Emekli Tuğgeneral Solmaztürk, kaybolan silahlarla ilgili yaptığı değerlendirmede korkunç tabloyu gözler önüne serdi. Solmaztürk, kaybolan silah ve mühimmatın 20 tugaylık güç ettiğini belirtti. Solmaztürk, "Birçok ülkenin ordusu bu kadar değil" dedi.

Sedat Peker, Süleyman Soylu'ya ilişkin son attığı tweetlerde Soylu'yu yakından izlediğini, Bakanlar Kurulu'nda yaptığı konuşmalardan bile haberdar olduğunu ima etmişti. Halk TV'de Açıkça adlı programa bağlanan Emekli Tuğgeneral Haldun Solmaztürk, Peker'in hem bu açıklamalarını hem de geçtiğimiz günlerde 15 Temmuz sonrasında da sivillere silah dağıtıldığı yönündeki iddialarını değerlendirdi.

Solmaztürk, Peker'in Soylu'yu yakından izlemesine ilişkin "spekülasyon yapmak istemem ama ortada devlet diye bir şey kalmadı zaten." dedi.

Ortada yargı, Meclis, ordu ve bürokrasinin kalmadığını söyleyen Solmaztürk, ülkede hiçbir kurumun kalmadığını öne sürdü. Solmaztürk, "Devlet dediğimiz, bizim devrettiğimiz, bizim verdiğimiz bazı yetkiler karşılığında bizim çıkarlarımızı gözeten yapıdır. Artık devlette bunu sağlayacak kurallar ve kurumlar kalmadı" dedi.

"BÜTÜN DÜNYA BİZİ ACIYARAK İZLİYOR!"

Solmaztürk, "Haftada 7 gün, her gece saatlerce, bir organize suç örgütü liderinin "temiz eller operasyonunu" tartışıyoruz ve konuşuyoruz. Ve biz bunları yaparken Meclis kılını bile kıpırdatmıyor. Tek bir savcı, tek bir başsavcı kılını bile kıprdatmıyor. Bütün bu iddiaların, şaibenin odağındaki İçişleri Bakanı istifini bozmadan koltuğunda oturmaya devam ediyor, Cumhurbaşkanı ağzına bile almıyor bu konuları. Hatta birileri çıkıp 'İçişleri Bakanı sahipsiz değildir' diyebilecek kadar şuursuzlaşabiliyor. Onun için asıl konuşulması gereken onun bunun ne dediği değil, devletin içine düşürüldüğü çok vahim durumdur. Utanç vericidir. Bütün dünya bizi acıyarak izliyorlar. 

Beka denir, refah denir. Elbette bunlar çok önemlidir. Önce beka lazım, ayakta kalmamız lazım. Ama üçüncüsü de prestijdir, onurdur. Milli onurumuz. Ülkeyi ve devleti ve hepimizi düşürdüklleri duruma bakın. Bu insanların hala koltuklarında oturmalarını, salı günü, çarşamba günü grup toplantıları yapıp maval atmalarını aklım, hafsalam almıyor. Çok vahim durumdayız ve ne yazık ki buz dağının sadece ucunu görüyoruz." dedi.

Solmaztürk'ün verdiği yanıtlarından öne çıkan kısımlar şöyle:

SİLAH DAĞITILDIĞI İDDİALARI

"Her silahın kendine özgü seri numarası vardır ve envantere kayıtlıdır. Emniyetin ve jandarmanın envanterinde 100 bini aşkın kayıp silah var. Bunların her biri kendine özgü seri numaraları olduğu için kaybolduğu gizlenemez. Ancak bu silahlar kaybolduğuna ve tırnak içinde bulunamadığına göre bu silahlarla birlikte kaybolmuş ve bunların yanında duran milyonlarca mühimmat ve patlayıcı vardır; bunların miktarı gizlenebilir.  Bu silahları ve mühimmatları kullanacak mutlaka bir teşkilat vardır. Ve bu teşkilata mutlaka bir eğitim verilmiştir. Bunun aksi mümkün değildir. Bu silahların genelini düşünürsek, burada aşağı yukarı 20 tugaylık bir güçten söz ediyoruz. Bu çok büyük bir güç. Dünyada pekçok ülkede bu kadar kara kuvveti bile yok, ordusu bile bu kadar değil. Çok vahim bir durumla karşı karşıyayız. 

Daha vahimi Cumhurbaşkanı'nın, Milli Savuma Bakanı'nın sanki hiçbir şey yokmuş gibi havaya bakıp ıslık çalmaları." 

