Can Ataklı'dan Ahmet Hakan'a: Aynı zamanda yandaş da olunca iş zorlaşıyor

Korkusuz Gazetesi yazarı Can Ataklı, bugünkü yazısında Ahmet Hakan'ın  "Kanal İstanbul yapılmasın diyerek imza kuyruğuna giriyor bazı vatandaşlarımız." ifadelerini eleştirti.

Can Ataklı'nın yazısının bir bölümü şöyle oldu:

SÖZCÜ’ye verilen ceza hepimize
Gerçekten inanamadım kararı duyunca.

Çünkü her şeye rağmen Türkiye’de yargının tamamen ölmediğini düşünüyordum.

Buna inanmak istiyordum.

Ortada tek delil olmadan, bütün ömürlerini idealist ve kararlı bir tavırla her türlü gericiliğe karşı adamış insanların dinci bir örgütün üyesi ya da onların destekçisi olarak suçlanacaklarını ve bu nedenle de
hapis cezası alacaklarını düşünmüyordum.

Ama burası Türkiye.

Kimilerinin yeni Türkiye dedikleri, hukukun, demokrasinin ve insan haklarının tamamen ortadan kaldırıldığı Türkiye burası.

Bunu biliyor ama ne yalan söyleyeyim çok da kondurmak istemiyordum.


İnsan onurunun, hukuka ve demokrasiye bağlılığının, vicdanının siyasi bir harekete böylesine boyun eğmenin önünde gideceğini umuyordum.

Değilmiş.

Bunu gördük.

SÖZCÜ’nün yazarlarından ve yöneticilerinden dinci bir örgüt militanı çıkarmak, teröre bulaştıklarını söylemek akıl dışı ama ne çare ki karar bu yönde.

Bu ceza aslında sadece SÖZCÜ’nün bazı yazar ve yöneticilerine verilmiş ceza değildir.


Bu bugünkü iktidarı eleştiren, yanlışlarını gösteren ve söyleyen herkesedir.

Yargı üzerinden herkese “Ayağınızı denk alın sonunuz böyle olur” mesajı verilmektedir.

Çok basit bir şey söyleyeyim.

SÖZCÜ’nün sahibi Burak Akbay’ın davasını ayırmak bile oynanan oyunu açık biçimde gösteriyor.

Aynı suçlardan yargılanan Burak Akbay’ın davasını neden ayırıyorlar?


Madem o da aynı şekilde suçlanıyor, ona da ceza verilirdi.
Ama hayır, onun davasını ayırıp sürdürüyorlar ki Burak Akbay Türkiye’ye gelmesin.

SÖZCÜ davası böylelikle bitirilmesin, sürsün gitsin.

SÖZCÜ ve yazarları çalışanları sürekli bir endişe içinde olsunlar, iktidara yönelik eleştirilerini yapamasınlar.

Bir siyasi görüşün iktidarda kalabilmesini sağlamak için oynanan bu oyunların elbette bir gün sonu gelecektir.

Bu millet 1919 koşullarını bile aşmasını bilmiş, üzerindeki bütün ağırlığa, üstüne örtülmüş korkunç karanlığa rağmen yılmamış aydınlığa çıkmayı başarmıştır.

Yine öyle olacağını herkes bilmeli ve inanmalıdır.

BUNU YAZMAK GEREK

Yanlış düşünüyorsunuz Ahmet Beyciğim
Biliyorsunuz Ahmet Hakan köşe yazılarının yanı sıra Hürriyet’in genel yayın müdürlüğü görevine de getirildi.

Ahmet Hakan tiraj ve itibar konusunda dibe doğru giden Hürriyet’i kurtarabilir mi bilemiyorum.


Sanıyorum hem yazarlık hem de genel yayın müdürlüğü yapmaya kalkınca bazı konularda bilgi eksikliği nedeniyle yanlış yazılar yazıyor.

Örneğin dünkü bir yazısı şöyleydi;

 “Kanal İstanbul yapılmasın” diyerek imza kuyruğuna giriyor bazı vatandaşlarımız. 

Bu vatandaşlarımız, demokratik haklarını kullanmaktadır.

Bu kuyruk, demokrasi kuyruğudur.

Ama unutulmasın:

“Kanal İstanbul’u istiyorum” diye dilekçe vermek için kuyruğa girecek olanlar olursa…

Onların kuyruğuna da demokrasi kuyruğu demek şarttır.

Tabii aynı zamanda yandaş da olunca iş zorlaşıyor.

Her okuyucuyu elde tutmak için “Bir ona vurdum, bir buna vurdum, arada ben tanrı yazar gibi oldum” havası bilgiyle beslenmeyince ortaya böyle komiklikler çıkıyor.

Ahmet Beyciğim, insanlar “Kanal İstanbul yapılmasın” diye kuyruğa girmiyorlar.


Bu kanalın çevreye uygun olduğunu bilime dayandıran ÇED raporuna itiraz ediyorlar.

Bu insanların dilekçelerinde ÇED raporunun bilimsel gerçeklere aykırı olduğunu belirtiyorlar.

Bu nedenle hiç kimsenin “Kanal İstanbul’u istiyorum” diye bir dilekçe vermesi mümkün değildir.

Çünkü ÇED raporu bu raporun bilimsel olmadığını belirtenler için askıya çıkarılıyor.

Ahmet Beyciğim sırf Erdoğan söyledi diye Kanal İstanbul’u isteyenler dilekçeye ne yazacaklar acaba?

Bunu düşündünüz mü?

Tahmin ediyorum işleriniz çok yoğun bu çok basit ayrıntıyı atlamışsınız.