TOPLUMSAL HABER MERKEZİ

Direniş Meclisleri’nin İstanbul Şişli’de, “KHK’lar iptal edilsin, OHAL Komisyonu kapatılsın” talebiyle düzenlemek istedikleri konser, yasaklanmıştı. Konserin yasaklanmasına tepki göstererek, konserin yapılacağı Şişli Cemil Candaş Kent Kültür Merkezi’ne giden 18 kişi gözaltına alınmıştı. 4 gün boyunca gözaltında tutulan, aralarında KHK ile ihraç edilen öğretmenler Acun Karadağ ve Nuriye Gülmen ile avukat Yaprak Türkmen'in de bulunduğu 18 kişi dün serbest bırakıldı. 

4 gün boyunca gözaltında tutulan ve dün serbest bırakılan 18 kişi bugün Çağdaş Hukukçular Derneği'nde (ÇHD) basın açıklaması yaptı. 

Basın açıklamasında gözaltında kaldıkları sürede maruz kaldıkları fiziki ve psikolojik işkenceleri dile getiren 18 kişi, gerekli hukuki süreçleri başlatacaklarını söyledi. 

Salona girmeden alındıklarını dile getiren meclis üyeleri ''4 gün boyunca gözaltında çok güzel şarkılar söyledik, aramızdaki herkes de sanatçı gibiydi. 18 kişilik dev bir koroyduk'' dediler.

KHK ile ihraç edilen ve 'işimi geri istiyorum' diyerek direnen öğretmen Acun Karadağ gözaltında yaşadıklarını ''Polis ismi altında Twitter'da birisi ‘işkence görmüşler, namussuzlar, poz veriyorlar işkence görmüş böyle mi olur’ diye tweet atmış. Bunun üzerinden bir şeyler söylemek istiyorum. Nuriye Gülmen, Yüksel direnişi sırasında şöyle bir şey söylemişti ‘tırnağımız kırılsa bu bir işkencedir’ dedi. İşkenceyi siz tanımlamazsınız, tanımlayamazsınız, işkence uluslararası alanda tanımlanmış bir şeydir. Biz en ağır işkencelerden de çıksak bizim yüzümüz güler, biz yine zafer işaretini yapar, birbirimize sarılır, yine türkü söyleriz. Bu bizim dayanma gücümüzü gösterir, işkence yapılmadığını göstermez. Ayrıca işkence yapanında ne kadar usta olduğunu gösterir. Örneğin ben yerde yatarken kafa mı ezen birini düşünün. Bu işkenceyi benim ispatlamam mümkün mü? Bunun raporu bile olmaz ama kafamı ezdi bunu biliyoruz. İz bırakmak istemiyor zaten öyle bir tekme atıyor ki size morartmadan tekme atıyor ya da kafanızı ezdiğinde şişlik bırakmamaya çalışıyor. Bu işkencede ne kadar ustalaştıklarını gösterir, bizim işkence görmediğimizi göstermez. Orada yaşadığımız her şey başından sonuna kadar işkenceydi. Bunun hakkında suç duyurusunda bulunacağız'' diyerek anlattı.

''Orada yaşadığımız şeyler, Vatan Emniyeti’nde sıklıkla yaşadığımız şeyler aslında'' diyerek bunun ilk olmadığını söyleyen ve işi için Bakırköy'de direnen Nursel Tanrıverdi sözlerine şu şekilde devam etti:

