AKP Lideri Erdoğan’ın 10 aydır durmadan söylediği Suriye’deki PKK’ya operasyon yapılması işi, ABD ile birlikte planlandı.





Bu planın ana amacı, Türkiye’de Erdoğan’a, Amerika’da Trump’a prestij sağlamaktı. İki lider de kendi kamuoylarına büyük işler başarmış siyasetçiler gibi sunulacaklardı.  Bu genel ilke, Erdoğan ile Trump’ın 29 Haziran’da Japonya’nın Osaka Kenti’ndeki buluşmasında kabul edildi.





Trump’ın buna razı olması için bir şartı oldu: Rusya’dan alınan S-400’ler her hangi bir yerde konuşlandırılmayıp depoya kaldırılacaktı. Bu önsezimi 8 Ağustos tarihinde “S-400’ler Depoya” başlıklı yazımda dile getirmiştim.





Erdoğan  S-400’lerin çöpe atılması anlamına gelen bu öneriye, “Millet sonra bana ne der?” biçiminde direnmek istedi. Bunun üzerine kendisine, “Bizim bazı ele avuca sığmayan senatörler sizin mal varlığınızla ilgili araştırma yapmak istiyorlar!” denildi. Erdoğan’ın sinirlenip, “Neyim varmış ki benim?!” demesine karşı taraf, “Daha araştırmadık, gerek kalır da araştırırsak bunu ondan sonra konuşuruz!” diye cevap verdi. Hatta, New York Savcılığı’nın Halkbank’ı suçlayan bir soruşturma açmak peşinde olduğu, bunu durdurmak için çabaladıkları ama Türkiye denilenleri yapmaz ise bu davanın Sayın Erdoğan’ı da kapsayabileceği hatırlatıldı.





Sadece Erdoğan ailesinin değil başka AKP’lilerin de adı bir biçimde anıldı. Bu bilgilendirmelerden sonra, taraflar ortak çalışma kararı aldılar ve tokalaştılar.  Amerikan tarafı anlaşmayı el altından piyasaya duyurdu; borsa yükseldi, dolar geriledi.





BARIŞ PINARI NEREDEN GELDİ?
İki liderin anlaşmasına göre, Trump dünyanın kurtarıcısı gibi, Erdoğan da vatan kahramanı gibi görünmeli idi. Barış Pınarı bu amaçla tasarlandı. 







Anlaşmanın gizli maddesine göre ise Suriye PKK’sı koruma altına alınmalıydı. Çünkü Beşşar Esad, ABD işbirlikçisi bu grubu yasadışı ilan etmişti ve ilk fırsatta da vuracaktı. Bunu önlemek için de Türkiye, “Güvenli Bölge oluşturmak” gerekçesiyle Suriye’ye girmeli, Esad güçlerini baskı altına almalıydı. Suriye Demokratik Güçleri adı altına saklanan Suriye PKK’sı, Türkiye ile anlaşarak bazı yerlerde güneye çekilerek yerleşmeli,  böylece Kuzey’den gelecek bir tehlikeden de kurtulmalı idi. Türkiye, PKK’yı yok etmek görüntüsü altında PKK’yı Kuzey Suriye’de en azından belli yerlerde koruma altına almalı idi. 





Barış Pınarı işte böyle geldi…





Türkiye’de hızla oy yitiren Erdoğan, vatan kahramanı haline gelecekti. Trump ise Kürtleri, Türklerin elinden kurtaran ve ABD askerlerinin burnunu kanatmadan diplomatik zafer kazanan lider olacaktı.





Gel gör ki Putin’in yumuşak karşı hamleleriyle Rusya burada devreye girerek bölgede en etkin güç haline geldi. Hem ABD’nin hem de “Katil Esed!” diye kükreyen Erdoğan’ın planına çomak soktu. Ve Tayyip Erdoğan’ı Beşşar Esad ile dolaylı yoldan toka yapmak zorunda bıraktı. 





PKK ise, emperyalist güçlerin oyuncağı olduklarını, bölge ülkelerini parçalamaya güçlerinin yetmeyeceğini bir kez daha yaşayarak öğrendi.





Bizim burada dile getirdiğimiz önsezilerimiz vahiy değildir; olayların gidişinden ve ilgili siyasetçilerin zihniyet dünyalarından çıkartılan nesnel sonuçlardır.