Toplumsal Haber Merkezi

Bugün 1 Mayıs... İşçinin, emekçinin bayramı olması ötesinde; sınıfın asalakların düzenine başkaldırı ve bu düzenle mücadele günü. Bu mücadelenin sonuçları itibarıyla ancak bayrama dönüşebilecek bir gün. 

Türkiye'de emekçiler, dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi salgın şartlarında hayatlarını bir kenara koyup geçimlerini sağlamak zorunda bırakılıyorlar. Salgından korkmaya herkesin hakkı var ama emeğiyle geçinenlerin yok. Onlar "Kovarım seni, bu salgında iş de bulamaz ortada kalırsın" diyecek, ücretli izin vermek bir yana fırsattan istifade ücretsiz ek mesai yaptıracak kadar asalak bir sınıfın insafına terk edilmiş durumdalar. O nedenle de çıkıp "Bizi korona değil, sizin düzeniniz öldürür" diyor emekçiler.

Sermaye düzeninin bu kadar meydanda at koşturduğu bir dönemde işçilerin söyleyecekleri, sesi nereden yükselirse yükselsin daha önemli ve dahası hayati...

ABD’de 1820’li yıllardan itibaren yaygınlaşmaya başlayan kısa işgünü mücadelesi, 1850'lere kadar kısmi kazanımlarla yol aldı ve işçi sınıfı 1850’li yıllardan itibaren sekiz saatlik işgünü talebini yükseltmeye başladı. On binlerce işçinin katıldığı grevler bazı örneklerde polisin ve hatta ordunun müdahalesiyle kanlı şekilde bastırıldı. Amerikan İşçi Federasyonu, 1885 yılında sekiz saatlik işgünü talebiyle yeni bir grev dalgası başlatarak takip eden yılın 1 Mayıs’ında bu gündemle iş bırakma kararı aldı. “Sekiz saatlik işgünü için 1 Mayıs grevleri” adı verilen bu grevlere beş yüz binden fazla işçi katıldı.

Grevlerin en etkili olduğu yer Chicago kentiydi. O zamana kadarki en kalabalık işçi eylemlerinden biri olan 1886 yılı 1 Mayıs mitinginin ardından polis, grevdeki işçilere ölüm ve yaralanmalarla sonuçlanan vahşi saldırılarda bulunmaya başladı. Böylesi bir saldırıyı protesto etmek için 4 Mayıs’ta toplanan işçilere polis tekrar saldırdı ve bu esnada polislerin bulunduğu yöne kimliği belirlenemeyen biri tarafından el bombası atıldı. Bir polis görevlisinin ölümüne yol açan bombalı saldırının ardından polisin karambolde başlattığı yaylım ateşinde yedi polis görevlisi ve dört işçi daha yaşamını yitirdi. Yaşanan olay Chicagolu patronların düğmeye basmasıyla hayata geçirilen bir provokasyondan başka bir şey değildi. Olay sonrasında işçi önderlerini hedef alan kapsamlı bir cadı avı başlatıldı ve Parsons, Spies, Fischer ve Engel adındaki dört işçi önderi bombalama olayında suçlu oldukları kanıtlanamamış olmasına rağmen 1887 yılında asılarak katledildi.

Patronlar işçi sınıfına verilen bu gözdağıyla sekiz saatlik işgünü mücadelesinin önüne geçmeyi amaçlıyordu. Ancak Amerikan İşçi Federasyonu sekiz saatlik işgünü talebiyle mücadele kampanyasını 1888 yılında yeniden başlattı ve kampanyanın 1890 yılı 1 Mayıs tarihinde geniş katılımlı bir genel grevle taçlandırılması kararlaştırıldı. Bu arada, 1889 yılında Paris’te gerçekleştirilen Uluslararası İşçi Kongresi’nde de 1 Mayıs 1890’ın sekiz saatlik işgünü talebiyle uluslararası bir eylem gününe dönüştürülmesi kararı alındı ve bu şekilde kutlandı.

Söz konusu dönemde 1 Mayıs eylemlerinin her yıl tekrarlanmasına yönelik özel bir uluslararası karar alınmamış olsa da dünya işçi sınıfı ilerleyen yıllarda da 1 Mayıs’ı sekiz saatlik işgünü için mücadele günü olarak sahiplendi ve bu hakkın elde edilmesinden sonra bile 1 Mayıs işçilerin emek ve mücadele günü olarak dünyanın tüm ülkelerine yayıldı.

İşçi sınıfının kendinden çalınanların hesabını sorduğu gün kutlu olsun, yaşasın 1 Mayıs!