CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu; bir saray iktidarının Türkiye'nin sorunlarını çözemeyeceğini belirterek erken seçim için referandum önerdi. Kılıçdaroğlu, "Açıklama yapıyorlar; ‘Efendim yeni bir anayasa yapacağız.’ Eee ne olacak? 'Eğer bize destek vermezlerse referanduma gideceğiz.’ Parlamento vesayet altındayken anayasa mı yapılır? Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı makamında oturan partinin siyasi partileri, liderlerini tehdit etmemesi lazım. Tehdidin olduğu bir yerde anayasa mı yapılır? Eğer sen halkın hakemliğini istiyorsan, referandum istiyorsan, gel kardeşim, koyalım sandığı millete soralım ‘Erken seçim istiyor musun istemiyor musun?’ İstiyorsa erken seçime gidelim. Bu kadar açık bu kadar net" dedi.

Kemal Kılıçdaroğlu, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun "Bir siyasetçinin Sedat Peker'den her ay 10 bin dolar aldığı" açıklamasıyla ilgili olarak da "Erdoğan, İçişleri Bakanı’nı çağırıp 'Kim bu rezil adam, kim bu mafyaya teslim olan adam' diye soruyor mu? Sormuyor. Cumhurbaşkanlığı koltuğunu işgal eden zat, o kişiyi çağırıp hesabını sormuyorsa o işe ortak demektir" diye konuştu.

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından düzenlenen Ataköy-Olimpiyat Metro Hattı, Bahariye ve Masko İstasyonları Açılış Töreni'ne katıldı. Kendisinden önce konuşan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun "Sorunlarımız var" dediğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Sayın başkan sadece sizin sorunlarınız yok. Türkiye’nin çok önemli sorunları var" dedi.

Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

Var olan iktidar Türkiye'nin sorunlarını çözemez. Çok açık, çok net söylüyorum. Bir saray iktidarı Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin sorunlarını asla ve asla çözemez. Niye çözemez? Sorunların kaynağı olan bir iktidar sorun çözme kapasitesini yitirmiş demektir. O nedenle ısrarla söylüyorum. Ülkenizi seviyorsanız sorunlar daha fazla büyümesin. Her geçen gün vatandaşın sırtına yüklenen yük büyüyor. Vatandaş buna tahammül edemiyor. Demokrasilerde bu bağlamda yapılacak iş halkın hakemliğine başvurmaktır. Halkın hakemliği nedir, sandığı koyacaksın. Efendim açıklama yapıyorlar; ‘Efendim yeni bir anayasa yapacağız’ Eee ne olacak? 'Eğer bize destek vermezlerse referanduma gideceğiz.’

Eğer sen halkın hakemliğini istiyorsan, referandum istiyorsan, gel kardeşim, koyalım sandığı millete soralım ‘Erken seçim istiyor musun istemiyor musun?’ İstiyorsa erken seçime gidelim. Bu kadar açık bu kadar net. Milletten korkulmaz. Anayasa değişiklikleri sıradan değişiklikler değildir. Anayasa değişiklikleri için önce uygun ortam olması lazım. Sivil darbe dönemlerinde, askeri darbe dönemlerinde anayasalar yapılmaz. Zaten o dönemlerde anayasa yapıldığı içindir ki Türkiye bu halde.

'TEHDİDİN OLDUĞU BİR YERDE ANAYASA MI YAPILIR?'

Anayasaların yapılmasındaki iklim toplumsal uzlaşmaya bağlıdır. Kimsenin kimseyi suçlayamadığı, ama her düşüncenin özgürce ifade edildiği bir ortamda anayasa hazırlanır. Bir sivil darbe döneminde ‘Gelin anayasayı yapalım, biz oturduk beraber yaptık. Siz de gelin bize destek verin.’ Hangi desteği. Arzumuz nedir? Türkiye’nin normalleşmesi, huzura kavuşması lazım. Türkiye’nin kavga ortamından süratle çıkması lazım. Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı makamında oturan partinin siyasi partileri, liderlerini tehdit etmemesi lazım. Tehdidin olduğu bir yerde anayasa mı yapılır? Demokrasi hepimiz için. Benim gibi düşünmeyen insan da düşüncesini açıkça ifade edebilmeli. Benim gibi düşünmeyen insanın ağzına bandı çekip veya yargı aracılığıyla tehdit edip, hapishanelere atıp, tutuklayıp gözaltına alıp. Bütün bunlar olurken ‘beyler gelin anayasa yapalım.’ Hangi anayasa kimin anayasası? Halkın anayasası olacak. Halkın destek verdiği bir anayasa olacak. Özgür bir ortamda yapılacak anayasalar. Parlamento vesayet altındayken anayasa mı yapılır? İki partinin vesayeti altında parlamento.

