CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, 19. İstanbul LGBTİ+ Onur Yürüyüşü'ne katılanlara saldıran polislere "Yani 'ne yapalım, biz emir kuluyuz' filan demeyin. Zalimlik suçtur. Bu zalimliği bu şekilde uygulayamazsınız, bu kadar pervasız olamazsınız. İnsanlara, 'sesini çıkaranı alın', 'itiraz edeni alın' diyemezsiniz. Derseniz eğer, suç işlemiş olursunuz, bu kadar açık" diyerek seslendi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, MST TV ekranlarında Türkiye gündemini değerlendirdi. 

Konuşmasında yasaklanarak hedef gösterilen 19. İstanbul LGBTİ+ Onur Yürüyüşü'nde polisin saldırılarına karşı CHP'nin sosyal medya hesabından yapılan paylaşıma İçişleri Bakanlığı tarafından verilen cevabı eleştiren Tanrıkulu, "Cumartesi günü yaşananlar bir zorbalık olarak tarif edilmişti. Evet bence zorbalığın çok ötesinde bir tutum aldı kolluk. Yani çok zalimce tutum aldı. Bunun için İçişleri Bakan Yardımcıları tümü birden paylaşımlarda bulundular. İzinsiz gösteri dediler. İçişleri Bakan Yardımcılarının bu tabiri yanlış. İzin almak zorunda değil. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası bakımından da sadece bir bildirimde bulunursun, istersen o da. İstemezsen onu bile yapmak zorunda değilsin. Çünkü Anayasa uyarınca önceden izin almaksızın diyor. Çok açık" dedi. 

AKP iktidarıyla Türkiye'de gösteri ve yürüyüşlerin yanı sıra salon toplantılarının dahi yapılamadığını vurgulayan Sezgin Tanrıkulu, "Türkiye'de Adalet ve Kalkınma Partisi'nin son yıllarında toplantı ve gösteri yapmak, ifade özgürlüğünü kullanmak neredeyse imkansız hale geldi. Mümkün değil yapabilmek. Yani kapalı salon toplantılarını yapabilmek bile mümkün değil. İşte en görüneni Cumartesi Anneleri, Galatasaray Meydanında yaklaşık 2 yıldır toplanamıyorlar. Adalet ve Kalkınma Partisi Hükümeti döneminde bu yasaklandı.  Tamamen silahsız, şiddetsiz yaptıkları toplantılardı. Yine aynı şekilde yakınlarını iş cinayetlerinde kaybeden aileler. Her ayın ilk pazar günü yaptıkları toplantıları, eylemleri, gösteriyi yapamıyorlar" diye konuştu.

'CUMARTESİ YAPILANLAR ZORBALIĞI AŞAN ANAYASAL BİR SUÇTUR'

CHP'li Tanrıkulu'nun açıklamalarından öne çıkanlar özetle şu şekilde:

Şimdi toplantı ve gösteri ne için yapılır? Kamuoyu oluşturmak için yapılır. Dolayısıyla ıssız, sessiz yerde değil, toplumun en fazla kalabalık olduğu yerlerde yapılır. Geçtiğimiz haftalarda Danıştay toplantı ve gösteri yasasıyla ilgili bir yönetmeliği iptal etti. Çünkü o yönetmelikte şu ibare vardı: 'Vatandaşları rahatsız etmemek.' Hayır efendim Anayasa Mahkemesi de, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de tam da bu kriteri, vatandaşlar rahatsız olabilir, kamu düzeni aksayabilir tabirleriyle ihlal kararları verdi. Birçok ihlal kararı verdi.

Dün, ondan önceki gün yapılanlar zorbalığı aşan bir Anayasa suçudur. Açık bir biçimde. Bunun talimatını verenler, uygulayanlar gerçekten suç işlemiştir. O nedenle ben paylaşımlarımda şunu ifade ettim ki, 47 kişi gözaltına alındı ve serbest bırakıldı. Gazeteci, Türkiye'nin en önemli fotoğrafçı gazetecilerinden birisi gözaltına alındı, Bülent Kılıç ve alınırken yani Amerika'daki ölen yurttaşın söylediği sözleri söylemek zorunda kaldı. 'Nefes alamıyorum' dedi. 'Beni nefessiz bırakıyorsunuz' dedi ve gerçekten de o fotoğraflar korkunç görüntülerdi.

'TÜMÜNÜN HESABI SORULACAK'

Onun dışında atılan ses bombaları, plastik mermiler var. Ses bombasından rahatsız olan bir yurttaş Cihangir'de polislere seslendi, 'ya ses bombası atmayın, çocuklarımız uyuyor' filan denildi, polis amiri 'alın bunu gözaltına' dedi. Yine başka bir polis amiri şunu söyledi: 'sesini çıkaranı alın.' Böyle bir zorbalık var, zorbalığın daha ötesinde hukuksuzluk var, Anayasaya aykırılık var ve bunu savunan Bakan Yardımcıları var açık bir biçimde.

Cumhuriyet Halk Partisi bu yaşananlara zorbalık dediği için, Cumhuriyet Halk Partisini eleştiren ve ona karşı çıkan memur statüsündeki Bakan Yardımcıları var. Evet, şunu ifade ettim ben, bir kez daha ifade ediyorum: Yapılanlar suçtur! Bu görüntüler devletin kayıtlarında vardır, polis arşivlerinde vardır. İkinci olarak tutulan tutanaklar vardır. O tutulan tutanakların tümü suç tutanaklarıdır. Kimin bakımından? Gözaltına alınanlar bakımından değil, gözaltı işlemi yapanlar bakımından suç tutanaklarıdır. Zamanı gelince bir kez daha burada ifade ediyorum, hukuk kuralları içerisinde tümünün hesabı sorulacaktır. 

'KANUNSUZ EMİRLERİ YERİNE GETİRMEYİN, SAHİPSİZ KALIRSINIZ'

Bugünlerde bu zalimliği yapanlar işte kulağımızın üzerine yattık filan diyemeyecekler. Ben bu nedenle hep uyarıyorum. Yani siz kanunsuz emirleri yerine getirmeyin, hukuka aykırı emirleri yerine getirmeyin çünkü daha sonra sahipsiz kalırsınız. Hep bunu ifade ediyorum. 

Bunu mesleki tecrübemle de gördüm. Yani işte 'ne yapalım, biz emir kuluyuz' filan demeyin. Yani zalimlik suçtur. Bu zalimliği bu şekilde uygulayamazsınız, bu kadar pervasız olamazsınız. İnsanlara, 'sesini çıkaranı alın', 'itiraz edeni alın' diyemezsiniz. Derseniz eğer, suç işlemiş olursunuz, bu kadar açık. Bugün bu suçlar savcılar tarafından soruşturulmayabilir, bu görüntüler suç olarak, aslında hepsi suç. Savcıların resen harekete geçmesi lazım, ama maalesef öyle bir kurum kalmadı. Yargı kurumu kalmadı. Ama bir kez daha söylüyorum yani bu kayıtlar sonuçta suçları açığa çıkaran kayıtlardır. Arşivlerde, devletin arşivlerinde vardır, hiçbir zaman da unutulmaz.