MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuşuyor.

Saray ortağı MHP'nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulunuyor. Bahçeli, CHP'nin Antep'teki belediyeler çalıştayına dair yaptığı konuşmada CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'na yaptığı konuşmadan kaynaklı "devlet içinde devlet gibi davranmak" suçlamasında bulundu.

"CHP'li belediyeler özerk yönetim değildir" diyen Bahçeli, CHP'li belediyelerin yaptığı sosyal yardımlara da değinerek, "Nüfusun yüzde 54'ünün CHP'li belediyeler tarafından yönetildiğini vurgulamak potansiyel bir ayrımcılığın, devlet içinde devlet varmış gibi değerlendirme yapmanın şeklidir. Kılıçdaroğlu'nun ağzındaki bakla zehirlidir" ifadelerini kullandı.

Bahçeli'nin açıklamalarından satır başları şu şekilde:

İçinde yaşadığımız toplumda farklı çıkarları, farklı şartları paylaşmaktan bunlardan kaynaklanan sorunlara maruz kalmaktan doğan görüşler, düşünceler ve çözüm önerileri vardır. Olması da son derece tabii ve gereklidir. Takdir edeceğiniz üzere muhkem bir demokrasi kültürü bu yolla olacaktır. Demokrasinin var olabilmesi, işlevsellik kazanabilmesi, hak ettiği itibara kavuşabilmesi sözle değil öz ve içerik açısından benimsenmesiyle mümkündür.

Türk demokrasisine bu zaviyeden baktığımızda sağlıklı iktidar-muhalefet ilişkilerinin kurumsallaşmaması yatmaktadır. Partimiz yıllardan beri uzlaşma kültürünün eksikliğine vurgu yapmış, yeni bir siyaset anlayışının yerleşmesine önayak olmuştur

Cumhur İttifakı'nın gayesi yeni sistemin kökleşmesini temin etmek, siyasetteki katılıkları yumuşatarak kutuplaşmaları törpülemektir. MHP uzlaşma kültürüne sahip olmayan siyasi partilerin toplumsal huzursuzluğu derinleştirdiğine inanmaktadır. Türkiye'nin çok partili demokrasi tecrübesinde 75 yıl geride kalmıştır. 1946'dan 2021'e uzanan zor ve sancılı süreçte demokrasi ve siyasi etik tartışmaları sıcaklığını korumuştur.

İtiraf ile ifade edelim ki, Türk demokrasisinin 75 yıllık yolculuğunda güçlü temellere kavuşmasında önemli mesafe kat edilmiştir. Amacı ülkeye ve millete hizmet olan siyasetin ahlaki değerlerle bezenmesi bizim için mecburiyettir. Seçimlerin menfaat ve ihtiras yarışına dönüşmesi namuslu siyaset anlayışına dönüşmeyecektir. Vatandaşlarımızın aldatılması, umut tacirliğinin kamçılanması, halk dalkavukluğunun öne çıkması açıkça millet iradesine fesat karıştırmaktır. Bu milli irade gaspıdı

Gerçekte dürüstlük pahalı bir mülktür. Zillete düşmüş ucuz insanlarda asla bulunmayacaktır. CHP'nin 18-20 Haziran tarihinde düzenlenen belediye başkanları çalıştayı açılışında konuşan Kılıçdaroğlu yine baltayı taşa vurmuştur. 

‘CHP'Lİ BELEDİYELER ÖZERK YÖNETİM DEĞİLDİR’

Siyasi hıncına yenilen bu zatın ne sözü sözdür, ne siyaset anlayışı ülke ve millet yararınadır. Türkiye Cumhuriyeti egemenlik yetkilerini aracısız, doğrudan kullanmaktadır. CHP'li belediyeler özerk yönetim değildir. Nüfusun yüzde 54'ünün CHP'li belediyeler tarafından yönetildiğini vurgulamak potansiyel bir ayrımcılığın, devlet içinde devlet varmış gibi değerlendirme yapmanın şeklidir. Kılıçdaroğlu'nun ağzındaki bakla zehirlidir.

