Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) yarın yapacağı kongresi ile isim ve program değişikliğine gidecek. 8. Kongre öncesinde bugün yayınlanan Birgün gazetesinde, “Umut ve Seçenek” başlıklı bir yazı kaleme alan Doğan Tılıç, partinin kendisine yeni bir rota çizeceğini belirtti. Tılıç partinin yeni adının da ‘Sosyalist Sol Partisi’ olmasının beklendiğini yazdı.

“Dış politikada ve içerideki en önemli meselelerimizden olan Kürt vatandaşlarla bir arada yaşama konusunda korkusuzca barış diyen bir ses olmaktan geçiyor…” diyen Tılıç’ın yazısının ilgili bölümü şöyle:

ÖDP, kendisine yeni bir isimle yeni bir rota çizeceği, “umut olacak bir seçenek yaratma” adımını resmen yarınki 8. Olağanüstü Kongre’siyle atıyor. Dünyanın her yerinde bir alt-üst oluş yaşanır, halklar ciddi saldırılarla karşı karşıya kalır ve Türkiye de bunlardan payına düşeni fazlasıyla alırken.

Bütün bir eğitim sistemi “dindar-kindar” nesil yetiştirmek için ana okullarından itibaren cendereye alınırken, toplumun tümüne ve devlet kurumlarına aynı dini elbiseyi giydirme çabaları Resmi Gazete’de şeri karar yayınlanmasına kadar vardı.

Devletin tepesinden “İslam bize göre hareket etmeyecek, biz İslama göre hareket edeceğiz” denilirken; İstiklal Marşı’nın Arapça okuyan üniversitelerimiz, “Tıbbi Konularda Fetva Verme Metodolojisi”nin tartışıldığı “bilimsel” sempozyumlarımız da oldu.

Hoş, bütün bunlar olurken namazdan oruçtan gittikçe uzaklaşan bir toplum olmaya da başladık ama, yine de “umut olacak bir seçenek” yaratmanın artık en önemli koşullarından biri tavizsiz, radikal bir laiklik oldu. İnançlara saygının da gereği olan bir laiklik!

Tıpkı dünyanın başka yerlerinde olduğu gibi, Türkiye’de de, toplumun farklı kesimleri arasında, çevreden toplumsal cinsiyet eşitliğine ve hayvan haklarına kadar değişik konuları önceleyen güçlü direniş hareketleri gelişiyor. Her türlü baskıya karşın sinmeyen ve oldukça cesur, militan biçimler kazanarak yükselen bu muhalefet hareketleri, ne yazık ki çatısı altında bütünleşebileceği bir örgütsel yapı bulabilmiş değil.

“Umut olabilecek bir seçenek” yaratabilmek; bu toplumsal muhalefet hareketlerinin buluşabildiği, aynı yönde ilerleyen sol çevreleri bir araya getirebilen bir yapıyı kurabilmekten geçiyor… Solun en fazla tekrar edip durduğu ancak içi epeyce de boşaltılan “birlik” kavramının hakkını verebilmekten geçiyor… Birliğin “aynılık” olmadığını, “aynılık” varsa “birlik”e zaten gerek olmadığını kavramaktan ve farklılıklara saygı duyarak onları bir arada tutabilmekten geçiyor…

Dış politikada ve içerideki en önemli meselelerimizden olan Kürt vatandaşlarla bir arada yaşama konusunda korkusuzca barış diyen bir ses olmaktan geçiyor…
“Umut olacak bir seçenek” yaratmak; biraz da Azerilerin “Dünyanın en gözəl şüarı” dedikleri ve matematiksel olarak da ispatladıkları formüllerini uygulamaktan geçiyor: “Yükselip birleşmektense, birleşip yükselmek daha iyidir. / Matematikte olduğu gibi. 2³+4³=72 (2+4)³=216”

Vatandaşların, özellikle de gençlerin, zorbalıktan ve işsizlikten bunalarak kaçacak yer aradıkları koşullarda, “umut” olabilmek; kamucu bir çizgiyi militanca savunmaktan; hayatın her alanında yaşanan sorunları saptamaktan ve fakat bunları söylemekle yetinmeyip onlara yine hayatın içinde çözümler üretip uygulamaktan; emeğin ucuzlatılarak piyasaya sürülmesine ve ülkenin tüm birikiminin emperyalizme peşkeş çekilmesine militanca karşı çıkabilmekten geçiyor.

Sağ siyasetin hedef tahtasına oturttuğu göçmenler; kadınlar, eşcinseller ve ötekileştirilip aşağılanan bütün kimliklerle – toplumun önemli bir kesiminin tepkisini çekme pahasına – birlikte olabilmekten geçiyor.

Umut olabilmek, yaşanılan hayatın içinde “örnek iyi insanlar” olarak öne çıkmaktan, savunduğunuz sosyalizmin her şeyden önce bir “ahlak” olduğunu içselleştirmekten, hep bana diyen değil de “nimet paylaşımında kendisini en sona külfet paylaşımında en başa yazan önderler” olmaktan geçiyor.

Yarından sonra yollarına Sosyalist Sol Partisi olarak devam etmesi beklenen ÖDP’liler, bunları yapabildiklerinde “umut olacak bir seçenek”ten çok daha fazlası olacaktır!

> Toplumsal'ın son röportajını izlediniz mi: