Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Büyükelçi Tanju Bilgiç, UNESCO Dünya Miras Komitesi'nin Genişletilmiş 44. Oturumu’nda "İstanbul’un Tarihi Alanları" ile ilgili kabul edilen karar hakkında açıklama yaptı.

Ayasofya ve Kariye'nin hangi amaçla kullanılacağı konusunun Türkiye'nin egemenlik haklarıyla ilgili olduğunu söyleyen Bilgiç, "Bundan tam bir yıl önce ibadete açtığımız Ayasofya Camii’nin vakfiyesine uygun şekilde hizmet vermesi bir hakkın teslimi ve ülkemizin hükümran hakkını kullanmasından ibarettir. Ayasofya ve Kariye, Türkiye Cumhuriyeti’nin mülküdür ve tarihi, kültürel ve dini değerler bağlamında titizlikle korunmaktadır" diye konuştu.

Bilgiç, "Türkiye, bu sürecin başından bu yana UNESCO Dünya Miras Merkezi’yle açık ve kesintisiz iletişim ve işbirliği içinde olmuştur. UNESCO Danışma Misyonu’nun Türkiye’nin davetine icabetle iki defa İstanbul’u ziyaret etmesi, ülkemizin yapıcı ve şeffaf yaklaşımını açıkça ortaya koymaktadır. Bu husus, Danışma Misyonu raporlarında da ortaya koyulmuştur" dedi.

'ORİJİNALLİĞİ VE BÜTÜNLÜĞÜNÜN KORUNMASI AMAÇLANMAKTADIR'
Her iki anıtsal yapıda devam etmekte olan restorasyon ve diğer düzenlemelerin UNESCO standartları bakımından olumsuz bir etki yarattığını belirten Bilgiç, 2019, 2020 ve 2021'de düzenlenen UNESCO misyonlarında görüldüğü üzere Ayasofya ve Kariye'nin orijinalliğinin ve bütünlüğünün korunmasının amaçlandığını savundu.

Bilgiç şöyle konuştu:

Türkiye, mevcut uygulamalar, sahadaki durum ve Danışma Misyonu raporlarıyla uyumsuz; önyargılı, taraflı ve siyasi saiklerle kaleme alındığı anlaşılan UNESCO Dünya Miras Komitesi’nin İstanbul’un tarihi alanlarına yönelik kararının konuyla ilgili maddelerini reddetmektedir. Bu durum toplantı sırasında heyetimizce yapılan bir beyanla kayda geçirilmiştir.

Türkiye, 1983 yılından bu yana taraf olduğu 1972 tarihli Dünya Miras Sözleşmesi’ne taahhütleri çerçevesinde Dünya Miras Listesi’nde kayıtlı alanlarına yönelik hak, yetki ve sorumluluklarının bilinciyle, alanların korunmasına yönelik özenli ve titiz çalışmalarına devam edecektir.