Umut Taştan

Şener, 3 yılını hapishanede geçirdikten sonra, hastalığının ileri bir seviyeye gelmesi sonucu elektronik kelepçe ve ev hapsi kararı ile tahliye edilmişti.

Cezaevinde kaldığı süre içerisinde hastalığına yönelik adımların atılmadığını, tedavilerin uygulanmadığını belirten Şener, basit bir kronik idrar yolu enfeksiyonu rahatsızlığının hızlı ilerleyen bir kansere dönüştüğünü belirtti.

2 Aralık'ta ameliyat olacak ve 4 organı alınacak Şener hakkında mahkeme 'kaçma şüphesi' gerekçesiyle polis nezareti ve ameliyat sonrası elektronik kelepçenin geri takılması kararı verdi.

Şener, yaşadığını tutuklanma, hastalığa yakalanışı ve sonrasında gerçekleşen olayları Toplumsal'a değerlendirdi.

Çağdaş Hukukçular Derneği davası da dahil olmak üzere bir çok davada tanık olarak yer alan Berk Ercan isimli şahsın ifadeleri ile tutuklandığını belirten Şener o süreci şu şekilde anlattı:

''Berk Ercan'ın itirafları ile oluşturulan dosyaya dahil edilmek için ben tutuklu olduğum dosyadan tahliye edildim. O süreçte Karabük Hapishanesi'ndeydim. Sonra hapishane çıkışında ayağım dışarıya basmadan tekrardan gözaltına alındım, hapishane içinde kelepçelendim ve Karabük'te İstanbul Vatan Emniyet'ten gelen polislere teslim edildim. Vatan Emniyeti'nde 8 gün tutuldum. O arada sağlık sorunlarım bilindiği halde şeker,su dahil de olmak üzere hiçbir ihtiyacım karşılanmadığı için, için hastalandım.''

Hastalığının belirtilerinin Şakran Kapalı Kadın Cezaevi'ne götürülmeden önce başladığını dile getiren Şener, Ağustos 2019'da hastalığının iyice belirgin hale geldiğini söyledi.

Çorum'da görülecek olan duruşmaya gittikten sonra dahada ağırlaştığını belirten Şener şu ifaleleri kullandı:
''Tutuklanıp Silivri'ye götürüldüğümde artık kanıma karışmış çok ciddi derecede bir enfeksiyon vardı. Üç hafta çok ağır şekilde antibiyotik tedavisi gördüm ama sonrasında ara ara kendini hissettiren bir şey olarak kaldı.

Daha sonrasında Şakran'a sürgün edildim. Yine o sürgün sürecinde aktif hale geldi. O arada dosyayla ilgili bir sürü hukuksuzluk yaşandı. Mükerrer dosya olduğu için, dosyaylarla oynandı, sağa sola aktarıldı. Benim dosyamda Çorum'da yargılandığım bir dosyayla birleştirildi.

Ağustos 2019'un hastalığım kendini iyice belli etmeye başladı. Sürekli karnım ağırıyor, ara sıra kanama sorunum oluyor. Ekim 2019'un başında Çorum'a mahkemeye götürüldüm. Orada çok insanlık dışı koşullarda tutuldum. Mahkemeden döndüğümde yine çok ağır hastalandım. Şikayetlerim dahada artmaya başladı.''

Hastalığın ilerlemesi ve ağrılarının artması sonucu sürekli dilekçe verdiğini, üroloji doktoruna görünmek istediğini ve gitmek istediği yerin kappüsün içinde bulunduğunu dile getiren Şener bu süreçlerde oyalandığını, çeşitli bahaneler ile bekletildiğini de belirten Şener, 3 dakikalık mesafe için bekletildiğini şu sözlerle dile getirdi:

''Şakran Kadın Kapalı Cezaevi'nde hastalar 15 gün sıra bekliyor, tutuklulara 'geçen hafta çıktın, bu hafta çıkamazsın' deniliyor. Aralık 2019'un başından itibaren sürekli dilekçe vermeye başladım ben 'üroloji doktoruna gitmek istiyorum diye. Götürülmek istediğim yer kampüsün içerisi, yürüyerek götürseler hapishaneden çıkınca 3 dakika sonra doktorun odasına ulaşabileceğim bir mesafe. Ertesi güne sevk verdiler ve beni götürdüler kampüsün içindeki üroloji doktoruna. Doktor ultrason cihazı bozuk, kan ve idrar tahlili dışında bir şey yapamayacağız dedi ve böylece kaldı.''

