Afganistan’da Taliban’ın güçlenmesi ve Türkiye’ye yeni bir göç dalgası gelmesi gündemiyle ilgili İran’ın pozisyonu merak konusu. Geçmişte Türkiye'de de yaşamış İranlı komünist Sahand Riahi, İran'ın pozisyonunu ve göçün İran topraklarında nasıl seyrettiğini anlattı.

Sol Haber'e konuşan, Afganistanlı sosyalistlerle de teması olan Riahi, İran-Taliban ilişkilerinin geçmişi, bugün ABD’nin çekilmesinin bölgede yarattığı yeni fay hatları ve Afganistan’dan gelmesi beklenen göçle ilgili soruları yanıtladı.

İran ve Taliban arasında nasıl bir ilişki olduğunu sorusuna Riahi, geçmişten beri bu iki gücün “inişli çıkışlı” bir ilişkileri olduğu şeklinde cevap veriyor. Afganistan’daki Şii gruplar ile Taliban’ın tarihsel düşmanlıkları var. Çatışmaların yoğunlaştığı 1998’de Taliban İran’ın diplomatlarını öldürdü. O dönemde İran İslam Cumhuriyeti 70 bine yakın askerini sınıra gönderdi ve bir savaşın eşiğine gelindi. 11 Eylül saldırılarından sonra ise İran, ABD’nin Afganistan işgali sırasında Taliban’a karşı ABD’yle lojistik işbirliğine gitti ve bilgi alışverişinde bulundu.

'İLİŞKİLER TAMAMEN SİYASİ DENGELERE BAĞLI'
Riahi’ye göre İran-Taliban ilişkileri tamamen çevredeki siyasi dengelere bağlı. Bu iki güç her zaman birbirilerine karşı olmadılar. İran’ın bazen Şii gruplara bazen Afganistan hükümetine bazen de Taliban’a yakınlaştığı görülüyor. 2016’dan itibaren “Afganistan İransız düşünülemez” diye bir anlayış gelişti. Şimdi İran’ın Taliban’a silah ve lojistik destekte bulunmaya başladığı iddia ediliyor. Riahi, Afganistan’daki Şii Fatımiyyun ordusu ile Taliban arasındaki ilişkilerin de değiştiğine dikkat çekerek, “Taliban, İran ve Fatımiyyun ile anlaştı. Eskiden olduğu gibi Fatımiyyun’a saldırmayacağının garantisini verdi.” diyor.

'TALİBAN, İRAN İÇİN BİR KALDIRAÇ
Coğrafi olarak Afganistan-İran ilişkisinde Helmand nehrinin önemli bir rol oynadığını düşünüyor Riahi. Bu nehrin Afganistan sınırlarında kalan bölümü üzerindeki baraj, İran’da su kesintilerine neden oluyor. Özellikle de kesintiler Belucistan’da hissediliyor. İki ülke arasında her zaman tartışma konusu olan nehirlerin akışıyla ilgili İran devleti, çevreyi çok önemsediğinden değil halk nezdinde meşruiyetini gözettiğinden Afganistan’la bu konuda gerilim yaşayabiliyor.

Riahi, İran-Afganistan sınırının silah, uyuşturucu ve insan kaçakçılığı için elverişli bir geçiş hattı olduğunu söylüyor. Bu sınırda şu anda İran İslam Cumhuriyeti kontrolü Taliban’le paylaşmak eğiliminde. Aralarındaki anlaşmalar bunu doğruluyor. Taliban liderleri, İran sınırında Meşhed kentinde aileleriyle birlikte yaşıyorlar. Taliban İran için bölgede bir “kaldıraç” görevi görüyor.

'İRAN PAKİSTAN'IN YERİNİ ALDI'

Son dönemlerde aldığım bilgiler İran’ın iyice Taliban’la yakınlaştığı yönünde” diyor Riahi.  Öyle ki İran, Hindistan’la da bazı anlaşmalar yaparak Taliban’a desteği sırasında Hindistan’ı koruyacağı yönünde güvenceler vermiş. Çin’in canlandırmayı hedeflediği İpek Yolu da bu kesişim noktası üzerinden geçiyor. Ancak esas Pakistan bu fay hattında kalıyor.