''Orada yaşadığımız şeyler, Vatan Emniyet’te sıklıkla yaşadığımız şeyler aslında. Bir psikolojik eşik orası. Hem istanbulda mücadele edenler açısından hem de Türkiye’nin gözü önünde yaşananlar açısından Vatan Emniyet psikolojik bir eşiktir. Deyim yerinde ise ‘yukardan gelen talimat’ ile bizi halkımızın deyimi ile karakola çektiler. En başından itibaren gözaltı kararının bir direnişçi olarak, bilen biri olarak böyle bir kararın olmadığını düşünüyorum. Gözaltı kararı olmadan 4 gün orada işkence yapmak üzerinden tutulduğumuzu düşünüyorum. İşkencenin bir çok çeşidini uyguladılar. Psikolojik işkence,fiziksel işkence, kadın polislerin davranışlarından, erkek polislerin davranışlarına kadar kendi deyimleri ile ezmek istediler. Her birimize ‘sizi böcek gibi ezeceğiz, siz öğretmen değil böceksiniz’ gibi ifadeler kullandılar. Orada çok güzel direndik, 18 kişi deli bir kitleydik diyebilirim''

Yüksel Caddesi'nde 3 yıla aşkın süredir işini geri istediği için direnen Nuriye Gülmen ''Gözaltına alındığımız andan itibaren fiziki ve ruhsal bütünlüğümüze yönelik bütün saldırılar işkencedir aslında. Kendi irademiz dışında, eli silahlı zorba adamlar tarafından alıkonulduk ve her türlü kötü muameleye maruz kaldık. Tuvalete gitmek istedik götürülmedik, ciddi rahatsızlığı olanlarımız vardı ilaçları verilmedi. Acun Karadağ tecrit edildi, tek başına tutuldu. En sonunda parmak izinde özel bir işkenceye maruz kaldık. Benim yaşadığım kafama ve yüzüme defalarca tekme atıldığı. Nefesimi kesmeye çalıştılar. İz bırakmadan yapabilecekleri bütün işkence yöntemlerini uyguladılar. Fiziksel acı duymamıza sebep olan şeylerin hepsini yaptılar. Haraketlerde, onur kırıcı sözlerde bulundular'' dedi.

Direnişler Meclisi tarafından yapılan basın açıklamasının tam metni şu şekilde: 

BASINA VE KAMUOYUNA;

Merhaba. Bizler Khk ile ihraç edilen kamu emekçileri, işlerinden atılan işçiler ve iktidarın politikaları sonucu adaletsizliğe uğramış yurttaşlar olarak kurduğumuz Direnişler Meclisi mensuplarıyız. Bugün burada 23 Kasım 2019 Cumartesi günü Şişli Cemil Candaş salonunda Yapmayı planladığımız dayanışma konserimize yapılan polis saldırısı sonucu 18 kişi gözaltına alınmamız ve Vatan Emniyet binasında işkenceyle geçen 4 günü, yaşadıklarımızı, kamuoyu ile gerçek kişilerin ağzından doğru ifade etmek amacıyla toplandık. Basın toplantımıza hoş geldiniz.

9 Kasım 2016'da Ohal sürecinde Nuriye Gülmen'in Ankara Yüksel Caddesi'nde başlattığı direnişin ardından büyüyen ve yurdun farklı yerlerinde aktif hale gelen Khk direnişçileri olarak yaklaşık 1 yıl önce Direnişler Meclisi'ni kurduk. Ülkemizde yaşanan hak ihlalleri, 140 bin Kamu emekçisinin sorgusuz sualsiz,"ben istedim oldu" mantığı ile bir gecede khk'lara yazılan listelerle işten atılması ardından yaşanan insanlık dramı, 100'e yakın khk'lı ya da yoksul insanın intihar etmesi, meslekleri dışında işlerde çalışırken hayatlarını kaybetmeleri, kanser kalp krizi gibi baskı ve kaygıdan kaynaklı ölümleri, dört bir yandan gelen haksızlığa uğramış insanımızın çığlığını içeren haberler, adalet kurumlarının talimatlar ve siyasi baskılarla ya da siyasi aidiyetleriyle verdikleri hukuk dışı kararları, bizlere bir araya gelmenin zorunluluk olduğunu gösterdi.