Bu süreçte 3 kez acile kaldırıldığını baygınlık geçirdiğini aktaran Şener, hem hastalığı hemde bu şekilde stres yaratan durumlarla uğraştığını belirtti. İlaçlarının verilmediğini söyleyen Şener sözlerine şu şekilde devam etti:
''Üç defa acile kaldırıldım çok yoğun kanamam olduğu için. Bir defasında da yarı baygın bir vaziyette kaldırıldım. Acildeki doktor ama ilaçlar getirilmedi. Beni kampüs içerisindeki hastaneler yüksek güvenlikli hapishanelere uygun şekilde inşa edilmiş olmasına rağmen kampüsün içerisinde beni bir serum takmak için yatağa kelepçelemeye, böyle işlemlere tabii tutmaya kalkıştılar. Her defasında böyle ciddi stres yaratan durumu dahada ağırlaştıran şeylerlede uğraşmak zorunda kaldık.''

Hijyenik olamayan koşullarda muayene edildiğini belirten Şener, o anları şu şekilde anlattı:
''Acile gidildiğinde 112 gelip alıyor. İlk ön muayene denen işlemi yapıyor ve bu işlem dışarıda yapıldığında çok normal bir işlem ama orada hapishanenin her türlü kantin malzemesinin, dışarıdan yeni gelen tutuklunun ve her türden insan geliyor zaten. O tür bir girişin yapıldığı yerde demir bankın üzerinde ilk muayeneyi yapıyorlar. O kadar pisliğin ortasında muayene ediyor ve damar yolu açıyorlar. Ben damar yoluna ihtiyaç olmadığını, benim böyle bir sorunum olmadığını dile getirdiğimde de 'prosedür böyle, o zaman koğuşuna geri dön' gibi böyle srtesi arttıran onlarca şey yaşandı.

Tüm işlemler tarife ile: Emar 5 dakika
Hapishane koşulları insanları hasta ediyor. Sağlam insan bile girdiğinde hasta oluyor. Benim gibi çok basit kronik idrar yolu enfeksiyonu hastalığı olan birisi idrar kesesi kanseri oluyor. Ama bunun dışında şöyle sorunlar da var. Her şeyi tarifeye bağlamışlar. Ne görüntülemesi yaptıracaksan yaptır emar çektirmek 5 dakika, süre dolunca hemen çıkartıyorlar. Bilgisayarlı, ilaçlı tomografi görüntülemesi 6 dakika. Tarifesi sabit bu yüzdende pek çok insanın sağlık sorununa dair doğru teşhis konulmuyor, tedavi de yapılmıyor. Bana da baştan savma bir tomografi yapıldı. Tomografinin ardından da 'parça alıp, biopsi göndermeye falan gerek yok. Zaten acilen ameliyata alınmak zorunda' dediler. Beni oradaki bu işle ilgili en üst basamak hastane olan Yeşilyurt Devlet Hastanesi'ne sevk ettiler.

Kısa sürede 2 ameliyat
Yeşilyurt Devlet Hastanesi'ne ilk götürüldüğümde doktorla ilk görüşmemde 'direk ameliyat hazırlıklarına başlayalım' dedi. Öncelikle 22 Ocak'ta sonrasında da düzgün görüntüleme yapılmadığı için, içeride parçalar kaldığı ve nerelere kadar serptiği belli olmadığı için 5 Mart'ta tekrar edildi. Çok kısa aralıkla 2 defa hapishane koşullarında ameliyat edildim. Bunun dışında kanserin tedavisine yönük bir tedavi hiç uygulanmadı. Basit bir ağrı kesici alabilmek gibi. Kanser ağrısını ağrı kesici ile durdurmaya çalışmak çok zor bir şey. Böylesi bir koşulu yaşattılar.

