Sözcü yazarı Çiğdem Toker, yazısının “Saray iki kere yasal değil” başlıklı bölümünde, Danıştay’ın verdiği kararın yansımalarını irdeledi.

Toker, “Resmi adı Cumhurbaşkanlığı Külliyesi olan Saray'la ilgili çok önemli bir yargı kararını geçen cuma günü, bu köşede paylaştım” diye başladığı yazısında şunları kaydetti:

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun oybirliğiyle aldığı karar, tarihi sit alanlarının (hepsinin) korunma şartlarını belirleyen 271 sayılı ilke kararıyla ilgiliydi. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun kararıydı bu.

Altı yıl önce, söz konusu ilke kararına ‘kamu binaları hariç’ diye bir ibare eklediler. (Aslında ekleme sayısı üçtü. Hatta diğeri de sit bölgelerinde tarım yapan çiftçilere dairdi.)

‘Kamu binaları hariç’ ibaresiyle ne oldu, anımsatayım:

Atatürk'ün şartlı bağışı olan Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ) alanına Saray'ı yapmanın önünü açtılar. Oysa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, sit alanlarına inşaatı yasaklıyordu. Muhtemelen o yıllarda AOÇ alanına Saray yapılmasıyla sonuçlanacak bir kanun değişikliğini TBMM'ye getirmek göze alınamadığı için başka bir yol bulundu. İlke kararının arasına üç beş kelime ekleyerek Saray inşaatına hukuki zemin kurgulandı.

'BİR DEĞİL İKİ KERE KÜLLİYE İNŞASI YASAL DEĞİL'
“Açıkça hukuksuz bu değişikliğe çok sayıda dava açıldı” diyen Çiğdem Toker, yazısını şöyle sürdürdü:

Biri avukat Figen Albuga Çalıkuşu'nun Antalya'daki sit alanları ve çiftçileri gözeten davasıydı. Danıştay'ın 14. Dairesi bu davayı reddetti. Ama üst kurulu olan İdari Dava Daireleri Genel Kurulu ret kararını bozdu. Cumhurbaşkanlığı'nın karar düzeltme talebini de reddetti.

İşte aynı doğrultuda açılmış bir diğer davada da aynı karar çıktı. Mimarlar Odası Ankara Şubesi'nin açtığı davada da Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu Cumhurbaşkanlığı'nın karar düzeltme talebini yine reddetti.

Avukat Çalıkuşu, Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu'nun “Bir değil iki kere ‘Külliye inşası yasal değil' dediğini” vurgulayıp şöyle dedi:

‘Elimizde Külliye'nin inşası için dayanak üretmek adına kanuna aykırı ilke kararı düzenleyerek, eş anlatımla kanunu dolanarak yapılan ilke kararı değişikliğinin geçerli olmadığını saptayan, içeriği aynı, iki ayrı hüküm var.’

Bu kararla bundan böyle sit alanlarına keyfi müdahalelerin önünün kesildiğini ve bu alanlarda faaliyet yapan tarım insanlarının topraklarına keyfi el koymalarına engel olunduğunu vurgulayan Çalıkuşu, bir de davette bulunuyor:

‘Hukuk adına kutlanması gereken bir karardan söz ediyorum. (…) Dileyen herkesi açtığım davaya müdahil olmaya davet ediyorum.’

Toker, yazısını şöyle noktaladı:

Mimarlar Odası Ankara Şubesi Başkanı Tezcan Karakuş Candan, AOÇ'nin talan edilmesi ve Saray ile ilgili görülmekte olan açtıkları dava sayısının 150'yi geçtiğini söylüyor. ‘Bir ülkenin cumhurbaşkanın hukuken kaçak olduğu tescillenmiş bir yapıda oturması kabul edilemez’ diyen Candan, Kültür Bakanlığı'na, Ankara Büyükşehir Belediyesi'ne yazı yazarak, AOÇ alanlarında verilmiş tüm ruhsat ve iskanların iptal edilmesinin yolunun açılması nedeniyle, yapının Atatürk'ün şartlı bağışına uygun bir şekilde tahliye edilmesini isteyeceklerini belirtiyor.

Candan'ın şu sözleri, 30 Ağustos kutlamasının yasaklandığı bugünler için özel önemde:

‘Adaletin belli noktalarında Cumhuriyet'e olan inanç, Atatürk'e olan saygı ve sevgi devam etmektedir. Umut ve müjde budur işte.’