'HESAP SORMUYORSA O İŞE ORTAK DEMEKTİR'
Kılıçdaroğlu, konuşmasında; İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından dile getirilen "Mafyadan her ay 10 bin dolar rüşvet alan siyasetçi" konusuna da değinerek şunları söyledi:

Yolsuzluk yapıyor kişi. Söylüyor. İçişleri Bakanı söylüyor. Bu ülkenin İçişleri Bakanı diyor ki ‘bir siyasetçiye her ay 10 bin dolar rüşvet veriyor.’ Kim veriyor? Mafya veriyor. ‘Araştıralım bunu’ diyoruz. ‘Araştırmayın bunu’ deniyor. Bu ne demektir? Siyasetin mafyanın emrine girmesi demektir.

'BEN MERAK EDİYORUM KİM BU ADAM?'

Bir mafya bir siyasetçiyi her ay 10 bin dolarla besliyorsa orada demokrasi olmaz, orada, insan hakları olmaz. Temiz toplum istiyoruz. Ahlaklı toplum istiyoruz. Düzgün toplum istiyoruz. Ahlaklı siyaset. Mafyadan her ay 10 bin dolar rüşvet alan adamın olduğu bir ülkede hangi temizlikten söz edeceğiz. Hala merak ediyorum. Ayda 10 bin dolar rüşvet kim tarafından dillendiriliyor? İçişleri Bakanı tarafından. Ben değil, halk değil mafya da değil. Ben merak ediyorum kim bu adam?

“ERDĞAN, ‘KİM BU REZİL ADAM’ DİYE SORUYOR MU?”

Erdoğan, İçişleri Bakanı’nı çağırıp 'Kim bu rezil adam, kim bu mafyaya teslim olan adam? Diye soruyor mu, sormuyor. Böyle bir şey duydunuz mu? Bir ülkenin cumhurbaşkanı kendi atadığı bakanın söylediği bir siyasetçiye 10 bin dolar verildiğini duyduğu anda ne yapar? Temiz adamsa, ahlaklı adamsa İçişleri Bakanı’nı çağırıp ‘Kim bu adam? Böyle bir adamın siyasette yeri yoktur’ demesi lazım.

Milletvekiliyse parlamentonun derhal harekete geçmesi lazım. Nerede? Özellikle AKP ve MHP’ye oy veren saygıdeğer vatandaşlarımıza sesleniyorum. Ahlak hepimiz için temel bir kuraldır. Rüşvetçinin, rüşvet alanların TBMM çatısı altında yeri yoktur, olmamalıdır. Eğer bir kişi, en tepede oturan kişi, yani Cumhurbaşkanlığı koltuğunu işgal eden zat, o kişiyi çağırıp hesabını sormuyorsa o işe ortak demektir. Bu ne anlama gelir? Devletin mafyaya teslim edilmesi anlamına gelir. Ben buna tahammül edemiyorum. Aklı olan, ahlakı olan, vicdanı olan hiçbir vatandaşın da buna tahammül ettiğini düşünmüyorum.

'DİLEKÇEYİ VERDİK, NE OLDU, TIK YOK'

Yine çağrı yapıyorum iki kişiye. Bir; TBMM Başkanı’na bütün CHP milletvekilleri olarak dilekçe verdik. TBMM’nin itibarını koru kardeşim. Bu işin sorumlusu sensin. Çağır İçişleri Bakanı’nı, 10 bin dolar rüşvet alan siyasetçi kimdir, sor kendisine. Dilekçeyi verdik. Ne oldu. Tık yok. İkinci sorumlu kimdir? İçişleri Bakanı'nı o koltuğa atayan o kişi, yani Erdoğan. Niye çağırıp sormuyorsun ya? Hangi gerekçe ile çağırıp sormuyorsun? Ben söylemiyorum, manav söylemiyor simitçi söylemiyor, kasap söylemiyor, apartman görevlisi söylemiyor, KOBİ’ci söylemiyor. Söyleyen kim? Devletin bütün bilgilerine sahip olan içişleri bakanı söylüyor. Sıradan bir insan söylemiyor İçişleri Bakanı kolay kolay bir siyasetçiye her ay 10 bin dolar para veriliyor diyemez. Bunu dediği anda elinde bilgiler vardır, doküman vardır. Nasıl sorulmaz ya devleti çürütmeye kimin ne hakkı var. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kirletmeye kimsenin hakkı da yoktur yetkisi de yoktur."

'ÖNÜNE ENGELLER ÇIKARILIYOR, TEHDİT EDİLİYOR'
Kılıçdaroğlu, başta İstanbul Büyükşehir Belediyesi olmak üzere CHP'li belediyelerin karşılarına çıkarılan engellemelere, tehditlere rağmen hiçbir ayrım gözetmeksizin halka hizmet götürdüğünü, çalışanın hakkını ödediğini anlattı. Ekrem İmamoğlu'nun da zaman zaman önüne engeller çıkarıldığını, yargı yoluyla, denetimler yoluyla tehdit edildiğini belirten Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

Ama bunlar bizi yıldırır mı, asla yıldıramaz. Çünkü biz Cumhuriyet Halk Partisi’yiz. Çünkü bizim dokularımızda Kuvayı Milliye’nin ruhu vardır. Böyle gideriz, böyle yürürüz. Başkan ifade etti, ben de not ettim. Aynı anda 10 metro hattının yapımını üstlenen dünyada başka bir büyükşehir belediyesi yok. Büyük bir metropol, güçlü bir metropol. Kaynak yetersizliğine rağmen aynı anda 10 metro inşaatını üstlenen dünyada tek metropol. Bununla ne yapacağız? Bununla gurur duyacağız. Var olan kaynakları en verimli şekilde kullanıyor başkan. Ne için? İstanbullular için. İnsanlar çalıştıkları ve yaşadıkları yer arasındaki ulaşımı daha sağlıklı yapabilsinler diye.