Hapishane ile hastane arası ring aracıyla 2 saat mesafede. Bir tedavi koşulunun bu şekilde sağlanması zaten mümkün değil. Çünkü ben oturamıyor, yatamıyor, hiçbir şekilde karnımı hareket ettiren bir hareket yapamıyordum. Bunu yapabilmemde zaten mümkün değil vücudumun tam ortası çünkü. Böyle çok ağır bir süreç oldu.

Pandemi de başlayınca, malum kemoterapi bağışıklık sistemini sıfırlıyor. Hem gidip getirilme koşulları hem de hapishanenin kenid koşulları eklenince benim hapishanede tedavi olma imkanım kalmadı adli tıpta zaten bu yönde rapor yazdı.''

'Hapishanede kalamaz, tedavisi burada mümkün değildir' diyen bir adli tıp raporu ile tahliye edildğini belirten Şener:
''Aynı zamanda hapishanede Didem Akman, kendi insanlık dışı koşullarının düzeltilmesi için o süreçte ölüm orucuna başlamıştı. Hapishane her ikimizi aynı anda kaldırabilecek durumda değildi. Zaten işkencesiyle şununla bununla fazlasıyla teşhir olmuş bir hapishane. Bizden hemen önce Mustafa Koçak'a yaptıkları işkence ile dünya zaten adlarını duydu onların. Kampüs hastanesinde ve hapistane revirinde bana bakan, ilgisiz davranan, sürecin bu duruma gelmesinde pay sahibi olan doktorların bir kısmı aynı zamanda Mustafa'ya işkence yaptıkları için teşhir edilen doktorlardır. Aynı aile hekimi kampüs içerisindeki bütün hapishanelere bakıyor. O müdahaleyi yapan Ali D. adlı dahiliye doktoru ve hapishanenin Aile Hekimi olarak adı geçen Ertem C. benim hastalığımın bu noktaya gelmesinde de bizzat pay sahibi olan insanlardır.

'Başımıza kalacak' düşüncesi ile tahliye ettiler
Bir zorunluluğun sonucu olarak, 'başımıza kalacak' diye düşündükleri için sadece sağlık durumu nedeyle kocaman kocaman yazarak mahkeme beni ev hapsi kararıyla tahliye etti. Elektronik kelepçe takıldı.
Kanser tedavisi gören bir insanın vücudunda dijital bir şey taşımasının doğru olmadığını, bunun iyi bir şey olmadığını tedavimi takip eden doktorların mahkemeye bildirmesine rağmen bunu yaptılar, elektronik kelepçe taktılar. Kemoterapi süreci bu kelepçe ile geçti.Ameliyat için hastane tekrar rapor yazmak zorunda kaldı, mahkeme tavrında ısrar ettiği için 'hastamız, robotik cerrrahi ile ameliyat olacak ve biz takma dişleri dahi çıkarttırıyoruz, ayağında bir kelepçenin bulunması ameliyat için uygun değildir' şeklinde rapor yazıldı.''

Şener 2 Ekim'de ameliyat olacak ve 4 organı alınıp yerine protez organ takılacak.

Ciddi bir ameliyat süreci geçireceğini ayağa kalkmasının aylar alacağını belirten Umut Şener, kelepçenin takılı olmadığı süreçte 'kaçma şüphesi' olacağı düşünülerek polis nezaretinde tutulacağını öğrendiğini belirtti.

Ameliyatın hemen ardından kelepçenin tekrar takılacağını söyleyen Şener sözlerine şöyle devam etti:
''Mahkeme, ameliyat için çıkarılmasına karar vermiş ama hemen peşine ameliyattan sonra tekrar takılmasına, kelepçenin bulunmadığı süre boyuncada firar etmesini önleyecek şekilde koluk nezaretinde diye bir karar yazmışlar. Bu kararı verdiler ama bana veya avukatıma tebliğ edilmiş bir karar yok. Biz bunu Denetimli Serbestlik Bürosu gelip çıkaracağı için aradılar ve onlardan öğrendik. Cuma gününden beri mahkemeye ulaşmaya çalışıyoruz. Hiçbir şekilde cevap alamadık ve bu kelepçenin bugün çıkarılması gerekiyor ve ben yarın hastaneye yatacağım.

