Toplumsal Haber Merkezi

Danıştay’ın 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararını kaldırıp müze olmaktan çıkarması ve Erdoğan’ın imzasıyla yapının camiye dönüştürülmesiyle Ayasofya tartışması, CHP'nin de tam desteği sayesinde 'başarıyla' tamamlandı.

Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun "bize imansız diyecekler, bırakınız yapsınlar" tavrı, kararın bugün duyurulmasıyla CHP'lilerde sevinç çığlıklarına dönüştü. CHP'li vekiller, son genel seçimlerde Cumhurbaşkanı adayı olan Muharrem İnce gibi pek çok isim, Ayasofya'nın camiye dönüştürülmesi kararına destek verdi, AKP'yi alkışladı.

İLGİLİ - CHP'li vekil Atatürk imzalı kararın yırtılıp atılmasına sevindirik oldu

İLGİLİ -  İş işten geçti, 'Yetmez ama evet'çi Orhan Pamuk laikliği hatırladı

CHP'lilerin kaygısı 'sağcılık yarışı' olarak okunabilir ama peki bu kararın alınmasında AKP'nin, bizzat da Erdoğan'ın amacı neydi?

İLGİLİ - Muharrem İnce yine 'adam kazandı' dedi!

Türkiye Komünist Partisi Genel Sekreteri Kemal Okuyan, kararın ardından soL'da yayınlanan yazısında meselenin perde arkasını analiz etti. 

'AYASOFYA MÜKEMMEL BİR TERCİHTİ'
İktidarın bütün hamlelerinin 'içerideki' sıkışmadan kurtulmak için olduğunun altını çizen Okuyan, "Ayasofya hamlesi, bir türlü dağıtılamayan Millet İttifakı’na bu kez başka bir noktadan müdahale olarak görülmeli. HDP’yi sıkıştırarak muhalefeti çözemeyen Erdoğan bu sefer ittifakın Milli Görüş ve MHP kökenli unsurlarının genetiğine seslenmeye karar verdi. Ayasofya mükemmel tercih. Saadet Partisi çocuklar gibi şen, İYİP mutlu mesut, AKP kökenli iki yeni parti bu tablonun dışında kalamaz" dedi.

'ÜLKENİN DİRENCİNİ TAMAMEN ÇÖKERTME OPERASYONU'
Yazısında "Ayasofya’nın ibadete açılması, öncelikle, Erdoğan’ın Millet İttifakı’nın CHP dışında kalan kesimine 'ne işiniz var o mahallede' diye seslenmesidir" değerlendirmesini yapan Kemal Okuyan, "Açık söyleyeyim, bütün müştemilatıyla Millet İttifakı 'Erdoğan’ı sandıkta yenme' fantezisiyle ülkenin direncini tamamen çökertme operasyonuna dönüşmüştür" ifadelerini kullandı.

İşte Kemal Okuyan'ın "Erdoğan’ın Ayasofya hamlesinin asıl amacı" başlıklı yazısı:

Hükümet Ayasofya’yı cami olarak ibadete açtı. Kuşkusuz uluslararası tepki olur ancak Erdoğan açısından göze alınmayacak ölçüde değil. Zaten dünyada göz gözü görmüyor, herkes kendi derdinde.

Ekonomik sonuçları?

Turist gelmez, borsa çöker, dolar fırlar, öyle deniyor. İyi de bunlar zaten şu anın gerçekleri, ekonomi o halde ki Ayasofya gibi derdi olsun iktidarın! Hem çekemediler, Haçlı Seferi, Kutsal İttifak, lobi faaliyeti diyerek çıkarlar işin içinden…

Zaten şu anda iktidarın bütün hamleleri içerideki sıkışmadan kurtulmak için. AKP-MHP blokunun toplumsal tabanı erimeye devam ediyor ve ne yaptılarsa bu kanama durdurulamadı. Ancak siyasi dengeler açısından tek veri bu değil. AKP ve MHP’deki erime Erdoğan’ın şahsına aynı ölçüde yansımıyor. Yani Erdoğan partisinin üstünde bir siyasi aktör olmaya devam ediyor. Buna ek olarak AKP’den eksilenin CHP’ye gittiği pek tartışmalı. Hatta şu anda parlamentoda mevcut olan muhalefet partilerine desteğin arttığını gösteren hiçbir bulgu yok.

Son dönemde muhalefeti canlandıran, AKP kökenli iki partinin eklenmesi. Babacan ve Davutoğlu’nun şu an anda özel bir iddiası yok ama toplamda yüzde beşlik bir oy oranı daha Erdoğan’ı fazlasıyla üzüyor.

