HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Eski HDP Milletvekili Ayhan Bilgen ve AKP'ye yakın yazarlardan Abdülkadir Selvi'nin gündeme getirdiği 'yeni çözüm süreci' iddialarına yanıt veren Buldan, "Bugünlerde yeni bir şey konuşuluyor. Yeni bir çözüm süreci var mı yok mu diye herkes kulislerde bir laf attı ortaya... Lafı atanların da ortada ne çözüm süreci olduğuna dair belge var ne de izlenim var... Bu lafların içi boş. Bizim görebildiğimiz kadarıyla bir çözüm, iktidar içerisinde bir çözülme var. Fiyaskoya dönüşen inkar ve imha siyasetinin çözülme süreci var bu iktidarda" dedi.

'BİZ DE KENDİSİNİ BAKAN OLARAK GÖRMÜYORUZ'

Pervin Buldan, partisinin grup toplantısında “Tecrit siyasetine karşı özgürlüğü savunmak için Gemlik’e yürüyoruz" sloganıyla düzenlenen aralarında HDP'li vekillerin de bulunduğu yürüyüşe yönelik İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun sözlerini hatırlattı. Soylu'ya yanıt veren Buldan, "Engellenen Gemlik Yürüyüşü'nde de çözümsüzlüğün yarattığı tüm yıkımların ve kayıpların bir an önce son bulması için başlatıldığını herkes biliyor. Biri var ki, bu kumpasçıyı albümlerden, fotoğraflardan tanıyorsunuz. Çok rahatsız olduğunun farkındayız. Çözüm ihtimalinden bile korkan bir kişiden bahsediyorum. Çözüm olursa talan imparatorlukları çözecek, farkındayız. Hemen yalanlara sarıldığını gördük. Güya bizleri, milletvekili olarak görmediğini söyleyen bir zat var. Biz de kendisini bakan olarak görmüyoruz ve tanımıyoruz, ne olacak peki? Sen istesen de istemesen de bu ülkede 10 milyona yakın insan bizlere oy verdi, milletvekili seçti, parlamentoya gönderdi... Bir dahaki dönem çok daha güçlü geleceğiz, çok daha kalabalık geleceğiz. Bu da sana dert olsun! Bizim üzerimizden siyasi hesaplar yapmayı bırak. Asıl albümlerinin, suç ortaklığının hesabını nasıl vereceksin bunu düşün." ifadelerini kullandı.

Buldan, yürüyüş sırasında polise yumruk attığı gerekçesiyle DBP milletvekili Saliha Aydeniz'in dokunulmazlığının kaldırılması talebine ilişkin "Saliha Aydeniz başta olmak üzere dokunulmazlığın kaldırılması için jet hızıyla harekete geçtiler, bu da bir tür kumpas davası olarak önümüzde" şeklinde konuştu.

'İKTİDARIN BEKASI İÇİN TECRİT UYGULANIYOR'

Buldan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:

AKP-MHP iktidar bloğu diyor ki, yüz yıldır halklara büyük acılar ve yıkımlar yaşatan, inkarcı, imhacı ve tekçi sistem aynen devam etsin... Parlamentodaki bizim dışımızdaki muhalefete bakıyoruz, kriz ve çatışma üreten mevcut sistemi biraz restore edelim, dökülen yerlere sıva yapalım diyorlar. Biz de diyoruz ki bu bina çürük. O binanın kolonları çöküyor, o bina yapılırken malzemeden çalındı, temel sağlam atılmadı. Sizin neyle bu işi restore edeceğinizi anlamakta zorluk yaşıyoruz. Bu inkar ve restore siyasetleri topluma umut olabilir mi? Asla yapamaz... Binayı sağlam temeller üzerinde yeniden kurmadan, eşit hak ve temelli yeni bir toplumsal sözleşmeyi yapmadan yeni bir geleceğin olmayacağını herkes biliyor. Barış olmadan ortak geleceği nasıl kuracağız? Bu ülkenin en temel meselelerinden biri barışın yokluğudur. Uzun süredir iktidarından muhalefetine herkes bir Kürt meselesi yokmuş gibi davranmaya devam ediyor. Ciddiye ve samimiyet isteyen yüz yıllık bir meseleden, bir kördüğümden, uluslararası hakikatten bahsediyoruz. Çözme iradesi gösteremeyenler, yaşananlar acıların sorumlusudur.

İmralı tecriti neden var? Bu soruya kimin cevap vereceğini kestirmek zor. Bu soruya ne iktidar ne de bizim dışımızdaki muhalefet herhangi bir cevap veremiyor, verme cesaretini de gösteremiyor. İktidarın bekası için bir tecrit uygulandığını herkesin bilmesi gerekiyor. Çatışmalı süreci ve hukuksuzluk rejimini ayakta tutmak için İmralı tecritini devam ettirdiklerini hepimiz biliyoruz.

