Gazeteci Can Dündar, eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın 17-25 Aralık tapelerine ilişkin itirafını WelgMedya'daki köşesinde değerlendirdi.

Eski AKP'li bakan Bayraktar, gazeteci Altan Sancar'ın sorularını yanıtlamış ve 17-25 Aralık soruşturmasına ilişkin ''Benim dosyamda ne varsa, hepsi doğrudur. Benim dosyamda ne varsa, hem tapeler doğrudur, hem teknik takip doğrudur hem de benim telefon konuşmalarım A’dan Z’ye kadar doğrudur. Onlarınkiler yanlış olabilir, benimkiler doğru'' ifadelerine yer vermişti.

Bayraktar'ın açıklamalarının birkaç yönden önemi olduğunu belirten Can Dündar yazısında şu ifadelere yer verdi:

Bir siyasi hareketin ömrünün tükendiğini nereden anlarsınız:
Düşen oy oranlarından...
Konuşmaya başlayan suskunlardan...
Alternatif arayışlarından...
AKP'nin hastane raporunda bütün bu belirtiler var.
Metropoll'ün son anketi, Erdoğan'a desteğin, 15 Temmuz darbe girişiminden bu yana yüzde 30 düştüğünü gösteriyor. Destek, yüzde 38'e, yani AKP'nin iktidarı bırakmak zorunda kaldığı 7 Haziran seçimlerindeki düzeye düştü. Grafikte gözlenen başaşağı gidiş, siyasi tükenişin kardiyosu gibi, acı finali haber veriyor.
Eski bakan Erdoğan Bayraktar'ın, ÖZGÜRÜZRadyo'nun Ankara Temsilcisi Altan Sancar'a yaptığı açıklamalar, çöküşün bir başka görüntüsünü sundu. Bayraktar'ın sesini en son 2013'te 25 Aralık skandalının ardından duymuştuk: istifası için baskı yapan Erdoğan'ı eleştirmiş, "Milleti ve vatanı rahatlatmak için kendisinin istifası gerekir" demiş ve ortadan kaybolmuştu. Yıllar sonra partiye dadanan açıkgözleri eleştiren bir tweet'le döndü sahneye... Altan'a verdiği demeçte, yağcılık devrinin geçtiğini, artık "şebeklik" devrinin başladığını söyledi. Erdoğan'a kırgınlığını dile getirirken ise "Beni getirip hırsızlık çuvalının içine attı. Benim dosyamda hırsızlık yok. Ben kendimi ayırmak istedim, gücüm yetmedi" dedi.
Bayraktar'ın sözlerinin birkaç yönden önemi var:
Birincisi 17-25 Aralık tapelerinin doğruluğunu tescillemesi... Erdoğan'ın oğluyla sıfırlama diyaloğunun da o tapelerde olduğunu hatırlatalım.      
İkincisi, "benim dosyamda hırsızlık yok" derken kendisini hırsızlıkla suçlanan diğer bakanlardan ayırmak istemesi...
Ve en önemlisi, "Beni döverler, öldürürler" dediği halde konuşacak cesareti bulması...
Bu cesaret, hızla yayılıyor. Bir dönem Erdoğan'ı canı pahasına savunmuş üç gazetecinin "Artık işi bitti" dediğini, dün duydum. Daha düne kadar "Başkan nasıl devrilir" sorusunun sorulduğu yerde, şimdi "Ne kadar siyasi ömrü kaldı? Yerine kim gelir" sohbeti yapılıyor.
Erdoğan'ın veda çanını, bir dönem en yakınında olanlar çalıyor.