” diyor. Ruhsatlandırma işlemlerinde “Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı” ve “Akreditasyon Kurumu” söz sahibi olacak. Kulislerde daha şimdiden hükümet çevrelerinden kimlerin yakınlarının hazırlıklara başladığı konuşuluyor.

Bütün bu işlemlerde belediyeler neredeyse bütünüyle devre dışına çıkarılıyor. İstanbul, İzmir, Antalya başta olmak üzere ülkenin turizm merkezleri sayın illerde, Kapadokya gibi bölgelerde belediyelerin gelir kaynaklarının olumsuz etkilenmesi de kaçınılmaz görülüyor.

Bu düzenlemelerde kıyıları olan orman arazilerinde turizm tesisi kurma girişimlerinin yargıdan dönmesinin payı var.

Ayvalık örneği

Bu konuda Ayvalık örneği öne çıkan örneklerden. Ayvalık Adaları Tabiat Parkı ki deniz ve ormanın yanı sıra, sayılı jeolojik tabiat parkları arasındadır, 1995’te Milli Parklar kanununa göre belirlenmiş ve 2004 yılında da Uzun Vadeli Gelişme Planı onaylanmıştı. Ancak 2009 yılında Revizyon Planında halkın ücretsiz denize girebildiği koyların, Tabiat Parkının özelliğini bozacak şekilde kiralanabileceği anlaşılınca Ayvalıklılar karşı çıkmış. Uzun mücadelelerden sonra Danıştay 6’ıncı Dairesi itirazları haklı bularak Planı iptal etmişti. Tarım Bakanlığının buna rağmen açtığı ihale ise Ayvalık’taki çevreci girişimlerin, Demokrat Partili (DP) Belediye Başkanı Mesut Ergin’in de verdiği destekle başlattığı protestolar sonucu geri çekilmişti.

Şimdi anlaşılan, yargı kararlarının çevresinden yasa değiştirilerek dolanarak, kıyı ve orman arazilerinin vatandaşların artık ücretsiz yararlanamayacağı şekilde turizm yatırımcılarına sunulması yoluna gidiliyor. Bu adımla Türkiye’nin kıyı ve orman arazilerinin yanı sıra, yaylalardan göllere bütün doğal alanları da turizm yatırımcılarının insafına bırakılıyor. Ve tabii yeni iş alanları bekleyen inşaatçıların. O arada Trakya, Ege ve Akdeniz’de AK Parti’den CHP’ye geçen belediyelerin hem yetkileri hem gelirleri tırpanlanmış oluyor.

Türkiye henüz bu seri orman yangını felaketini atlatamamış haldeyken muhalefet partilerinin Anayasa Mahkemesine taşınmasında kamu yararı olduğuna inanıyorum."