'1 MİLYON 600 BİN HANEYE SOSYAL YARDIM YAPILIYOR'

Aynı zamanda 1 milyon 600 bin haneye sosyal yardım yapılıyor. Bu da metropoller içinde dünyadaki bir rekor. Aynı anda 10 metro yapıp aynı anda 1 milyon 600 bin haneye sosyal yardım götüreceksiniz. Bunun maliyeti de 1 milyar 200 milyon lira. Ne diyorlardı: ‘Sakın ha CHP’li belediyelere oy vermeyin.’ Niçin? ‘Gelirlerse sosyal yardımları keserler.’ Ne oldu? Tam tersi oldu. Bizim insani duygularımızı bilmiyorlardı ve istismar ediyorlardı. Bu tablo tersyüz edildi, tuzla buz oldu. 63 bin 186 öğrenciye de burs veriliyor. Yıllar yılı ne propagandası yapıldı. ‘Efendim öğrencilere burs verecekti de CHP Anayasa Mahkemesi’ne götürdü, belediyelerin burs vermesini engelledi.’ Hayır efendim. Belediyeler bunu yapabilirler. Hiçbir engel yok. Başkan, bu konuda da bir soruşturma geçirebilirsin. 10 milyon metrekarelik yeşil alan yaratıldı. İstanbul’un en çok ihtiyacı olan şeydi yeşil alan. Yeşil alanların neredeyse tamamını beton ormanlarına döndürdüler. Ama başkanımız kararlı. ‘Bu güzel kentin güzel insanlarına yeşil alanlar yakışır’ dedi. Çocuklar orada oynayabilmeli, yaşlılar orada oturabilmeli, insanlar oralarda nefes alabilmeli. Başka amaçlar için ayrılmış 4 milyon metrekarelik alanı da ayrıca yeşil alanlara kattı. Yalnızca bunlar yapılmıyor. Başkan da söyledi.

'4 MİLYAR 200 MİLYON LİRALIK TASARRUF YAPTI'

İsrafa ve savurganlığa son verilmesi çok ama çok önemlidir. İnançlarımızda ‘İsraf haramdır’ diyor. Ama israf batağı içindeler. Bütün bunlar yapılırken 4 milyar 200 milyon liralık tasarruf yaptı Büyükşehir Belediye başkanımız. Yapmayabilirdi, aynı israfa devem edebilirdi, aynı debdebe devam edebilirdi. Ama hayır dedi. ‘Benim İstanbullulara bir borcum var’ dedi. Kul hakkı yemem, yedirmem dedi. 4 milyar 200 milyon liralık tasarruf yaptı. Bu tasarrufu yapıyor ki aynı anda 10 metronun inşaatını yapabiliyor. Aynı zamanda bir şey daha yapıyoruz. Hiç kimsenin kimliğiyle, inancıyla, yaşam tarzıyla uğraşmıyoruz. Herkesin kimliği, yaşam tarzı, inancı başımızın üstüne. ‘Efendim bize oy veren mahallelere daha hizmet götürelim, vermeyenlere götürmeyelim’ Bu anlayış da eski anlayıştır. Bu anlayışı da yerle bir ettik. Oy versin vermesin hiç fark etmez madem İstanbul’da yaşıyor herkese eşit hizmet götürülecek. Ama yoksul mahallelere pozitif ayrımcılık yapacağız. Onları kentin imkanlarında yararlanmak durumundadır.

KILIÇDAROĞLU’NDAN 'ÜCRETSİZ YOLCULUK' TALEBİ
Açılışı yapılan hattın güzel bir hizmet olduğunun altını çizen Kılıçdaroğlu, konuşmasını şu sözlerle tamamladı:

Sayın Başkan, sizi ve ekibinizi yürekten kutluyorum. Sizden bir isteğim var: Bu hattı da yine belli bir süre; 10 gün mü olur, 15 gün mü olur, 1 hafta mı olur, ücretsiz yaparsanız, vatandaşın da ayağı alışmış olur. Bunu yaparsanız, çok mutlu olurum. Biliyorum bunu yaptığınızda, yine diyecekler, ‘Vay elini arkaya attın; soruşturma. Vay efendim şunu yaptın; soruşturma. Vay efendim neden şu kadar gün bedava yaptın; yine soruşturma olacak. Bunların hepsi, vız gelir tırıs gider. İnandığın yolda devam et Sayın Başkan, inandığın yolda devam et. Ölçümüz nedir? Ölçümüz şudur arkadaşlar: Boğazdan aşağı haram lokma inmeyecek; bitti. Temel ölçümüz budur. Gerisinin hiçbir önemi yok. (ANKA)