CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 'helalleşme' çıkışına açıklık getirerek, "Helalleşmenin özünde gelecek var" yorumunda bulundu. Kılıçdaroğlu, "Siyaset çok kutuplaştı, yan yana geldiğimizde birbirimizin yüzüne bakamayacak duruma geliyoruz" dedi.

Muharrem Sarıkaya'nın moderatörlüğünde Habertürk TV'de gazetecilerin sorularını yanıtlayan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye'de siyasetin çok fazla kutuplaştığını belirterek, "Yan yana geldiğimizde birbirimizin yüzüne bakamayacak duruma geliyoruz" dedi.

ERDOĞAN'A 'BAŞÖRÜTÜSÜ' YANITI 
Kendisine ''Sen önce benim başörtülü bacılarımla helalleş'' diyen AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a yanıt veren Kılıçdaroğlu, ''İlk başörtüsü yasağının doğru olmadığını hayatımın her alanında dillendirdim. Onların acılarını anlamalıyız. Aynı tabloların yaşanmaması için gelecekte iyi bir vizyon belirlemeliyiz'' diye konuştu.

Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

Benim CHP'ye mesafeli olan kesimlerle yaptığım toplantıların sonunda pek çok kişi 'helalleşmemiz lazım' diye güzel temennilerde bulundular. Ben bunu kamuoyuna açık toplantılarda da dillendirdim. Birbirimizi anlamamız gerektiğini, oturup konuşmamız gerektiğini ifade ettim. Kavram biraz benden çok, benim dışımda CHP'ye mesafeli olan kesimlerin dillendirdikleri kavramdı. Güzel bir kavram aslında. Barış, sevgi, hoşgörüye çağrı yapan bir kavram.

Pek çok çevreyle yanyana geldik, konuştuk. Bir televizyon programında ifade ettim, bir gazetede manşet oldu. Benim yaptığım video geniş kitleler tarafından paylaşılınca birdenbire öne çıktı. Biz düşüncelerimizi oturup tartışırız, konuşuruz. Yaptığımız çağrı Türkiye ve insanımız açısından son derece değerli. Varolan sorunlara önyargıyla yaklaşıyoruz, önyargılardan kurtulabilirsek çok güzel şeyler yapabiliriz. Farklı düşünceleri biraraya gelerek tartışabiliriz.

'HAKSIZLIK KARŞISINA TARAFINA BAKMADAN TAVIR ALMAMIZ GEREK'

Roboski'yi ve diğerlerini söyledim. Diyarbakır hapishanesindeki işkenceler, 28 Şubat mağdurları diyorsunuz, daha sonra 28 Şubatçıların yargılanması sağlayan FETÖ organizasyonu var. Onlara da yapılan yanlış olduğuna inanıyorum. Bir kişiye haksızlık yapıldığı zaman bizden olup olmadığına, benim yanımda olup olmadığına bakmaksızın haksızlık karşısında net tavır takınmamız lazım.Bir ortak payda oluşturmalıyız. Bir kişi mağdursa yanına gidelim, oturalım, konuşalım, sorunu çözelim.

15 Temmuz'dan hemen sonra bir telefon geldi, 1 hafta geçmiş. Kadın öğretmen Ankara'da gözaltına alınmış. Kadın yeni doğum yapmış. Ben o çocuğun anne sütü emmesi gerektiğini söyledim, 'hayır yapmayız' dediler ve beni FETÖ'cü olarak suçladılar. Bu çocuğun anne sütüne ihtiyacı var. Zaten nezarette kalmayacak bu çocuk. Bunun için mücadele ettikten sonra gerçekleşti bu. Ben bu kadını hiç görmedim. Bir haksızlık var mı? Evet vardı. Geleceğe bakacağız, benzer bir hak ihlali olmasın diye mücadele edeceğiz.

Siyaset kutuplaştı, birbirimize farklı gözlerle bakmaya başladık. Neredeyse yanyana geldiğimizde birbirimizin yüzüne bakamayacak pozisyon içine giriyoruz. Zaten bu toplum ekonomi, aile hayatı, işsizlikte sorunlar yaşıyor. Sorunları çözmek yerine birbirimize önyargı ile bakıp, suçlamanın anlamı yok. Türkiye'nin buradan çıkması lazım. Hep beraber sakince oturup 'Bu sorunu nasıl çözeriz' dememiz lazım. Geleceğe bakmamız lazım, helalleşmenin özünde gelecek var. Oturalım, tartışalım. Nasıl düzeltebiliriz? Önyargıları kırdığımız andan itibaren farklı bir Türkiye, farklı bir anlayış. Yunus'un dediği gibi sevgiyle...

'HELALLEŞME İLE HUKUKU KARIŞTIRDILAR'

Mücadele dün başörtüsüydü belki önümüzdeki gün başka bir şey çıkar önümüze. İnsanların hatalarından ders çıkarması lazım. Bunun yolu oturmak, konuşmak, istişare etmek, danışmak. Her yaptığımız doğru mudur? Hayır, öyle bir kural yok. Hata insana özgü bir kavramdır. Çünkü biz aklımızla hareket ederiz, bizim dışımızdaki canlılar duygularıyla ön sezileriyle hareket eder. Tanrı'nın bize verdiği sorgulamak gibi bir yetimiz var.