Bizler biliyoruz ki yalnızlık insanı güçsüzlüğe, yorgunluğa, yılgınlığa bir süre sonra da umutsuzluğa sürükler. Bu baskı ve sömürüye dayalı düzen, sadece kendi çıkarları için bir araya gelmiş bu iktidar üyeleri, sadece servetlerini artırmak, bizden aldıklarını muhafaza etmekten başka bir amaca hizmet etmez. Ekonomik krizi, yurttaşın başına gelen her felaketi kişisel çıkarları için fırsata dönüştürür. İşçi-emekçinin yoksulluğu, açlığı umurunda olmadığı gibi kişisel olarak ne söylerseniz söyleyin, ne kadar bağırırsanız bağırın duymaz. Bağırdığınız için açınızı dinlemek yerine sesinizi boğmak için sözde basını, sözde kolluk güçleri, sözde hâkimi, savcısı ile üstünüze yürür ve sesinizi boğmak ister.

Hiçbir şeyden korkmaz. Elindeki bu baskı kurumları ile kendisini yenilmez zanneder. Oysa bizler biliyoruz ki bu düzenin muhtaç olduğu şey aynı zamanda onun korkusudur da. Yani onun tek korkusu halktır, halkın birliğidir. İktidarlar hem halkın emeğinden semirir hem de bu halkın birlikte hareket etmesinden korkar. Bizler onlar kadar bir arada durmazsak, bizler onlar kadar örgütlü davranmazsak tek başımıza, kimseler duymadan ezecek ve başkalarıyla bir araya gelip güçlenmemizi engelleyecektir.

Bu durumda dayanışmak zorunlu hale gelir. "Birimiz Hepimiz, Hepimiz Birimiz içindir, Gücümüz Birliğimizdir" şiarıyla kurduğumuz Direnişler Meclisi'nin ana amacı acılarımızı paylaşarak azaltmak, kazanımlarımızı bir arada büyütmektir. Yalnız değiliz, biliyoruz. Bugün Şili'de, Bolivya'da, İran'da, Fransa'da, Suriye'de dünyanın dört bir yanında direnen dünya haklarıyla birlikteyiz. Yalnız değiliz, biliyoruz. Yurdumuzda haksızlığa uğrayan milyonlarca insanımızla aynı yerde atıyor yüreğimiz. Bizler Rabia Naz'ın babası, Arda Sel'in annesi, Kürdün, Alevinin kardeşi, Şule Çet’in, kadın cinayetine kurban edilenlerin kız kardeşi, uyuşturucu batağına sürüklenen gençlerin ablası-abisi, işçilerin yoldaşı, Cumartesi annelerinin kayıp çocukları, direnen Anadolu halklarının torunlarıyız. Bir arada güçlüyüz. Bir arada yenilmeziz.

23 Kasım'da konser salonu önünde uğradığımız saldırının, gözaltı ve işkencenin, talimat verilmiş polislerin kininin ana nedeni budur. Birliğimizden duydukları korkudur. Onlar sınıf kinini iyi bilirler. Biz de biliyoruz. Bizi sömürmek isteyen, sömürüye ve adaletsizliğe ses çıkarmak istediğimizde boğmak isteyen bu kine karşı birliğimizle cevap veriyoruz. Ezilmeyi, adaletsizliği redden, yalnızken yok olmak yerine birliğimiz içinde var olmak, çoğalmak isteyen her işçi-emekçiyi, her insanımızı Direnişler Meclisi'nin doğal üyesi görüyoruz. Bu mecliste kimliğimiz ezilmeyi reddedişimizdir. Adalet talep eden, emekten yana herkesi bu çatı altında birleşmeye çağırıyoruz. Bu baskılara, zulme karşı her zaman, her koşulda direneceğimizi tekrar ilan ediyoruz.

Yaşasın Direnişler Meclisimiz

Yaşasın Dayanışmamız

Yaşasın Direnişlerimiz

Emekçiyiz, haklıyız, kazanacağız