ÇEVİRİ-YORUM: Ercan Çankaya

Fransız Türkiye Çalışmaları Enstitüsü’nün internet sitesi ObservatoireTurkey’de Nicolas Cheviron imzasıyla yayımlanan yazı, AKP hükümetinin Boğaziçi Üniversitesi’nden sonra Galatasaray Üniversitesi’ni hedef almayı planladığını gösteriyor.

YÖK, Galatasaray Üniversitesi’nin Fransa uyruklu öğretim elemanları için yeni Türkçe kriterleri getirmeye hazırlanıyor. Fransa Türkiye işbirliğinin simgesel kurumunun geleceği, iki ülke arasındaki yakın ilişkilerin yerini gerginliğe bıraktığı bir dönemde tehdit altında.

Galatasaray Üniversitesi, 1992 yılında Fransa ve Türkiye hükümetleri arasındaki bir anlaşmayla kurulmuştu. Son yıllarda bürokrasi kaynaklı bazı engeller çıkarılsa da neredeyse 30 yıldır sorunsuz bir şekilde eğitime devam edilen kurumda, çok sayıda Fransız ya da anadili Fransızca olan öğretim elemanı da çalışıyor.

HER ŞEY BU DÖNEM DEĞİŞMEYE BAŞLADI
Fakat bu güz döneminden itibaren her şey bir anda değişmeye başladı. İlk olarak Fransız öğretmenler için çalışma izni çıkarma ya da yenileme prosedürleri zorlaştırılmaya başladı. Ekim ayı başında Fransız kökenli öğretim elemanları, okulun Türk yönetimince sebep gösterilmeksizin Türkçe dil sınavına girmeye davet edildi. Yine bu güz döneminden itibaren çalışma izinleri, bir dönemliğine ve yenilenemez şekilde verilmeye başlandı.

‘TÜM YABANCI UYRUKLU HOCALAR TÜRKÇE YETERLİLİK ALACAK’
Yönetimin Aralık ayındaki açıklamasıyla dönem başından beri devam eden uygulamaların sebebi anlaşıldı. YÖK, üniversitenin tüm yabancı öğretim elemanları için Türkçe yeterlilik çağrısında bulunuyordu. B2, yani Türkçe bilgisinin ortanın üzeri olduğunu kanıtlayan bir sertifikayı zorunlu tutmaya hazırlanıyordu. Ayrıca doktorası olmayan Fransız öğretim elemanlarının üniversitede ders vermesine izin verilmemesi de öngörülüyor. Halbuki Türk uyruklu öğretim elemanları, Galatasaray’da ya da Türkiye’deki başka herhangi bir üniversitede doktorası olmasa da öğretim görevlisi olarak ders verebiliyor.

REKTÖR YARDIMCISI: MESELENİN SİYASİ NİTELİĞİ AÇIKTIR
Dönem başında oturma izinleri dönemlik verildiği için üniversitenin öğretim üyeleri, okulda ders vermeye devam etseler bile Türkiye’de “yasadışı” olarak kalıyor. Bu öğretim elemanlarından bazıları 20 yıldır Türkiye’de yaşıyor.

Üniversitenin rektör yardımcısı bile ‘bu meselenin siyasi niteliği açıktır’ diyor.

AKP hükümeti, Boğaziçi Üniversitesi’yle birlikte akademik ve kurumsal bağımsızlığını bir ölçüde de olsun korumayı başarabilmiş köklü eğitim kurumlarına saldırıyı önümüzdeki günlerde sistematikleştireceğe benziyor.