"ARKASINDAN NE ÇIKACAĞINI BİLDİKLERİ İÇİN YARGIYI BASKI ALTINDA TUTUYORLAR"

"O zaman ister istemez şunu düşünüyoruz; demek ki bir yerde herhangi bir savcının soruşturma başlatması halinde arkasından ne çıkacağını biliyorlar, onun için yargıyı baskı altında tutyorlar. Bilinçli ve kasıtlı olarak baskı altında tutuyorlar. Çok iyi biliyorlar ne çıkacağını.

20 tugaylık güç derken kaybolan silahlar envanterde bilinen silahlar, resmi rakamlar. Bunun dışında bilinmeyen, yivli silahlar, av tüfekleri var binlerce. Bunları da düşünecek olursanız gerçekten çok ciddi bir durumla karşı karşıyayız. Bunun ciddiye alınması gerekirken gerçekten insanlar havaya bakıp ıslık çalmaya devam ediyorlar. Buna sorumsuzluk diyeceğim de bu onun ötesinde bir şey. Burda kasıt var."

"AMİRALLERİN BAŞINA GELENİ GÖRDÜNÜZ"

"Bir an için böyle bir olayın muhalefetle ilişkilendirilebileceğini düşünün. Değil bu mahiyette, bunun binde biri bir silahı şurda gördük denilse, şu an nasıl bir manzarayla karşı karşıya kalırdık? İşte 104 amiralin başına geleni gördünüz. Ne dediler, "burda bir sarıklı amiral var, zaten FETÖ böyle girmişti ordunun içine, buna bir bakın. Bu ciddi bir şey, aynı bela başımıza gelecek.' dediler. Bir de 'Montrö'yü bu kadar kurcalamayın, burda ulusal çıkarlarımız var, bunu bozarsanız bundan ülke zarar görür" dediler. Ondan sonra başlarına gelenleri gördünüz. Dolayısıyla bu kadar kepazelik ortalığa saçılmışken hiçbir işlem yapılmamasını bizim öne çıkarıp tartışmamız gerekir. 

Bakın, Balat İstanbul'un Fatih ilçesindedir. Fatih bir ilçedir ve ilçenin başsavcısı var. O başsavcı da büyük ihtimalle bizi izliyor. Yarın gidip birbirlerinin yüzlerine bakacaklar. Bizim vergilerimizle maaş aldığının bir göreviniz, bir sorumluluğunuz var."

"SORUŞTURMA AÇILDIĞINDA ALTINDA KALACAKLARINI BİLİYORLAR"

"Bakın burada ciddi bir baskı ve engelleme var. Soruşturma engelleniyor. Aynı Hanefe Avcı'nın 2010'da engellendiği gibi. Darbe 2016'da oldu ama Hanefi Avcı 2010'da gitti anlattı bunları. Adalet Bakanına, İçişleri Bakanına, Emniyet Genel Müdürlüğüne, o zamanki başbakanın baş danışmanına da anlattı. Ne dedi emniyet genel müdür, "Ya bunu dilekçeye, resmiyete dökmeyelim, biz bunu araştıralım. Eğer soruşturma başlatırsak biz bunun nereye gideceğini bilemeyiz" dedi. Avcı israr etti bu dilekçeyi alın dedi. Başına gelenleri gördünüz. Şimdi bu soruşturma nereden başlarsa başlasın, ister Fatih'te, ister Muğla'nın Bodrum ilçesinde başlasın, ister Ankara'da ister Şırnak'ta... Bu soruşturmanın kontrol edilemeyeceğini ve ondan sonra bunun altında kalacaklarını biliyorlar ve bunun için yargıyı baskılıyorlar. Ama bunun sonu yok. Zamanı geldiğinde elbette hesabı sorulacaktır birilerinden."

"KORKU VE PANİĞİN ETKİSİ ALTINDA BEKLENMEDİK DAVRANIŞLAR YAPIYORLAR"

"Korku ve panik içinde hiç beklenmedik davranışlar yapıyorlar ve yapmaya devam edecekler. İçişleri Bakanı'nın hala görevde olmasını, oradan alınamamasını doğru okumamız lazım. Şu veya bu, kendine parti diyen bir partinin liderinin koruma meselesi değil, bakın açıktan tehdit ediyor, 'çok şey biliyorum' diyor. Bakın ne hale geldik. İçişleri Bakanı herkesi tehdit ediyor. Ben konumum itibariyle çok gizli bilgilere haizim diye tehdit ediyor. Diyelim ki görevden aldılar kimi getirecekler. Bulamıyorlar başkasını. Bu sıkışmışlığın ve paniğin verdiği cüreti doğru okumamız lazım."

Havin Güngör