Poyraz yazısında 22 Aralık 2003'de intihar ettiği söylenen Türk Solu Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Erkin Yurdakul'a değindi.

İstiklal Caddesi'nde bulunan Türk Solu Dergisi bürosunun 5'inci katından kendisini attığı iddia edilen Erkin Yurdakul'un geride bir not bırakmamış olmasına dikkat çeken Poyraz ''İntihar eden insanların çoğu hayatlarına son vermeden önce kısa notlar bırakıp son sözlerini söylüyorlardı. İntihar edenler, hayatlarına son vermelerinin nedenlerini açıklarken bazen suçluyu işaret ediyor bazen ise sadece iç dökme ya da veda ediyorlardı'' dedi.

Yazısında yaşanan olayın araştırılmadığına da vurgu yapan Poyraz ''düşünün bir insan bir apartman katının beşinci katından düşerek hayatını kaybediyor ama polis yeterli araştırma ve inceleme yapmıyordu. Öyle ya o saatte orada bulunan Gökçe Fırat ve bazı arkadaşlarının ifadelerini bile almıyordu. Neden?'' ifadesini kullandı.

'Türk Solu ile FETÖ’cü polislerin aşkı bu olaydan sonra mı başladı?' diyen Ergün Poyraz'ın yazısının ilgili kısmı şu şekilde:

İntiharlar ve Türk Solu’nda intiharlar(!)

İntihar eden insanların çoğu arkalarında pek bir şey bırakmasalar da hayatlarına son vermeden önce kısa notlar bırakıp son sözlerini söylüyorlardı. İntihar edenler, hayatlarına son vermelerinin nedenlerini açıklarken bazen suçluyu işaret ediyor bazen ise sadece iç dökme ya da veda ediyorlardı

Tarih; 22 Aralık 2003!...

Yer; İstiklal Caddesi, Ayhan Işık Sokak’ta bulunan Türk Solu dergisinin bürosu…

Burada 4 ve 5. Katta bulunan Türk Solu dergisine geldikten beş dakika sonra Türk Solu Dergisi Genel Yayın Yönetmeni 23 yaşındaki Erkin Yurdakul 5. Kattan atlayarak güya intihar ediyordu.

Güya diyorum ne garip ki, polis olayı araştırmamış alel acele dosyayı “intihar” diyerek kapatmıştı.

Düşünün bir insan bir apartman katının beşinci katından düşerek hayatını kaybediyor ama polis yeterli araştırma ve inceleme yapmıyordu.

Öyle ya o saatte orada bulunan Gökçe Fırat ve bazı arkadaşlarının ifadelerini bile almıyordu.

Neden?

Yoksa “Emniyette gözaltındayken bizim binaların beşinci katından atlayarak ölen insan sayısı az değil düşüncesinden mi?”

Kim bilir?

Türk Solu ile FETÖ’cü polislerin aşkı bu olaydan sonra mı başladı?

Öyle ya; 15 Temmuz FETÖ kalkışmasını yapan, Ergenekon, Balyoz, Oda TV kumpaslarının mimarları olan polisleri öve öve yere göğe sığdıramayanlar Gökçe Fırat ve örgütü değil miydi?

Bu nasıl Mustafa Kemal’in askerleri olmaktı ki, Mustafa Kemal’in gerçek askerlerine, baskı, zulüm, işkence kumpas yapan FETÖ’nün emir erlerine övgüler yağdırıyorlardı.

Onlara Cesaretli, zeka sahibi, koçlar, yiğit evlatlar, Vatan millet aşkıyla yanan vatan evlatları diye methiyeler düzülen kitap yayınlıyorlardı.

Tam bir al gülüm ver ödülüm pardon gülüm durumu muydu?

Şüpheniz mi var?

22 Aralık 2003 sabahı İstiklal Caddesi Ayhan Işık sokakta bulunan dergi bürosunda yaklaşık 10-12 kişi hep birlikte kahvaltıya oturmuştu.

Her şey güzel başlamıştı gülüp eğleniyorlardı.