Bu noktada Pakistan’ın bölgedeki rolünün İran’dan bakıldığında nasıl göründüğünü soruyoruz. Riahi, Pakistan’ın uzun zamandır Taliban’ın lojistik kaynağı olduğunu belirtiyor. Taliban, Suudi Arabistan’ın finansörlüğü, ABD’nin silah tedariği,  Pakistan’ın mekânsal ve lojistik desteği ile büyüdü. Fakat ABD Taliban ile karşı karşıya geldikten sonra Pakistan’a bu örgüte verdiği destek nedeniyle baskı uygulamaya başladı. Buna karşılık Pakistan da ABD karşısında Çin’i arkasına aldı. Riahi’ye göre bölgede Taliban’la ilişkiler açısından “İran Pakistan’ın yerini almış oldu.

'ABD BÖLGEYİ TERK ETMEDİ'
Türkiye’nin bölgedeki rolüyle ilgili ise Riahi, general Raşid Dostum ile Türkiye’nin yakın ilişkilerini hatırlatıyor. Türkiye, Afganistan’dan gelen Özbek ve Tacik nüfusu yine “bir kaldıraç” olarak kullanmaya çalışıyor. ABD’nin Taliban’a karşı “seküler ve demokrat” güçleri desteklediği yönünde yanıltıcı bir izlenim verildiğini söyleyen Riahi, Taliban’la olan anlaşmazlığın El Kaide liderinin teslimiyle ilgili olduğu kanısında.

Riahi, temas ettiği Afganistanlı sosyalistlerin ABD’nin bölgeyi terk etmediğini söylediğini vurguluyor. Anlatılanlara göre çevredeki ülkelerin de etkisiyle bölgede Taliban dışında ciddi bir güç kalmamış.  ABD’nin mevcut çekilme stratejisi Riahi’ye göre öncelikli olarak burayı artık birincil tehdit bölgesi olarak görmemesine dayanıyor. Öte yandan, fosil yakıtların önemini kaybetmesi nedeniyle petrol artık Doğu’nun Batı’ya karşı kullandığı bir silah olmaktan çıktı. Nihai olarak çekilmede ABD kamuoyunun tepkisi ve Irak’ta olduğu gibi Afganistan’da da ABD’nin yenilmesinin payı var.

'PRATİK OLARAK GÖÇ DALGASI BAŞLAMADI'
Afganistan’dan Türkiye’ye gelen göç dalgalarının yolu İran’dan geçiyor. Bu konuda yeni ve kalabalık bir göç dalgası yaşanıp yaşamadığını sorduğumuz Riahi, “Büyük bir göç İran sınırına gelecektir ama henüz pratik olarak bu başlamadı” diye yanıt veriyor. Afganistan’daki savaşın İran’a dönük yeni bir göç dalgası başlatmasının İran toplumuna etkisini sorduğumuzda “İran rejimi kaoslarla ayakta duruyor” diyor Riahi.

Şu ana kadar çok sayıda Afgan gencinin Suriye savaşında paralı veya parasız asker olarak kullanıldığını anlatıyor. İran’a gelenlerin ise büyük bölümü ucuz işgücüne dönüşmüşler. Riahi bunu şöyle ifade ediyor:

Tahranda en fazla inşaat işçileri Afganlardır. Çok sayıda bölgede en zor işleri onlar yaparlar. Ücretleri verilmez, hakları verilmez. Seslerini çıkarırlarsa sınır dışı edilirler. İkincisi, İran açısından bu göçü Türkiye veya başka ülkelere yönlendirmek de bir kaldıraç mekanizması. Burada bir pazarlık söz konusu.

İran’da Afgan göçmenlere karşı yaygın tavrın dostane olmadığını dinliyoruz Riahi’den. “Her şeyini bırakmış, bir ayakkabısıyla ve canıyla gelmiş insanlar” olarak tarif ettiği Afganistan’dan göç edenler, 2016’dan sonra toplam 3,5 milyon civarına ulaşmış. Riahi’ye göre “İran devleti bundan da memnun, hatta bunu cesaretlendiriyor.” Öte yandan Taliban daha fazla bölgeyi kontrol altında alırsa ne yaşanır belirsiz.  İran’a yönelik göç başlarsa Türkiye gibi İran da uluslararası örgütlerden yardım isteyebilir. Bölgedeki gericilerin Taliban-İran ittifakıyla bölgede bir İslam kuşağı yaratılmak istemesi ihtimalini de hesaba katmak gerekiyor.