Gazeteci Cemal Kaşıkçı, 2018’de Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’nda katledildi. AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kaşıkçı’nın ölümüne ilişkin olarak Suudi Arabistan Veliaht Prensi Bin Selman’ı hedef aldı. Erdoğan, “Bunlar dünyayı enayi zannediyor. Bu millet enayi değil, hesap sormasını bilir” dedi.

Türkiye’de görülen 26 sanıklı Kaşıkçı davası  7 Nisan 2022’de Suudi Arabistan adli makamlarına devredildi. Davanın devredilmesine muhalefet şerhi koyan Hakim Nimet Demir, İstanbul’dan Kahramanmaraş’a sürüldü.

Hakim Demir, Karar gazetesinde dikkat çeken bir yazı kaleme aldı. Yargının yapısal sorunları ile beraber son dönemdeki yönetimsel değişikliklerin yargının üzerindeki baskıyı arttırdığını savundu.

'İDARİ BAĞIMSIZLIK SORUNUN PARÇASI TAMAMI DEĞİL'
”Sorunumuzun, daha doğrusu krizimizin adı, yargı” diyen Demir, ”Çoğunlukla yargı sorununu ele alan hukukçular probleme yargının bağımsızlığı yönünden yaklaşır, bağımsızlığı ise idari yeterliliğe indirger, formel açıdan idari bağımsızlığı sağlayacak çözüm önerileriyle işi kotaracaklarını zannederler. Oysa ben aynı kanaatte değilim. İdari bağımsızlık, sorunun bir parçasıdır, ancak tamamı değildir.

Ayrıca idari bağımsızlığı sadece formel açıdan ele almakta yanlıştır. Yargının idari bağımsızlıktan başka mali ve akademik bağımsızlık sorunları da bulunmaktadır. Bu sorunları hallettiğimizi var sayalım. Dört başı mamur bir yargıya kavuşmuş olacak mıyız? Tabi ki hayır. Günümüz itibariyle yargı sadece idari, mali ve akademik bağımsızlıkla yetinemez. Güçlü ve yaratıcı olması da gereklidir” ifadelerini kullandı.

'PATRON İŞÇİ İLİŞKİSİNE DÖNDÜ'
Demir, 2017’deki referandum sonrası yapılan değişikliklerle yürütme ve yargı arasındaki ilişkinin patron-işçi ilişkisine döndüğünü savunan Demir, şunları dile getirdi: 

Bilindiği gibi 2017 yılında yapılan yasal değişiklikle, yargının idari işlerini deruhte eden Hakimler ve Savcılar Kurulu yeniden kurgulanmıştır. Bu kurguya göre HSK 13 kişiden oluşmaktadır. Adalet Bakanı ve yardımcısı kurulun üyeleridir. Geriye kalan 11 üyeden dördünü Cumhurbaşkanı, 7 tanesini ise Türkiye Büyük Millet Meclisi seçmektedir. Meclisteki çoğunluğun yürütmenin elinde bulunduğu gözetildiğinde, HSK’nın oluşumunda yürütme organının tam anlamıyla belirleyici olduğu görülmektedir. Bu belirleyicilik yürütmeyle yargı arasında tam bir efendi-köle, patron-işçi ilişkisine vücut vermiştir.

'YARGININ BİR KRİZ YAŞADIĞI MALUM'
Yargıdaki krize dikkat de çeken Demir, ”Özgür, güçlü ve yaratıcı olması gereken yargımızın bir kriz yaşadığı malum. Bu krizin aşılması için yasama ve yürütmenin de kabullenecekleri köklü değişiklikler gerektiği, bu değişikliklerin yakın bir zamanda gerçekleştirilme iradesini görmediğimi belirtmek isterim” diye yazdı.