Böyle bir karar Türkiye'de ilk
Böyle bir kararın Türkiye'de daha önce alındığını duyan olmamış, hiç verilmemiş bir karar. Nasıl infaz edileceği konusunda kimsenin bir fikri yok. Herhangi bir yerde, kendi öncelerindeki kitapta da bununla ilgili yazan Bir şey yok. Polis bana nasıl nezaret edecek? Ben bunu bilmiyorum, o polisinde bilmediğini düşünüyorum. Kimse de bir şey bilmiyor.Yaşanacak olası bir gerginliğin hesabını kim verecek, benim sağlığım ne olacak, aileme aylarca çektirilen eziyet ne olacak.

'Hastane hapsi' diye bir şey icat ettiler
Kendilerini aştılar 'hastane hapsi' diye Bir şey icat ettiler. Bunlar yetmemiş gibi denetimli serbestlik bürosuna 'hastane polisine de mutlaka bilgi verin' demişler.

Ben ömrü boyunca sonda ile yaşayacak bir insanım.Karnımdan böylesi bir ameliyattan sonra yürümeye başlamam, kaçacaksam eğer bu duruma gelebilmem aylar alır. Hani kaçacak olsam ben zaten kaçardım. Bunu kendileri de çok iyi biliyor, elektronik kelepçe kaçmayı önleyecek bir şey değil. Böyle olsaydı kadınlar öldürülmezdi. Adam ayağında eletronik kelepçe ile gitti kadını öldürdü.

Polis nezaretinde nasıl olacak?
1 Ekim'de hastaneye yatacağım. Kelepçeyi denetimli serbestlik bürosu çıkaracak. Bu da büyük bir hak ilhali aslında. Bu kelepçenin ameliyattan önce çıkarılması yönünde bir karar var ve bu karar onlara ulaştığı anda benim çıkarma hakkım vardı ama şu polis nezaretinin pratiğinin nasıl olacağını bilmediğimden ben gelin çıkarın dahi diyemedim.

Ben sakat kalacağım, bundan sonra bir sonda ile yaşayacağım. Biri birinden hesap soracaksa, biri birini suçlayacaksa o kişi benim. Tutukluluk süresi 2 yıl ben 3 yıl hapishanede kaldım. Kanserin tedavisine yönelik hiçbirşey yapılmadı. Hapishane dışına çıkabilince tadavi olanağına kavuştum ve o da bu koşullarda devam ediyor.''

'Ben kendimi tahliye olmuş gibi hissetmiyorum. Pratik karşılığına baktığımız zaman böyle bir şey yok' diyen Şener, yargılandığı davada hakkında adli kontrol tedbirleri uygulanan tek kişinin kendisi olduğunu dile getirdi:
''İşin saçma tarafı şurası Berk Ercan'ın itiraflarına dayanarak oluşturulan siyasi komplo dosyasında 'örgüt yöneticiliği' ile yargılanan arkadaşlarım bile benden 1 buçuk yıl önce tahliye oldular ve buna rağmmen o dosyada tek bir tutuklu yok, tutuklu olmasını geçtim hakkında çok daha basit adli kontrol tedbirleri uygulanan tek bir kişi bile yok. Neresinden baksak bu terazi tartmıyor.

Defalarca dile getirdik. Ben evde 65 yaş üstü kranik hastalıkları olan annem ve babamla birlikte yaşıyorum. Her hastane gittiğimde, sadece hastaneye gidebiliyor olmama rağmen hastaneden belge alıp o belgeyi denetimli serbestlik bütosuna götürmem gerekiyor. Kendim götüremediğim için birini bulup göndermem gerekiyor. Birini bulmam her defasında krize dönüşüyor. 5 iş günü içerisinde bu belgeyi ulaştırmam gerekiyor yoksa adli kontolü ihlalden tekrar tutuklama kararı verebiliyorlar.

Aylardır böyle yaşıyorum. Bu bir tahliye değil. Bu sadece 'öleceksende dışarıda öl, biz bulaşmayalım bu işe' kendilerini kenara atmanın bir yolu. Mahkeme zaten inanılmaz hukuksuz bir biçimde intikam hırsı ile devam ediyor.''