Kapı çaldı içeriye Erkin ve Hazar girdi. Doğruca üst kata çıktılar, yaklaşık 5 dk sonra büyük bir gürültü duydular.

Hazar aşağıya inip Erkin’in kendini aşağıya attığını söylüyordu.

Büyük bir şaşkınlık yaşanıyordu.

Aşağıya inildiğinde Erkin’i yerde yatarken gördüler.

Yanında birkaç tinerci çocuk vardı. Erkine “bir şey olmayacak iyileşeceksin ağabey” diyorlardı.

Ancak, Erkin hastaneye götürüldüğünde hayatını kaybetmişti.

O gün orada olan ve olmayan birçok isme Erkin’i sorduğumda, onun mücadeleci kişiliğinden bahsederek “intihara hiç meyli yoktu” dediler.

Öyle ya; intihar eden geride iki satırlık da olsa bir mektup bırakmaz mı?

Erkin; zeki akıllı bir gençti. Üstelik üniversite eğitimi alıyordu.

Hiç bilmez mi, intiharın ardından arkadaşlarının zorlanacağını, suçlanacağını?

Niye iki satırlık bir mektup bırakmadı?

Bir de bir saatlik yoldan gelip orada intihar etti?

Yol üzerinde yüksek bina çoktu.

Veya başka yöntem çoktu.

Erkin; Şehremini’de Hazar Arısoy ve o günlerde Yıldız Teknik’te okuyan Özgür Adaş ile beraber kalıyordu.

Büro’ya da Hazar’la beraber gelmişti.

Arkadaşları neşe içinde kahvaltı ederken o üst kata çıkmıştı.

Peşinde Hazar!

Beş dakika sonra Hazar aşağı inmiş ve onun aşağıya atladığını söylemişti.

Niye atlasın?

Polis, olayın ardından güya soruşturmaya daha doğru soruşturmamaya gelmişti.

Öyle ya, soruşturma sırasında örgütün başının, üstelik olay anında orada olduğu halde ifadesinin alınmaması ne menem bir şeydi?

Ve yine birçoğunun bilgisine bile başvurulmaması?

Bir iki ifade ile olayın geçiştirilmesi?

TÜRK SOLU’nda Erkin Yurdakul’dan sonra tam bir intihar furyası başladı.

Türk Solu Genel Yayın Yönetmeni Ali Özsoy, üç kere intihara teşebbüs etti. Her defasında hastanede kurtarıldı.

Filiz Çakır, biri Eskişehir, diğeri Gökçe Fırat’ın evinde iki defa intihara kalkıştı.

Kurtarıldı.

İnsan gencecik yaşta neden intihar eder, başına gelen üzücü olay mı bunda etkendi bilinmez.

Serap Yeşiltuna’da intihar kervanına katılanlar arasına katılmıştı.

Ve Yelda;

Yelda da bileklerini keserek hayatına son vermek istemişti.

Ne garip değil mi?

Mustafa Kemal’in intihar meraklısı askerleri olabilir mi?

Bu intihar olaylarını ve nedenlerini sonraya bırakalım.

Yerimizi fazlasıyla aştık.

Yakında sizlere yüzyılın dolandırıcılık şebekesini açıklayacağım. Belgeleriyle…

İnsanların emekli paralarına, kollarındaki bileziklerine kadar birikimlerine, gayrı menkullerine Atatürk maskesiyle el koyan çeteyi bir kere daha düzenbaz yüzleriyle tanıtacağım.

“Ödeyeceğiz” diyerek kredi çektirilen ve ödenmeyen paralar yüzünden perişan olanları…

Gözden çıkarttıklarının üzerine şirketleri devrederek onların SGK, Vergi daireleri vb milyonlarca lira borçlandırılmasının hikayelerini…

Ödenmeyen kiraları, doğalgaz, su ve elektrik faturalarını…

Maaşları…

Kısaca dolandırıcı çetenin tüm marifetlerini…

Bekleyin!...