2011 yılında Suriye'de başlayan iç savaşın etkisiyle Türkiye'ye çok sayıda Suriyeli, geçici koruma statüsünde sığındı.

Bölgesel gerilimler ve çatışmaların artması nedeniyle Afganistan ve Pakistan gibi ülkelerden de Türkiye'ye çok sayıda kaçak göçmen geldi.

Göç İdaresi Başkanlığı'nın verilerine göre ise Türkiye’de kayıt altına alınmış geçici koruma statüsündeki Suriyeli sayısı 21 Nisan 2022 tarihi itibarıyla 3 milyon 762 bin 385 kişi oldu.

Türkiye'de AKP'nin hatalı göçmen politikaları ve ekonomi hamleleri nedeniyle yabancı karşıtlığında endişelendiren yükseliş görülürken Karar yazarı Mustafa Karaalioğlu, AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 1 milyon Suriyeli'nin ülkelerine dönüşü hakkında proje hazırlandığını duyurmasını "Suriyeliler meselesinde gerçeği söylemenin zamanı geldi" başlıklı yazısıyla köşesine taşıdı.

Karar yazarı Karaalioğlu; Erdoğan'ın Esad karşıtı politikasının ve alternatifsiz söylemlerini hatırlatarak; "Hükümet ve hükümet denince akla gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elinde ise ne bir göçmen politikası ne de açıklamış olduğu bir milyon Suriyeli’nin geri dönüşünü mümkün kılacak plana rağmen, bir geri gönderme perspektifi bulunuyor. Tekrara gerek yok, hiçbir Suriyeli Esad rejimi ayaktayken geri dönemez. Esad gitse bile Esad’ın devamı bir rejimde dahi bu mümkün olamaz. Politikasızlığımızın temel nedeni de baştan beri Esad’sız Suriye’ye odaklanmamızdır. Başka seçeneğe kafa yormadığımız için göçmenlerle ne yapacağımızı hiç düşünmedik. Erdoğan’ın bir ay önce “göndermeyeceğiz” dedikten sonra bugün “göndereceğiz” demesi de büyük ölçüde bunun yansımasıdır." değerlendirmesinde bulundu. 

Suriyeli göçmenlerin Ürdün, Lübnan ve Irak başta olmak üzere bölge ülkelerinde de bulunduğunu, Avrupa'da da konakladığını ifade eden Karaalioğlu, Türkiye'de göçmen karşıtlığının ve ırkçılığın tehlikeli boyutlara ulaştığını aktararak; "Bugünkünden daha ağır bir tablonun, hem Suriyeleri gönderemeyip hem de içeride sosyal gerilim tablosu üretmek olduğunu da kimse aklından çıkarmamalı. Yanlışa yanlış ekleyerek problemi büyütmek ve sosyal gerilim boyutuna taşınmasına seyirci kalmak kimseye fayda sağlamaz." diye yazdı.

SİYASİ MALZEME OLMAKATAN ÇIKARIN
"Şunu da unutmayalım… Bizdeki ekonomik krizin ve enflasyonun sebebi bu insanlar değildir. Genel nüfusun yarısından az asayiş olaylarına karışmaktadırlar ve birçoğu Türkiye’nin üretim ve istihdam sisteminin parçası haline gelmiştir. Evet gönüllü olarak gitmeleri insani bir çözümdür ama böylesine iç içe girmişlik hali yaşanırken üzerine bir de öfke ve nefret diliyle onları hedefe koymak gönüllülüğü teşvik etmeyecektir.

Peki, ne yapılmalı? Bugüne kadar bir çözüm üretemeyen hükümetin, şimdi oluşan olumsuz atmosferi de hesaba katarak acilen tatmin edici bir çözüm üretmesi; bunu yaparken meseleyi bir siyasi malzeme olmaktan çıkarması en hayırlı yoldur.

Toplumla gerçekler paylaşılmalı, olabilecekler ve olamayacaklar açıkça söylenmelidir. Acilen, önlemlere mesai harcanarak, tepkiyi artıran siyasi dilin hükümetin eylemsizlik ve çaresizliğinden güç almasının önüne set çekilmelidir. Toplam entegrasyon, sağlıklı/planlı yerleşim ve mümkün olan sayıda insanın gönüllü geri dönüşünü içeren gerçekçi politikaların hepsinin birden, eş zamanlı uygulanması şarttır. "