Yanlış mahkeme kararları da verilebilir, insanlar mağdur olabilir. Güneydoğu'da hastaneyi basmaları. Kadıncağız adalet diye bekliyor. İnsanın içi eziliyor. Bir kadın oğulları gitmiş, kocası hastanenin içinde tüple öldürülüyor. Bununla ilgili dava açılamıyor, davaya gizlilik kararı koyuluyor. Demeliyiz ki burada adalet olmalı, bir hak teslim edilebilmeli. Helalleşme ile hukuku da karıştırdılar. Hukuk ayrı ama helalleşme biraz daha farklı. Helalleşme kucaklaşma, sevgiyi egemen kılmadır. Böyle bakmamız gerekiyor.

'KADINA YÖNELİK ŞİDDETTE HİÇBİR İNDİRİM OLMAYACAK'

Kadına yönelik şiddetin arttığını hepimiz biliyoruz. Bunun toplumsal, sosyolojik nedenlerine bakmak, araştırmak gerekir. O da akademik dünyanın konusu, bu konuda çok çalışma var. Kadına yönelik şiddet konusunda siyasetçilerin çok duyarlı olması lazım. Siyasiler var olan yasalar karşısında, 'o gün kravat taktı, hakime saygı gösterdi, iyi halden yararlandı, düşük cezadan kurtuldu' bu doğru değil. Bunu kesinlikle bitirmemiz gerekiyor. Hiçbir indirim olmayacak, en ağır şekilde cezalandırılacak. Geçen İstanbul'da öldürülen bir kızcağız vardı. İşine giden kızı elinize alıp kılıçla öldürüyorsunuz. Anne perişan, nişanlısı perişan, baba perişan, hepimiz üzgünüz. Bunun telafisi mümkün değil ama bu tür olaylara yol açan ortamı sonlandırmamız gerekiyor. Burada görev ağırlıklı olarak siyasetçilere düşüyor. Toplumsal barışı sağlamak, kullanacağımız dile özen göstermek. Bütün bunları yapmak mümkün.

Bir, Yargıtay'da bununla ilgili özel bir dairenin kurulması istiyoruz. İki, bu konuda özel mahkemelerin olmasını istiyoruz. Üç, aile içinde çatışma olduğu zaman olay karakola intikal ettiğinde, en az bir kadın polisin olduğu ekip tarafından olayın irdelenmesini, çözülmesini istiyoruz. Kadına yönelik şiddet buralarda görülmeli. Bunu yapmak istiyoruz. Elbette bu yapılabilir. Bu davalara bakıldığında, bizim içtihat dediğimiz benzer olaylar karşısında karar verilmesi gibi bir sonucu da ortaya çıkaracaktır.

CHP'li aydınlar diye özel tanım bildiğim kadarıyla yok. Aydın olarak tanımladığımız kişiler doğal olarak bizi eleştirebilirler, bunları saygıyla karşılamak gerekiyor. Acaba söylediklerimiz doğru mu, buradan yola çıkarak bazı sorular hazırladım. Mesela, bu ülkenin insanlarının helalleşmeye ihtiyacı var mı? Bana göre var. Bu ülkenin insanları toplumsal vasatlıktan kurtulmalı mı, elbette kurtulmalı, daha ciddi bir entelektüel seviyeyi yakalayabilmeliyiz. Birbirimizi saygı ve ölçülü eleştirebilmeliyiz. Önyargılarımızdan kurtulabilecek miyiz? Kurtulabilirsek emin olun çok şeyi çözmüş olacağız.

Buralardan kurtulup, daha derinlikli bir çerçeve içinde olayı alıp, analiz edebiliyor muyuz? Buna da ihtiyacımız var. Benim şahsi kanaatim önyargıların tutsağı olursanız marjinale sürüklenmiş olursunuz, tutsağı olmazsanız oturup tartışabilirsiniz, sorunları sağlıklı olarak analiz edebilirsiniz. İnsanlar yaptıkları hataları kabul edebiliyorlarsa aslında bu bir erdemdir. Hatayı görüyorsunuz, yanlış olduğu pek çok çevre tarafından ifade ediliyor, siz de kabul ediyorsanız hatadan dönmek erdemdir. Olağanüstü gelecek perspektifi çizmemiz gerekir. Geçmişe takılıp, kalma değil helalleşme. Acısı ve tatlısıyla pek çok olay yaşadık. Önceki yüzyılda bu ülkede gencecik çocuklar idam edildi, başbakanlar, bakanlar idam edildi. Darbeler oldu, bütün bunları yaşadık, istiyoruz ki çocuklarımız böyle acılar yaşamasın. Çocuklarımıza güzel bir Türkiye bırakabilirsek olağanüstü olacak.

Bu ülkede acıların yaşanmasını istemiyorum, insanların bir arada özgürce tartışmalarını istiyorum. Bütün isteğim çocuklarımıza güzel bir yüzyıl bırakalım. Yaşanan acılardan ders çıkaranlardan birisiyim ben. 68 olayları yaşadık, gençliğimizde insanlara önyargılarla yaklaşılırdı. Ülkücüler ile devrimciler hapse düşünce 'Biz niye kavga ediyoruz' dediler. Uzlaşma kültürünü hapishanede yapmayalım, masa başında, sohbet sırasında yapalım diye düşündüm.