Kılıçdaroğlu 4 milyon 550 bin haneye ayni yardım, 1,5 milyon haneye nakdi yardım yaptıklarını, borcu olanların suyunu kesmediklerini, 150 milyondan fazla maske dağıttıklarını duyurmuştur. Kılıçdaroğlu, bildiğimiz kadarıyla hazine bulmadı, mirasa konmadı, darphane kurmadı. Faturayı da cebinden ödemedi. İhtiyaç sahiplerine ne verildiyse helali hoş olsun. Ortada övülecek bir şey yoktur, her belediye başkanı gereğini yapmıştır. Bu ayıplı bir siyasettir. Biz hangi Kılıçdaroğlu'nun sözüne itibar edelim?

Covid-19 boyunca yatağa aç girenlerden şikayet eden, yardım yapılmadığından bahseden Kılıçdaroğlu'na mı kulak verelim, yoksa 5 milyon haneye yardım yaptıklarını anlatan Kılıçdaroğlu'nu mu ciddiye alalım? Bu Kılıçdaroğlu'nun kaç yüzü vardır? Merkezi hükümetin ve diğer belediye yönetimlerinin desteklerini hesaba kattığınızda ekonomik zorlukların bütçe imkanınca göğüslendiği anlaşılacaktır. CHP yönetiminin sosyo-ekonomik iddiaları çürümüş olacaktır.

‘BİZ DEMİYORUZ Kİ HER ŞEY GÜLLÜK GÜLİSTANLIKTIR’

Biz demiyoruz ki her şey güllük gülistanlıktır. CHP yönetiminin söylediği gibi kötümser bir Türkiye tablosu söz konusu değildir. Bizim askıda ekmek kampanyamızı tenkit edenler, askıda fatura uygulamasına geçtiler. Yapanı alkışlarız. Millet için varız, millete hizmet aşkıyla doluyuz. Devletin kasası milletin kesesi üzerinde hiç kimsenin istismar düzeneği kurmasına göz yummayız. Sanatçılara yardım yapıldığı söylenmiştir, bunlar kimlerdir?

Kılıçdaroğlu'nun dost kataloğunda isimleri yazılı mıdır? Bu dost edebiyatının da suyu çıkmıştır. PKK'nın, FETÖ'nün, DHKP-C'nin, dış güçlerin sıralamadaki yeri neresidir. İktidara dostlarla değil, milletle ulaşılır. Terörist Demirtaş Kılıçdaroğlu'nun dostu mudur, Karayılan dost kategorisinde midir? Muharrem İnce dostlardan mıdır? Akşamları video çekip paylaşmak yerine, Zeki Müren'in Eski Dostlar şarkısını dinleyerek kendisini avutmasıdır.

‘BUGÜN DOST OLANIN, YARIN DÜŞMAN OLMAYACAĞI GARANTİ DEĞİLDİR’

“Bugün dost olanın, yarın düşman olmayacağı garanti değildir. Kılıçdaroğlu dost desin kıvransın, biz millet diyeceğiz. "Erken seçimi daha çok biz iktidara gelmek için değil, bu millet beladan kurtulsun diye istiyoruz" diyen Kılıçdaroğlu, belanın iptiladan, iptilanın da müpteladan geldiğini unutmasın. Türk milletinin rotasından şaşmayacağını, dost diye düşmana ganimet olmayacağını, zilletle pekişmiş kafasına iyice soksun. 

Adalet bir sonuç değil, kutlu bir yolculuktur. Kuvvetsiz adalet, adaletsiz kuvvet iki büyük felakettir. Geçmişimizin adaletli hükmü tertemiz misalleriyle doludur. Türk milleti adaletiyle sivrilmiş, böylece adından gururla bahsettirmiştir. Biz dikene su verenlerden olmayacağız. Devlet, duyguyla değil akılla yönetilir. Tehdit ne denli çetin, ne kadar derin olsa da devlet yönetimi adaletten kesinlikle taviz vermez, vermemelidir. Terörle ve bölücülükle mücadele de aynen böyle olmalıdır. Bu mücadelede başarının önündeki engellerden en önemlisi terörizmle bölücülük arasındaki ilişkiyi anlamakta güçlük yaşayan çevrelerin var olmasıdır.