Erdoğan için yıllardır “ittifak kurmaktan çok ittifak bozan adam” diye yazıyoruz. Bunu iyi beceriyor. Daha doğrusu bunu iyi beceriyordu. Hükümet birkaç yıldır, ne yaparsa yapsın CHP, İYİP, HDP, SP ve diğerlerinden oluşan ittifakı bozamadı. Bu niyetle sayısız girişimi oldu iktidarın; Suriye’deki askeri operasyonlar sırasında ve son vekilliklerin düşürülmesi hamlesiyle neredeyse başarılı oluyordu ancak karşısında son derece kararlı bir blok var. Erdoğan CHP ve İYİP’e HDP üzerinden yüklendiğinde ittifak hasar alıyor ama kısa süre sonra ağırlıklı isimler devreye giriyor ve mesele halloluyor. Bu başarıda Kemal Kılıçdaroğlu’nun kişisel payı da oldukça yüksek. Hiçbir gelişme onu Millet İttifakı sevdasından vazgeçirmiyor. İyi Parti ve Saadet’i kucaklamıştı, şimdi Babacan ve Davutoğlu da eklendi, dolayısıyla kendi zaten sürekli sağcılaşan CHP muhalefetin sağ tarafını iyice sağlama aldı, bırakmıyor.

Evet Erdoğan ne yaptıysa işe yaramadı. Şili’de faşist Pinochet tarafından devrilen Halk Birliği hükümetinin başkanı Salvador Allende ve arkadaşları için Amerikan gizli belgelerinde “sokakta tutup yüzlerine tükürsen, tahrik olmaz hatta sana teşekkür ederler” diye yazıyormuş. Burada da aynı üslup söz konusu.

Peki bu Ayasofya meselesi neyin nesi?

Ayasofya hamlesi, bir türlü dağıtılamayan Millet İttifakı’na bu kez başka bir noktadan müdahale olarak görülmeli. HDP’yi sıkıştırarak muhalefeti çözemeyen Erdoğan bu sefer ittifakın Milli Görüş ve MHP kökenli unsurlarının genetiğine seslenmeye karar verdi. Ayasofya mükemmel tercih. Saadet Partisi çocuklar gibi şen, İYİP mutlu mesut, AKP kökenli iki yeni parti bu tablonun dışında kalamaz.

Ayasofya’nın ibadete açılması, öncelikle, Erdoğan’ın Millet İttifakı’nın CHP dışında kalan kesimine “ne işiniz var o mahallede” diye seslenmesidir.

Ancak Erdoğan’ın hesaba katamadığı, Kılıçdaroğlu’nun sabrıdır. Kılıçdaroğlu Ayasofya konusu gündeme geldiği andan itibaren en sert açıklamasını “aç, aç ama açamazsın ki” diye yapmış sonra “açarsan hiç eleştirmeyeceğiz söz” diyerek “büyük oyunu” bozmuştur!

Yani Kılıçdaroğlu demektedir ki, “biz de sizinle aynı mahalledeniz…”

Peki bu durumda Erdoğan’ın hamlesi başarısız mı oluyor?

Hayır olmuyor. Çünkü parti yönetiminin ters yöndeki bütün çabasına karşın CHP seçmeninin en az yarısının laik duyarlılıkları hâlâ canlı. Dolayısıyla her gün bu kesimin sindirim sistemini zorlayan kararlar alan parti yönetiminin tutumuna rağmen laik duyarlılık bir anda buhar olup yitmiyor. Bu anlamda Ayasofya’nın ibadete açılması, açılırken de Mustafa Kemal’in kişisel imzasının olduğu bir kararın göstere göstere yırtılıp atılması, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde çok önemli bir göreve bizzat CHP’liler tarafından şaibeli olduğu ilan edilmiş birisinin atanmasına ya da Babacan ve Davutoğlu’na çiçek atılmasına benzemez. Çaresizlik duygusuyla Millet İttifakı’na yapışıp kalan CHP seçmeninde bir soğuma kaçınılmazdır.

Yani, Erdoğan bu kez muhalefet blokunun başka bir noktasına vurmakta ve laik duyarlılığı olanların “yeter yahu” demesini beklemektedir.

Ve komik olan şudur ki, CHP’den yine “tuzağa düşmeyin” uyarıları gelecektir! Türkiye’nin laik duyarlılığı olan emekçi halkına gerçekten yazık. Büyük olasılık şimdi bir kez daha Erdoğan’ın oyununa gelmemek için çoktan bitirilmiş laikliğin üzerinde tepinilmesini de hoşgörüyle karşılamaya zorlanacaklar...

CHP değil konumuz. Konumuz Türkiye’nin laik duyarlılığı olan toplumsal kesimleri. Onlar çaresiz değiller. Sanıldığı kadar güçsüz de değiller. Yeter ki, tuzağa düşme korkusuyla yaratılan asıl tuzaktan uzak dursunlar. Türkiye’ye hazırlanan tuzak, sermayenin ve emperyalistlerin bütünüyle kontrol ettiği iktidar ve muhalefet bloku arasında sıkışıp kalmaktır. Türkiye’ye hazırlanan tuzak, ülkenin bütün ilerici birikiminin tasfiye olmasına neden olacak bir uyuzluk, bir teslim olma halidir.

Açık söyleyeyim, bütün müştemilatıyla Millet İttifakı “Erdoğan’ı sandıkta yenme” fantezisiyle ülkenin direncini tamamen çökertme operasyonuna dönüşmüştür.

Kaynak: soL