ÇÖZÜM SÜRECİ İDDİALARINA YANIT

Bugünlerde yeni bir şey konuşuluyor. Yeni bir çözüm süreci var mı yok mu diye herkes kulislerde bir laf attı ortaya... Lafı atanların da ortada ne çözüm süreci olduğuna dair belge var ne de izlenim var... Bu lafların içi boş. Bizim görebildiğimiz kadarıyla bir çözüm, iktidar içerisinde bir çözülme var. Fiyaskoya dönüşen inkar ve imha siyasetinin çözülme süreci var bu iktidarda. Sadece iktidar değil, bu meseleye ciddiyetle yaklaşmayan diğer siyasetler de çözülme aşamasına gelmiştir. Artık yolun sonuna gelindiğinin herkes farkında. Bu siyasetleri halk kesinlikle açacak ve denklem dışı bırakacak. Bu çok açık ve nettir. Büyük barış özlemi ve kalıcı çözüm iradesi bu topraklarda mutlaka kazanacaktır.

Savaşın yakıcı sonuçlarının değil, barışın yarattığı baharın konuşulacağı günlerle bu ülkenin insanlarını mutlaka buluşturacağız. HDP bunun en büyük teminatı ve sözüdür.

Sözümü var dedik, halklara ve inançlara eşit yurttaşlık sözümü var. Alevi kurumumun temsilcileriyle bir araya geldik. Alevi toplumunun yaşadığı sorunları tıpkı diğer halklar gibi bir bir masaya yatırdık. Birlikte mücadele konusundaki kararlılığımızı teyit ettik. Her gün ayrımcılığa ve adaletsizliğe uğradıkları tespitini yaptık. Her gün yeni sorunlarla karşı karşıya kalan halklardan bahsediyoruz. Kimlik ve inançları inkar eden sistem kırılma aşamasındadır. Farklılıkları tekleştirmeyi başaramadılar, başaramayacaklar.

'GAZETECİLERİ HAKİKATİN SESİNDEN KORKTUKLARI İÇİN CEZAEVİNE KOYDULAR'

Kobani kumpas davası, kapatma davası, Gezi davası bu iktidar tüm ülkeyle mahkemeliktir, davalıktır. En son Diyarbakır'da gazeteciler tutuklandı, hakikatin sesinden korktukları için tutuklanıp ceza evine kondular. İktidar bilsin ki hakikatin kalemini susturabilecek bir güç bu yer kürede icat edilmedi, siz de başaramayacaksınız. Bir yerde hukuksuzluk artıyorsa orada adalet çalınıyordur. Bunlar adalet saraylarından adaleti çaldılar, geriye bomboş binalar bıraktılar. HDP'nin varlığı ve mücadelesi gerçek adalet mücadelesidir. Yüreği adalete kavuşmak için yanıp tutuşan herkese seslenmek istiyorum. HDP'nin hak ve adalet mücadelesi var. Ülkenin her yerinde adalet diye haykıran yüz binler var. Birlikte, yan yana, omuz omuza adaletin kapısını birlikte açma zamanıdır.

EK BÜTÇE

Bu ülkede çocuklar yırtık ayakkabıları ile dolaşıyorsa, insanlar pazarlardan yiyecek topluyorsa, kaynaklar birileri tarafından çalınıyor demektir. Her 10 kişiden 9'u büyük geçim sıkıntısı çekiyorsa, sebep o 10 kişiden birini haksız zenginleşme ile ihya eden bir talan düzeni olduğundandır. Tüm bunun Türkiye kamuoyu, Türkiye toplumu tarafından iyi görünmesi gerekiyor. Bir başka hakikat ise yerli ve milli olduğunu söyleyen saray rejiminin, körfez sermayesi aracılığı ile yönetiliyor olmasıdır.

Dün Meclis'e ek bir bütçe getirdiler, bu bütçe aynı zamanda iflas bütçesidir, bu ülkenin iflas ettiğinin açık bir kanıtıdır. Bütçeleri 6 ayda çöktü. Savaşa, talana, saraya ve yandaşlara para yettiremedikleri için, talanı sürdüremedikleri için ek bütçe getirdiklerinin farkındayız. Emekçiye, işçiye, halka ek bir bütçe getirdiklerine dair bir şey yok. Bu gidişata hep birlikte yeter artık diyoruz. Emekçiler, üreticiler, işçiler, emekliler ve ezilenler olarak yan yana durursak, mücadelemizi birleştirirsek bu harami düzeni hep birlikte değişteceğimize inanıyoruz.