“Türkiye üzerinde oyun kuranların, yine bölücülük üzerinden yürüdükleri, ihanete teşne olan azınlığın ağızlarına bal diye zehir sürerek devşirdikleri net olarak görüşmüştür. HDP'nin PKK'dan, PKK'nın HDP'den farkı olmadığı gerçeği gün gibi ortaya çıkacaktır. Anayasa Mahkemesi'nin davanın ilkini reddedip ikincisini kabul etmesi bize göre hayırlı bir gelişme, adaletin tecellisi açısından ümit vericidir. Açılmamak üzere kapatılmalıdır. Adalet hakimse terörizmin siyaset ayağı hiçbir ad altında açılmamak üzere kapatılmalıdır. Artık seçenek kalmamıştır, ya ihanet kazanacak ya da millet iradesi ihaneti kazıya kazıya kökünden atacak. 

‘KILIÇDAROĞLU, DEMOKRASİLERDE PARTİ KAPATMAK YANLIŞ DİYOR KUŞKUSUZ HALT EDİYOR’

Kılıçdaroğlu, demokrasilerde parti kapatmak yanlış diyor kuşkusuz halt ediyor. HDP'yi savunuyor, bölücülüğün avukatlığına utanmadan soyunuyor. HDP zaten parti marti değildir.

İzmir HDP İl Binası'na yapılan hunhar saldırı ve suikast elbette şiddetli bir provokasyon, alçak bir komplo olarak değerlendirilmelidir. HDP İl Binasına yapılan saldırıda süreci başka bir noktaya taşımıştır. Saldırganın ifade tutanağı uyanık bir şuurla analiz edildiğinde meczup olmadığı, tek başına hareket etmediği hemen fark edilecektir. Öyle bir gün seçilmiştir ki, binada tek bir HDP'li yönetici yoktur. Hatta planlı bir toplantıda iptal edilmiştir, tıpkı Ankara Garı patlamasında, Suruç Katliamı'nda olduğu gibi HDP'liler arazi olmuşlar, birden bire kayıplara karışmışlardır. 

'HDP'YE DİYORUM, EMPERYALİSTLERİN AĞINA DÜŞMEYİN'

İzmir HDP İl Binası'na yapılan saldırı alçak bir komplo olarak değerlendirilmelidir.

İzmir'deki cinayetin ardından Türkiye'ye pusu kurmak isteyen haydut devletler yok mudur? Kılıçdaroğlu kime hizmet etmektedir? Dış politikayı 180 derece değiştereceklerini söyleyenler, bunları duymuş mudur? HDP eş başkanları 'katil devlet' sloganları atan alçakları kimler doldurmuştur? Kılıçdaroğlu'na 'haydut devlet' kavramını yerleştiren bu işin neresindedir? Katil ithamları soysuzluktur. Deniz Poyraz'ın kim olduğunu ben söyleyim, PKK'nın kırsal katılım sorumlusu, PKK sempatizanlarını terör kamplarına sevk eden milis işbirlikçisidir. Köy, kasaba ve şehirlerde yalnız görülen kişileri örgüte devşirmeye çalışan terörist demektir. Bu milis işbirlikçinin babası ise, herkesi şok eden açıklamalarda bulunmıştıur. 'Deniz benim değil, Kürdistan'ın denizidir.' İzmir'in göbeğinde bir PKK'lıyı arayıp bulamayacağı propaganda imkanı bulmuştur.

Eli silahlı vaziyette dağlarda gezenler görüldüğü yerde indirilecek açık hedeflerdir ve çakalın asıl suretleridir. Suçsuz, günahsız Aybüke öğretmenimiz şehit edilirken nerelerdeydiniz? Hiç sesiniz çıkmış mıydı? Ya Eren Bülbül, ya Necmettin Öğretmeniniz, emzikli bebekleri hatırlayanız kaldı mı? Alayınıza millet adına soruyorum, Deniz Poyraz'a sahip çıktınız, bu milletin çocuklarına sahip çıkabildiniz mi?

"Kan içen vampirlere sırtınızı dönün, teröristlere şamarı indirin. Birileri Türk-Kürt çatışmasının düşünü kuruyorsa, bu düşten kabusla uyandırmak bizim için hayat memat meselesi olacaktır. Kılıçdaroğlu'na diyorum, yabancı dostlarının tuzağına düşme. HDP'ye diyorum, emparyalistlerin ağına düşmeyin. Set olacağız, bariyer olacağız, baraj olacağız, kale olacağız, sur olacağız, Plevne'deki direniş, Kocatepe'deki dirayet olacağız. Zilletin önünü keseceğiz, oyunlarını bozacağız.